(…) İkinci sıkıntı “Halk” Partisinin bu kadar “millet” vurgusu yapmasında. Açık ve net sağ siyaset çağrışımı olan milletin, partinin adında yer alan “halkın” yerine geçirilmesi siyaseten ciddi sorunlar ortaya çıkarır. Aman dikkat, Cumhuriyet Halk Partisi iktidar aşkıyla Cumhuriyetçi Millet Partisi olmasın…
Söz milletin değil, seçmenin olsun, seçmen sandıkta, sokakta, her mecrada sözünü söyleyebilsin. Muhalefet de bunun koşullarını, zeminini hazırlasın. Kaldı ki, Erdoğan Türkiye’sinde millet öyle yekpare bir yapı değil, bölünmüş ve ayrışmış halde. Erdoğan tarafından azizlikle taçlandırılanların yanında, millet tanımının içinde yer almayanlar da var. İktidarın sözcük dağarcığında “aziz millet” herkesi kapsamıyor.
Örneğin ben KHK ile ihraç edilmiş bir Türkiyeli olarak AKP hükümetinin millet tanımı içinde yer almıyorum. Aziz millet içinde yer almadığım ise teyitli bilgi 🙂 “Aziz millet”, “makbul vatandaş” gibi tasnifler Türkiye’de “millet” kavramının birleştirici değil, ayrıştırıcı bir biçimde kullanıldığını da gösteriyor.
Üstelik bu tür kullanımlar öyle Erdoğan’a falan da özgü değil, Turgut Özal da milleti makbul olan ve olmayan diye ayrıştırıyordu. Demokrat Partinin sözü verdiği milletin içinde CHP’liler ve muhalif aydınlar yoktu.