Kanun böyle emrediyor, adalet böyle buyuruyor, geçmiş tecrübeler gözler önünde duruyor, bırakmıyorlar.
Barolar, sivil toplum, gazeteciler, sanatçılar, yazarlar, siyasi parti temsilcileri, halk imzalar topluyor, bildiriler yayımlanıyor, basın açıklamaları yapılıyor, Atalay’ın serbest kalması gerekiyor. Bırakmıyorlar.
Yargının bağımsızlığı olsa zaten içeride olmaması gerekirdi, yine de yargının bağımsızlığını dayatmak gerekiyor.
Tamamen hukuksuz şekilde tutuklu tutulan bir hukukçunun hukuk savaşını memleket dört koldan veriyor. Her güne kırk haber, kırk yazı, kırk bin talep yazılıyor: “Can Atalay’ı serbest bırakın” diye. Bırakmıyorlar.
Okuma yazması olmayan insana türev-integral anlatıyormuşuz gibi bir his bu rejimde muhatabına yasaları anlatmaya çalışmak.
Adaletin iktidar tarafından ortadan kaldırılması, bükülmesi, bir intikam yöntemine dönüştürülmesi, sadece hırslarını çıkarmak istedikleri seçilmiş sembol isimlerle kalmıyor, sosyal hayatı, gündelik hayatı, her insanın yaşamındaki adil akışı etkiliyor. Hayat akmıyor, insanların üzerine çöküyor. Bunu da hatırlatıyorsun, karşında yine aynı tavır “Bana ne?”