Türkiye Cumhuriyeti denildiğinde akla gelebilecek bütün değerlerin, toplumsal ve kişisel yaşam alanlarındaki bütün kazanımların özellikle bu siyasal iktidar döneminde yıkılıp yok edilmesine karşı verdiğimiz savaşım, bu seçim sonrasında sanki anlamsızlaşıp değersizleşti…
Daha açık bir deyişle bütün bu çabalar, emekler, özveriler bir anda buharlaşıp yok oldu.
Bu nedenle de, kendi payıma ben, sıradan bir seçim sonrasındaymışız, çok da olağan dışı bir şey olmamış gibi yazmayı sürdüremezdim.
“Cumartesi Yazıları” köşesindeki yazılarımın siyaset konulu olanlarında, bu demektir ki çoğunda, pek çok gazete yazarı gibi ben de güncel siyasete ilişkin görüşlerimi, önerilerimi, eleştirilerimi dile getirdim.
Bir bakıma bu, tıpkı bir gerilla savaşı gibi, günü gününe ve ağırlıkla da güncel hedeflere yönelik bir savaşımdı.
Bu gün çok farklı bir yerdeyiz.
Savaş metaforuyla sürdürecek olursam; laiklik, kadın özgürlüğü, aydınlanma düşüncesi başta olmak üzere cumhuriyet değerleri bir meydan savaşı kaybetmiştir.
Şimdi yapılması gereken, ne kadar acıtıcı olursa olsun, öncelikle bu kayıbın olanca gerçekliğiyle bilincine varılması, yanı sıra da hataların saptanıp özeleştirilerin yapılarak yakın gelecekteki yerel seçimlere hazırlanılmasıdır.
Yine kendi payıma ben, muhalefetin hiçbir kanadında, aydınlatıcı, inandırıcı, karamsarlık dağıtıcı bir ışık göremiyorum.