Barış bildirisine imza attığı için hakkında soruşturma açılan akademisyenlerden Ulaş Bayraktar’ın babasının 1980’de ‘Apocular’ın PKK’nın Mardin’in Derik ilçesinde düzenlediği bir eylemde hayatını kaybettiği ortaya çıktı.
Bildirinin yayınlanmasının ardından imzacılar başta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından olmak üzere ‘şehitlerin sorumlusu’ olmakla suçlanıp ‘cadı avı’na maruz bırakılmıştı.
Cumhuriyet gazetesi için bir söyleşi veren Mersin Üniversitesi Kamu Yönetimi öğretim üyesi Ulaş Bayraktar, rektörün kendisine “Şehitlerin vebali sizin üzerine” dediğini aktardı: “O siyasetçilerin attığı hamaset nutuklarından sonra babasını kaybetmiş çocuğun hayatı boyunca neler yaşayacağın biliyorum. ‘Niye 36 yıldır insanlar ölüyor’ kendime sormadan edemiyorum. Vicdan körü olduk. Şehit Beşir Bayraktar ölmemiş olabilir ama benim babam olan Beşir Bayraktar öldü. Ve ben bunu kan davası olarak görmedim. Rektör bana ‘Nasıl olur da imza atarsın’ dediğinde ‘Ben kimsenin yanında değilim’ dedim. Ben barışın yanındayım. ‘Şehitlerin vebali sizin üzerinizde’ dediler. Babamın vebalini bana yüklemeye kalktılar.”
‘Bir şehit çocuğundan çok, bir dulun çocuğuyum‘
Haberde ‘şehit çocuğu’ kimliğiyle konuşup konuşmamakta kararsız olduğu belirtilen Bayraktar, bildiriye üç nedenle imza attığını söyledi: “Düz vatandaş olarak, siyaset bilimi ve hukuk anlatan bir akademisyen olarak, adaletsizliğe, hukuksuzluğa itiraz etmek istedim.”
‘Bir şehit çocuğunun hayatı boyunca neler hissettiğini bildiğini’ ifade eden Bayraktar, “Bu kadar kahramanımız olmamalıydı. 36 yıldır binlerce kahraman ürettiyse bu toplum, bir sıkıntı var. Esas kahramanlar belki de geride kalanlar. Benim kahramanım annem. Ben bir şehit çocuğundan çok, bir dulun çocuğuyum” dedi.
Bundan sonraki ölümlerin vebalinin kendisine çıkarılmasını kabullenemediğini belirten Bayraktarın sözlerinden bazıları şöyle: “İnsanlar oturdukları makama bütün duygu ve akıllarını ipotek ediyor. Rektöre ‘Hocam yapmayın, bu insanların vebali üzerinizde olur, bunun vebali ağır olur’ dediğimizde ‘Şehitlerin vebali sizin üzerinizde’ dediler. Babamın vebalini bana yüklemeye kalktılar. Silahlı çatışmaya tek taraflı bakıyormuşuz gibi bir algı yaratılıyor. Kimse bizi oradaki silahlı saldırıları, hendekleri savunuyormuş gibi göstermeye çalışmasın. Çünkü 1 Haziran’da büyük bir fırsatın kaçırıldığını düşünüyorum. Demokratik Kürt siyasetinin geldiği en yüksek noktada, böyle bir silahlı çatışmayı besleyecek siyaset affedilemez.”