EMRE ZOR
@zor_emre01
Son üç ayda en az 122 mahkeme kararı, Trump yönetiminin başına buyruk hamlelerini yasadışı olduğu gerekçesiyle frenledi. Üstelik kimi Trump’ın bizzat atadığı yargıçlarca yapıldı.
20 Ocak sabahı Beyaz Saray’daki yemin töreninde dünyanın en zenginleri hizaya geçmiş, yeni başkanı coşkuyla alkışlıyordu. Başkanlık yeminini eden Donald Trump, aynı gün, gelecek dört yılı haberleyen bir dizi kararname imzaladı.
Ama daha bir gün dolmadan ilk karşı dava açıldı. Amerikan tahterevallisi dört yıl sürecek oyununa böyle başladı.
Trump yönetimi, federal hükümeti ‘verimlilik’ bahanesiyle küçültmek ve kurumları ‘hizaya getirmek’ isterken, yargı, akademi ve medya gibi bağımsız kurumlarla anayasal çatışmaya sürükleniyor. Ne ki federal mahkemeler, 47’nci başkanı terazinin kefesine koyarak birçok kararnamesini şimdilik durdurdu.
Kültür eleştirmeni Henry Giroux, yeni yönetimi şöyle fotoğraflıyor:
‘‘Bu demokratik bir yönetim değil; düzen kisvesi altında otokratik bir yönetim tasarısı. Kamu kurumlarının tasfiyesi, tarihsel hafızanın bastırılması, yasal güvencelerin yokedilmesi, yükseköğretime saldırılar, muhalefetin şeytanlaştırılması, tüm bunlar yeni bir devlet terörizmini muştalıyor.’’
Trump yönetimi, kararnameleri durduran yargıçlara öfkeyle yüklenerek mahkemelerin meşruiyetini sorguladı. Öyle ki, aleyhine karar veren bir yargıcın görevden alınmasını talep etti.
Bir adım daha ileri gidip sosyal medyada şöyle yazdı: ‘‘Vatanını kurtaran kişi yasaları ihlal etmiş sayılmaz.’’
Fakat federal mahkemelerin yaptırım gücü sınırlı. Bu yüzden Trump, yasaları ihlal etmişse de, mahkeme kararlarına uymayabilir. Harvard hukuk profesörünün sorusu isabetli: ‘‘Para ve silaha hükmedenler, tokmaktan başka gücü olmayan insanlara niye boyun eğsin ki?’’
İşte bu noktada demokratik normlar, kurumsal gelenekler ve halkın direnci sahneye çıkıyor, çıkmalı.
Şimdi soru şu: 235 yıllık ABD demokrasisinde Trump’ın önüne çıkan denge ve denetleme mekanizmaları ne kadar sağlam? Ve bu tahterevallide, hangi meselede, hangi taraf ağır basıyor?

Tahterevallinin solu: Federal kurumların tasfiyesi
Trump yönetimi, milyarder Elon Musk’ın komutasında, federal hükümeti küçültmek ve harcamaları kısmak amacıyla federal çalışanları topluca kovuyor veya izne çıkarıyor. Son üç ayda on binlerce memur işinden edildi.
Federal çalışanların ‘verimlilik ve üretkenlik’ bahanesiyle tasfiye edilmesi sonucunda birçok denetleyici kurum yokediliyor, ve temel kamu hizmetleri işlemez hale geliyor.
Tek cümleyle:
- Dışişleri Bakanı Marco Rubio, ‘bürokratik ve diplomatik misyonunu yerine getiremeyen’ bakanlığı yenileyeceğini, ve personelin yüzde 15’ini kovarak dünya çapındaki yüzü aşkın büroyu kapatacağını söyledi.
- ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), yaklaşık 60 bin çalışanı işten çıkaracağını duyurdu. (Şimdiye dek 21 bin çalışan gönüllü istifa etti).
- Sağlık Bakanı Robert F. Kennedy Jr., önceden kovulan 10 bin çalışana ek, bir 10 bin kişiyi daha yeniden yapılanma kapsamında işten çıkaracağını ve böylece işgücünün yüzde 15 azalacağını söyledi.
- ABD Çevre Ajansı (EPA), çevresel adalet ve ‘çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık’ uğruna çalışan yaklaşık 388 çalışanını işten çıkaracağını veya başka yere atayacağını bildirdi.
- Eğitim Bakanlığı, Trump’ın göreve gelir gelmez bu kurumu hepten kapatmayı hedefleyen kararnamesinin ardından, çalışanların yarısını (2 bin kişi) kovacağını bildirdi.
- Enerji Bakanlığı, deneme süresindeki 2 bin çalışanını kovdu.
- Ulusal Sağlık Enstitüleri (NIH) ve Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezlerinde (CDC) denemedeki yaklaşık 5 bin 200 çalışan kovuldu.
Federal hükümetteki bu tasfiyeyi Hükümet Verimliliği Bakanlığı’nın (DOGE) başına atanan Musk yönlendiriyor. DOGE, Trump’ın ilk görev gününde imzaladığı bir kararnameyle hükümet israfını önlemek için kurulmuştu.
Ayrıca Trump, politika belirleme süreçlerinde görevli memurların statüsünü değiştirerek toplu işten çıkarmaların önünü açtı ve şöyle dedi: ‘‘Bu değişiklik, nihayet, federal hükümetin bir şirket gibi yönetilmesini sağlayacak.’’
Tahterevallinin sağı: Yargının ilk freni
Gelgelelim kişi ve kuruluşların açtığı davaların ardından mahkemeler bazı işten çıkarma kararlarını iptal etti.
Mesela eski ABD Başkanı Barack Obama’nın atadığı Columbia’daki yargıç Amy Berman Jackson, Tüketici Finansal Koruma Bürosu’ndaki (CFPB) toplu işten çıkarmayı engelledi; aksi halde 1700 çalışanın 1500’ü kovulacaktı.
Banka, kredi kartı ve borç tahsilatı gibi finansal hizmetlerde tüketicileri dolandırıcılığa karşı koruyan CFPB için Musk, ‘‘CFPB’yi silin gitsin. Her yer denetleyici kurum doldu’’ diye yazmıştı.
California’daki yargıç William Alsup da deneme süresindeki yaklaşık 17 bin çalışanın şubatta ‘performansları düşük’ diye işten çıkarılmasını ‘aldatmaca’ diye niteledi. Dahası Trump yönetimine, bu çalışanların, bireysel performansları yüzünden değil toplu işten çıkarma kararlarıyla kovulduğunu yazılı olarak bildirmesini emretti.

Tahterevallinin solu: Cinsel kimliğe müdahale
Cinsiyet haklarına da el atan Trump yönetimi, Amerikalı bireylerin ‘trans’ olarak tanımlanmasını engellemeye çalışıyor.
Trump’ın çabaları şöyle:
- Federal tutuklu bulunan trans kadınları cezaevinde erkek koğuşuna yerleştirmek.
- Trans bireylere askerliği yasaklamak.
- 19 yaşından küçüklere cinsiyet tedavisi sunan hastanelere federal finansmanı kesmek.
- Trans bireylerin ABD pasaportunda cinsel kimliklerini belirtme imkanını elinden almak.
Tahterevallinin sağı: Federal mahkemeler çizgiyi çekti
Trump’ın bu hamleleri mahkemede frenlendi.
Washington, Oregon, Minnesota ve Colorado eyaletlerinin açtığı davalar sonucunda, küçük yaştakilere cinsiyet tedavisi sağlayan hastanelere federal fonların dondurulması kararı engellendi.
Kararı eski başkan Joe Biden’ın atadığı Washington’daki yargıç Lauren J. King verdi. King, Trump’ın kararnamesi için ‘‘Güçler ayrılığını ihlal ediyor’’ dedi.
Washington’daki yargıç Royce Lamberth da Trump yönetiminin cezaevindeki trans kadınları erkek koğuşuna yerleştirme politikasını engelledi.
Tahterevallinin solu: Doğuştan vatandaşlık hakkına son
Trump ilk görev gününde ABD’de doğuştan vatandaşlık hakkını engelleyecek bir kararname imzaladı: ‘Amerikan Vatandaşlığının Anlam ve Değerini Korumak.’
1868’e tarihlenen Anayasanın 14’üncü maddesine göre ABD topraklarında doğan herkes ebeveynlerinin statüsüne bakılmaksızın vatandaşlık kazanıyor. Nitekim 18 Demokrat eyaletin savcısı, “Trump kral değil, Anayasayı yeniden yazamaz” diyerek kararnameye karşı çıkmıştı.
Tahterevallinin sağı: Mahkemeler Anayasaya sahip çıktı
ABD vatandaşlığı için ‘paha biçilmez bir nimet’ diyen Trump, Anayasayı delmeye kararlıysa da mahkemelerden kaçamıyor.
Üç federal bölge mahkemesi Trump’ın doğuştan vatandaşlık hakkını engelleyen kararnamesini durdurdu. Temyiz mahkemeleri de bu kararları bozmadı.
Birçok eyalet ve göçmen hakları savunucu grup, Trump’ın vatandaşlığı yeniden tanımlayacak kararnamesini engellemek için dava açmıştı. Başsavcı Matthew J. Platkin de doğuştan vatandaşlık hakkının ‘tek bir adamın kaprislerine bağlı olmadığını’ söylemişti.
Sonuçta yargıçlar, Anayasaya aykırı buldukları kararnameyi ülke genelinde durdurdu.
Tahterevallinin solu: Basın özgürlüğüne müdahale
Trump yönetimi ‘solcu’ diye tanımladığı kurum ve programları ortadan kaldırmak, ve medya kuruluşlarıyla üniversiteleri hükümetin hizasına getirmek amacıyla federal fonları sopa olarak kullanıyor.
Trump, göreve gelir gelmez çıkardığı bir kararnameyle Meksika Körfezi’nin adını ‘Amerika Körfezi’ diye değiştirmişti. Fakat 1846’dan beri faaliyetteki haber ajansı Associated Press (AP) bu ismi kullanmayı reddetmişti.
Bunun üzerine Beyaz Saray, ajans muhabirlerinin, başkanın resmi çalışma odası Oval Ofis ve resmi uçağı Air Force One’a alınmayacağını duyurmuştu.
Trump, ajansın ‘Amerika Körfezi’ adını kullanmama kararını ‘saçma’ diye nitelemiş ve eklemişti: “İyilik yapmayana iyilik yapmam. Hayat böyle. AP, Amerika Körfezi adını kullanana kadar Oval Ofis’e alınmayacak.”
Dahası Trump, başta 83 yıllık Amerika’nın Sesi (VOA) olmak üzere, hükümetçe finanse edilen bazı medya kuruluşlarında bütçe ve personel sayısının düşürülmesine karar verdi. Böylece Trump’ın daha önce ‘solculuk’la ve Amerika çıkarlarını gözardı etmekle suçladığı VOA, 1300 gazetecisini ‘idari izne’ çıkarmak zorunda kaldı.
Tahterevallinin sağı: Mahkemeler karşı çıktı
Fakat mahkemeler Trump yönetimi aleyhine karar verdi, ve tahterevallide şimdilik ağır basıyorlar.
Bizzat Trump’ın atadığı yargıç Trevor N. McFadden, Trump yönetiminin ‘Amerika Körfezi’ ismini kullanmayı reddeden AP’ye misilleme yapamayacağına hükmetti.
McFadden kararında şöyle yazdı: “ABD Anayasası’nın 1’inci maddesi uyarınca hükümet, ister Oval Ofis’te ister başka bir yerde, bir gazeteciye açtığı kapıyı sırf farklı görüşlere sahip diye diğer gazetecilere kapatamaz. Anayasa bunu gerektirir.”
Ayrıca McFadden, Beyaz Saray’ın AP’ye yönelik ayrımcılığını ‘küstahça’ diye niteleyerek yasağın derhal kaldırılmasını emretti.
Washington’daki yargıç Royce Lamberth da VOA’nın hakkını korudu. Meclis’in kurduğu ve federal fonla çalışan VOA’nın faaliyetlerini, başkanın durdurma yetkisi olmadığına hükmetti. Trump yönetimine bütçe ve personel sayısını düşürme talimatını geri çekmesini emretti.

Tahterevallinin solu: Göçmenlerin sınırdışı edilmesi
Trump göreve geldiğinden beri ülkedeki sığınmacı ve göçmen toplulukları saklanacak yer arıyor. Çünkü gözaltına alınıp sınırdışı edilmekten korkuyorlar: ‘Gümrük Muhafaza Dairesi (ICE) görevlileri her yerde!’
Yaklaşık bir ay önce federal yetkililer, sessiz sedasız, üç uçak dolusu yolcuyu El Salvador’daki tekinsiz bir hapishaneye gönderdi. Operasyon öyle hızlıydı ki, göçmenler sınırdışı edilmelerine itiraz edecek vakit bulamadı.
Dahası, Filistin’i desteklemek gibi hukuki temeli olmayan gerekçelerle başta öğrenciler olmak üzere birçok göçmen keyfi gözaltına alınıyor, ve vizeleri iptal ediliyor.
Örneğin geçen ay Tufts Üniversitesi’nde okuyan Rümeysa Öztürk, Filistin’i destekledi diye İç Güvenlik Bakanlığına (DHS) bağlı ICE görevlilerince sokak ortasında kelepçelenerek gözaltına alınmıştı. Öztürk yaklaşık bir aydır göçmen gözaltı merkezlerinde tutuluyor. Son olarak yaşadığı yerden 2 bin kilometre uzak Louisiana eyaletindeki bir merkeze götürüldü.
Ayrıca Adalet Bakanlığı, geçen hafta sekiz göçmenlik hakimini kovarak göçmenleri koruyan yargısal tedbirleri zayıflattı.
Tahterevallinin sağı: Yüksek Mahkemeden sınırdışı kararına itiraz
Yüksek Mahkeme göçmenlerin ‘kanunsuzca’ El Salvador’a gönderildiğini doğruladı. Trump yönetimi de en az bir yolcunun (Kilmar Abrego Garcia) ‘yanlışlıkla’ ve göçmenlik hakiminin emrine aykırı biçimde hapishaneye gönderildiğini kabul etti.
Fakat hem Trump yönetimi hem El Salvador hükümeti haksızca sınırdışı edilenleri geri gönderme yetkisine sahip olmadıklarını iddia ediyor.
Ayrıca Trump yönetiminin birçok göç politikası davayla karşı karşıya:
- ICE görevlilerin ibadethanelere girmesine izin vermek.
- Sınırdışı etme işlemlerini hızlandırmak.
- Sığınmacı dostu şehirlere federal fonları kesmek.
- ABD’ye sığınma başvurusunu zorlaştırmak.
Tahterevallinin solu: Federal fonlarla hizaya getirme
Trump ideolojik çizgisine uymayan eğitim kurumlarını, sosyal hizmet programlarını, eyalet ve şehirleri federal fonları keserek hizaya getirmeye çalışıyor. Bu kesintiler birçok kuruluşu mali sıkıntıya uğratıyor ve azınlıklara sağlanan temel hizmetlerin belini büküyor.
Trump özellikle ‘Ivy League’ denilen seçkin üniversiteleri fon kesintileriyle tehdit edip okul yönetimlerine söz geçirmeye çalışıyor.
Örneğin Trump yönetimi, Filistin yanlısı protestolar yüzünden Harvard Üniversitesi’nin ‘çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık’ programlarını gözden geçirmesini talep etmişti. Talep reddedilince Harvard’a sağlanan 2,2 milyar dolarlık fon ve 60 milyon dolarlık sözleşme donduruldu.
Dahası, geçen hafta Cornell ve Northwestern üniversitelerine sağlanan sırasıyla 1 milyar ve 790 milyon dolarlık federal fon donduruldu.
Göçmen dostu politikalar uygulayan şehirler de hedef tahtasında. Trump özellikle Chicago gibi şehirleri ‘federal fonu tamamen kesmek’le tehdit ederek göçmen politikalarını sıkılaştırmalarını istiyor.
Ayrıca kütüphaneler, müzeler, sanat kurumları ve çevreci gruplar hayatta kalmalarını sağlayan federal fonların kesilmesi nedeniyle epey kaygılı.
Tahterevallinin sağı: Yargı engeli
Gelgelelim mahkemeler tahterevalliyi dengeliyor. Hükümet programlarına sağlanan fonları ve federal hibeleri dondurma kararları yargıdan dönüyor.
Örneğin Rhode Island eyaletindeki yargıç John J. McConnell Jr., başkanın Kongre tarafından onaylanan trilyonluk fonları kesme yetkisi bulunmadığını söyledi. Ve Trump yönetimine bir dizi eyalete sağlanan fonları yeniden açma emri verdi.
Maryland’daki yargıç Judge Stephanie Gallagher, Trump’ın ‘çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık’ programlarına sağlanan fonu kısmayı veya yasaklamayı amaçlayan iki kararnamesindeki önemli bölümleri engelledi.
San Francisco’daki yargıç William Orrick de, 24 Nisan’da, ‘sığınma bölgeleri’ denilen göçmen dostu 16 şehre sağlanan federal fonun kesilmesini engelledi. Orrick, kararın anayasaya aykırı olabileceğini söyledi.
Ayrıca Harvard Üniversitesi ve diğer kurumlar, hükümetin üniversitelere sağlanan fonları dondurmasının hukuksuz olduğunu ve yetkisini aştığını savunarak Trump yönetimine dava açtı.
Nihayetinde Trump ile mahkemelerin sürtüşmesi sürüyor. Ve Amerikan tahterevallisi, otokrat eğilimli tüm rejimlerin sınavına ışık tutuyor.