• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Altın Portakal yarışı: Ödüle yolculuk TRT destekli iki filmle başladı

03/10/2022 22:03

SELİN GÜREL

@selingurel_

Film eleştirmeni Selin Gürel Antalya Film Festivali’nde Altın Portakal için yarışan on yapımı Diken için yazıyor. Bu ilk yazıda dün gösterilen ‘Bir Umut’ ve ‘Hara‘ var.

Bir Umut: Yaralı erkeklerde son perde

Yönetmen: Ümit Köreken


Sinemamızda henüz olmak istediği kişi olamamış, yaralı erkeklerin hikayelerine ne kadar sık rastladığımızı düşünürken; olmak istediği kişi olamamış, yaralı kadınların dünyalarına da bir o kadar nadir girdiğimiz çıkıyor ortaya.

Bu kadınları daha sık izleyebilseydik dahi, erkek versiyonlarındaki rol dağılımının onlara kısmet olmayacağı aşikar. Örneğin, herhangi bir filmde çocukluk travmalarını atlatamamış, hep bir yanı eksik kadınların yetişkin hayattaki tökezlemeleri, yol boyunca onları sırtlayan erkeklerin baba yerini dolduran pışpışlamasıyla yumuşatılsa nasıl olurdu? Tek kelimeyle ‘değişik‘.

Bağımsız Amerikan sinemasında bile bu kadınlar yapayalnız, hayatla baş edemeyen, dengesiz, histerik ve hatta kötücül olarak çizilirken (Young Adult, 2011), bu tablonun yerel bir nitelik taşımama ihtimaliyle teselli buluyor insan. Belki de sorun bizde değildir, belki de bu evrensel bir yaralı erkeklik sorunudur.

Antalya’da Ulusal Yarışma’nın ilk filmi olan Bir Umut’ta da bu anlamda alışık olduğumuz bir erkek portresi izliyoruz. Anne travmasını aşamamış yetişkin bir erkek olarak, kendisini anne gibi sahiplenen bir kadınla evli olan Umut’un aynı anda farklı yerlerden gelen darbelerin altında kalışının öyküsü bu.

Yukarıda anlatılan sebeplerden, yaralı olmanın sinemamızda ‘hikaye değeri taşıdığı’ bir denklem kuruluyor. Filmde eşi Asiye’nin sunduğu konfor alanında hayata küsmüş biri olarak yaşama lüksüne sahip Umut’un başına gelenlerin, onu kıyısından köşesinden bir Dardenne Kardeşler karakterine çevirmeye çalıştığı sahneler izliyoruz.

Çıkışsızlık, öfke, ifade edilemeyen yoğun duygular ve acı tesadüflerle yoğrulan birkaç gün, adının yarattığı çağrışımın tersine Umut’u yiyip bitiriyor. İçindeki takdir edilmek isteyen, öfkeli çocuğu olduğu gibi dışarı salan karakterin en isabetli anları kendini farkında olmadan annesine kanıtlamaya çalıştığı sahneler. Bu anlamda asansör önemli bir araç olarak kullanılmış. Ümit Köreken’de de Dardenne’ler olmak isteyen bir yönetmenlik anlayışının izleri okunuyor, ancak filmde karakterleri yeterince tanımadığımız için yaşadıkları büyük patlamaların altında büyük boşluklar buluyor, özellikle birkaç günde geçen bir hikâye için karakter inşası çok değerli olan dakikaların boşa harcandığı sahneler izliyoruz.

Bu hikâyeyi Asiye’nin veya Umut’un annesinin gözünden izlemek çok daha ilginç bir deneyim olabilirdi. Bir kez de eşinin erkeklik onuruna zeval gelmesin diye çırpınan bir kadının veya oğlunu hiç sevmemiş bir annenin dünyasına girsek, karşı kıyıya oradan baksak…

Hara: Bir aile ütopyası

Yönetmen: Atalay Taşdiken

Hara’da, 90’lar Hollywood’unun çocuk başrollü, masalsı aile filmleri formülü Türkiye’ye özgü bir efkar duygusuyla buluşuyor. İşçisiyle, veterineriyle, hizmetlisiyle herkesin kocaman bir aile gibi yaşadığı bir çiftliğin altın kalpli sahibesini kaybedişiyle başlayan hikaye, hiç görmediğimiz geçmişi, ailenin ve aile değerlerinin her an kutsandığı bir cennet duygusuyla çevreliyor. Toplumsal sınıfların görünmez olduğu, erdemli karakterlerin karşılıksız bir yoldaşlık duygusuyla hareket ettiği bu cennet imgesi, resme giren soğuk ve yabancı yeni kraliçeyle tepetaklak oluyor.

Ancak arka plan o kadar basit değil. Filmin masalsı tarafının sınıfları eşitleyen, rüya gibi bir büyük patron imgesini beslemesi, çekirdek ailenin dahi tek başına kendini gerçekleştiremeyip daha büyük, idealist bir aile hayaline evrilmesi, bireyci kapitalizminse filmin kötüsü olarak konumlanması filmin köşeli yönlendirmeleri arasında başı çekiyor.

Masalın iki sevimsiz karakteri var. Çiftliği kapamak isteyen, eski ev sahibesinin yeğeni / yeni kraliçe (Dolunay Soysert) ile çiftlikle ve ölen ev sahibesiyle derin bir gönül bağı olan veterinerin (Serkan Ercan) sevgisizlikten şikayetçi eşi (Nehir Erdoğan) benzer bir keyif bozan statüsünü paylaşıyor.

Yönetmen Atalay Taşdiken, filmin genç kahramanı Beste ile atı arasındaki bağa seyirciyi inandırma konusunda bir sorun yaşamazken, karakterler arasında başlattığı çalkantıları ya yanıtsız ve temelsiz bırakıyor ya da herkesin gereken dersi aldığı, karton bir gösteriye dönüştürüyor. Beste’nin annesini sevgisiz bir evliliğin içine hapsolmuş bir kadın olarak çizmek isterken, bir yandan da babanın tüm duygu ve travma yükünü hikayeye boca edip anneyi anlayışsız ve bencil bir iş kadını temsiline mecbur bırakması en hafif ifadeyle rahatsız edici.

Melike’ye yüklenen, Amerika’da kimsesiz büyümek ve başarılı olmakla ilişkilendirilmiş sevimsizliğin de benzer şekilde işaret ettiği keskin bir taraflılık söz konusu. Masumiyeti ve azmiyle tüm bu düğümleri çözmesi gereken Beste’nin hem anne ve babasını yeniden birleştirmesi hem de çiftliğin ve çok sevdiği atının satılmasını engellemesi gerekiyor. Filmin tüm çatışmaları, maddiyatla maneviyat arasındaki bu çizgide seyrediyor. 

Yarışmanın henüz başında olsak da, eski dostlukları kutsama ve unutulmuş değerleri hatırlatma iddiası taşıyan Hara’nın en fazla insanın içini ısıtan bir pazar sabahı filmi olma hakkını saklı tutmak gerek.

Kategori:Diken özel, Vitrin-mobil

SON HABERLER

Fenerbahçe'den bedelli sermaye artırımı kararı: Hedef borç kapatmak

Fenerbahçe Futbol AŞ, 250 milyon lira olan sermayesini yüzde 400 artırarak 1 milyar 250 milyon liraya çıkarma kararı aldı.

İBB soruşturması: Yedi kişi daha tutuklandı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) odaklı ‘yolsuzluk’ soruşturması kapsamında gözaltına alınan yedi kişi daha tutuklandı.

Trump yönetimi Harvard'ın yabancı öğrenci alma yetkisini iptal etti

ABD İç Güvenlik Bakanlığı, Harvard Üniversitesi’nin uluslararası öğrenci kaydetme yetkisini iptal etti.

Trump'ın Eğitim Bakanlığı'nı kapatma kararı durduruldu

ABD’de bir federal yargıç, Başkan Donald Trump’ın Eğitim Bakanlığı’nı kapatma kararının uygulanmasını durdurdu. 

Topkapı Sarayı'nda iki has oda 10 yıl sonra ziyarete açıldı

Topkapı Sarayı Harem Dairesi’ndeki 1’nci Ahmed Has Odası ve 3’üncü Ahmed Yemiş Odası, yaklaşık 10 yıl süren restorasyonun ardından ziyarete açıldı.

Kılıçdaroğlu'nun 'başörtüsüne yasal güvence' çıkışına 'masa'dan destek var
Kılıçdaroğlu duyurdu: CHP, 'başörtüsü güvencesi' için kanun teklifi verecek

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 760 gündür hapiste

YAZARLAR

Bir uyanışın tarihi: 19 Mayıs

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Elinden çıkanı kulağın duysun

Mustafa Dağıstanlı

Ali Özgentürk için: Böyle mi olmalıydı!

Ayhan Tinin

Çocuk, sınırsızlıkta değil, sınırda büyür

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Yazalım da ne yazalım nasıl yazalım!

Murat Sevinç

Senyör Amicis'in gazına geldim 

Behzat Şahin

Özel, İmamoğlu ve Yavaş'ın 'özenli' açıklamaları üzerine…

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

İhsan Çaralan: İster istemez akla 'ahtapot suç örgütü' tanımı geliyor

Emre Kongar: Erdoğan/AKP iktidarı, zayıfladığı dönemlerde, ömrünü uzatmak için, önce Kürt milliyetçiliğini kullanmıştır

Mine Söğüt: Rahat rahat konuşalım, Linet bu ülkede bizimle kalsın mı yoksa gitsin mi?

Mustafa Balbay: Kurtulmuş, 'Alevileri inciten bir şey demedim' yerine, özür dileyip ne düşündüğünü daha net ifade edebilirdi

Feray Aytekin Aydoğan: Mücadele ederek kazandığımız tüm haklar hedef tahtası hâline getiriliyor.

Alaattin Aktaş: Resmi tatillere niye ek yapılıyor?

Zeynep Altıok Akatlı: Türkiye'de barışın tartışıldığı bu günlerde, nefretin sanat üzerindeki gölgesi hepimize ağır geliyor

Nevşin Mengü: İnternet sitelerinin basın yasasına göre künyesi olmak zorunda

Gökçer Tahincioğlu: Kaç süslü lafla, 12 yaşında bir çocuğun öldürülmesinin üzeri kapanır?

Hediye Levent: ABD Dışişleri Bakanı Rubio'nun Suriye'de her an bir iç savaş patlayabileceğine dair açıklaması gündemde

Abdulkadir Selvi: Macaristan'da Orban, Türkiye'de Erdoğan kazandı; küresel proje çöktü

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×