(…) ‘darbe ateşi’ pek çok kişiyi yakmaya devam ediyor.
Darbe girişimi nedeniyle yargılanan ve mahkum olan askerler bunlar arasında bulunuyor.
Bu askerlerden birinden, Kurmay Albay Mustafa Haluk Baybaş’tan gelen bir e-mail beni etkiledi. Şöyle diyordu:
‘Ben Balyoz davası kapsamında sahte dijital verilerle 16 yıl hapis cezası alan deniz subaylarından biriyim… Balyozu ilk defa, televizyonlarda konu edildiğinde duydum. O zamana kadar ne Çetin Doğan’ı tanırdım ne de Kara Kuvvetlerinin herhangi bir seminerine katılmışlığım vardır. Hatta o yıllarda Genelkurmay’da görevli olduğum için ne başka bir seminere ne de harp oyunu benzeri bir faaliyete katılmışlığım vardır. Davanın dönüp dolaşıp beni de içine alacağı aklımın ucundan bile geçmemiştir.
Malum seminere katılmadım, aleyhimde sadece 5 no’lu hard diskten çıkan sahte dijital imzasız dosyalar var. Aleyhimde herhangi bir iletişim kaydı, görüntü kaydı, telefon dinlemesi yok….
Devlet içine sızmış ve adeta Demokles’in Kılıcı gibi devletin tepesinde duran Paralel Yapı, hukuku bir silah gibi kullanmış, ilk önce bize sonra da önlerine çıkan diğer kurum ve kişiler ile hükümete bu silahı doğrultmuşlardır.
Benden özgürlüğüm, mesleğim, itibarım alındı, evlatlarımın rızkı çalındı. Artık bu zulüm bitmelidir….
Her türlü adil, tarafsız yargılamaya razıyım.
Benim bir korkum yok, çünkü suçsuzum. Allah’ın nasıl bir olduğunu biliyorsam, suçsuz olduğumu da öyle biliyorum…’
Adalet Bakanı’na, başbakana değmeli bu satırlar…
Bu tablo derin yarayı resmediyor.
Kişileri, sistemi, bir dönemi, o dönemin politikalarını, bizleri saran bir yara…
Tedavi bekliyor…