Gerek seküler gerek dindar kesimde özellikle 28 Şubat’tan itibaren başlayan iç değişim dalgası Türkiye’nin son dönem tarihinin en önemli girdilerinden birisini meydana getirir.
Mevcut siyasi kutuplaşmaya rağmen bugün laik kesimde dini varoluşla bir arada yaşama genel bir kabul haline dönerken, dindar kesimde evrensel değerlerle yakınlaşma, dinsel pratiklerde bireyselleşme, özellikle kentli ve genç kesimde dini kimlik ve kişi ilişkisinde özerkleşme ana eğilim haline gelmiştir.
Ancak asıl önemlisi kişilerin, birbiriyle çelişkili görülen dini, laik, milliyetçi, vs. değer sistemlerini ayrı anda tüketen, kendi içlerinde çoğulluk taşıyan bir istikamette yol almaya başlamasıdır.
“Biz nasıl da yanıldık diyerek dizlerini döven amnezik kimi liberal yazar çizere” rağmen, Türkiye’de toplumsal seyyaliyet böyle anlamlı ve kalıcı bir tablo ortaya koymuştur.