ALTAN SANCAR
altansancar@diken.com.tr
@altansancarr
15 Temmuz 2016 darbe girişimini araştırmak üzere kurulan ve resmi olarak hiçbir zaman yayımlanmayan araştırma komisyonu raporunda, AKP’den çok CHP’ye yer verildi. Öte yandan AKP’nin iktidara geldiği dönemin değerlendirmesinde “FETÖ, bu dönemde de 2002 genel seçimlerinden tartışmasız bir zaferle çıkan AK Parti’ye yakın bir görüntü vermeye özen göstermiştir” denildi.
Darbe girişimi ardından 2016’da kurulan ve çalışmalarını 4 Ocak 2017’de sonlandıran araştırma komisyonunun resmi raporu mecliste görüşülmedi ve hiçbir zaman resmi olarak açıklanmadı. Komisyonun o dönemki AKP’li başkanı Reşat Petek artan tartışmalar üzerine, raporun muhalefet şerhleri olmayan bölümlerini şahsi internet sitesinde yayımladı.
Petek tarafından yayınlanan raporda, CHP’ye AKP’den daha fazla yer verilmesiyse dikkat çekti. Raporda AKP’nin adı 30 defa geçerken, CHP 37 defa geçiyor.
‘FETÖ’nün örgütlenmesinin anlatıldığı bölümdeyse AKP’nin iktidara geldiği 2000’li yıllar ve iktidarını sürdürdüğü 2010’lu yıllara da yer verildi. Bu bölümlerde de AKP’nin adına yalnızca dört defa yer veriliyor.
2000’li yılların anlatıldığı bölümde şöyle dendi: “Kurulduğundan beri her zaman iktidarın, güçlünün ve kazananın yanında saf tutmaya çalışan FETÖ, bu dönemde de 2002 genel seçimlerinden tartışmasız bir zaferle çıkan AK Parti’ye yakın bir görüntü vermeye özen göstermiştir.”
‘AKP’nin devrilmesi hedeflendi’
AKP’nin ‘devrilmesinin 2000’li yılların ikinci yarısından itibaren hedeflendiği’ savunulan bir sonraki paragrafta şunlar yazıyor: “Örgüt, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a ve onun şahsında AK Parti hükümetine karşı gizli bir mücadele başlatmıştır. Ankara Çatı İddianamesi’ndeki tanık ifadeleri kısmında AK Parti Hükümetini devirmeye yönelik operasyonların 2009 yılında istihbari çalışmalarla örgüt tarafından başlatıldığı; MİT, emniyet ve jandarmadaki bilgi akışını sağlayan elemanların parti ayırt etmeden bilgi toplamaya başladığı, kişilerin özel hayatları, mali ilişkilerinin tespit edildiği, hükümete yakın olduğu bilinen şirket ve holdinglerin mercek altına alındığı yönünde bilgiler yer almaktadır.”
‘Kadrolaşma AKP’den önce tamamlandı’
Muhalefetten gelen ‘FETÖ AKP döneminde kadrolaştı’ eleştirilerine rağmen raporda yapılanmanın kadrolaşmasını AKP iktidara gelmeden çok önce tamamladığı savunuluyor.
Buna ilişkin şöyle deniyor: “Bu dönem, 30 yılı aşan devlet kadrolarına yerleşme sürecinin tekemmül etmek ve semerelerini vermek üzere olduğu, ordu ve emniyet dışındaki HSYK, Yargıtay, TÜBİTAK gibi kritik ve stratejik yerlerde de son ve büyük kadrolaşma harekâtının hazırlıklarının yapılıp temellerinin atıldığı ve sonuçlarının alındığı dönemdir.”
AKP’nin Türkçe Olimpiyatları’na desteğinden bahsedilmiyor
AKP’nin lideri Tayyip Erdoğan başta olmak üzere çoğu AKP’lilerin katıldığı ve organizasyonuna destek verdiği ‘Türkçe Olimpiyatları’ içinse “Örgüt bu dönemde de kitlesel algı yönetimi ve halkla ilişkiler çalışmalarını artırarak sürdürmüştür. 2003 yılında düzenlenen ve sonraki yıllarda düzenli olarak tertiplenen ‘Türkçe Olimpiyatları’ organizasyonunda, dünyanın değişik bölgelerinden gelen öğrencilerin Türk halkının gönüllerinde yer etmiş şarkıları seslendirmeleri, ‘hizmet hareketi’ olarak adlandırılan bu yapılanma hakkındaki mevcut olumlu algıyı pekiştiren unsurlardan olmuştur” denilse de AKP’nin desteklerinden bahsedilmiyor.
2010’lu yılların anlatıldığı bölümde AKP’nin adı yalnızca bir defa geçiyor ve “Bu dönem örgütün Recep Tayyip Erdoğan’a ve onun şahsında AK Parti hükümetlerine karşı başlattığı gizli mücadelenin açığa çıktığı dönemdir” deniyor.
AKP ve yapılanma arasındaki ilişkiye dair bölümler sıklıkla dipnot olarak yer alıyor. Raporda ‘örgüt mensubu milletvekillerinden’ bahsedilirken, dipnotlarda örnek olarak tutuklanan eski AKP’li bazı vekiller ve belediye başkanları gösteriliyor. Raporun 287’inci sayfasında yer alan bu bölüm dışında da AKP’yle yapılanma arasındaki ilişkiden söz edilmiyor.
Kılıçdaroğlu’nun başdanışmanına yer verildi
Öte yandan ana muhalefet partisi CHP’den ise doğrudan partinin lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun adı verilerek başdanışmanı Doç. Dr. F. Gürsul hakkında ‘ByLock’ programı kullandığı gerekçesiyle verilen tutukluluk kararı dipnot olarak hatırlatılıyor.
‘CHP’nin FETÖ’yle ilişkisi çelişkili’
CHP’ye yönelik en ağır itham ise ‘FETÖ’yle mücadelede uzlaşmacı mesajlar vermek’ iddiasıyla raporun 556’ıncı sayfasında yer alıyor.
Bu bölümde CHP şöyle suçlanıyor: “Bazı siyasi partilerin özellikle ana muhalefet partisinin (CHP) FETÖ’ye karşı tutumunun tutarsız ve çelişkilerle dolu olduğuna dair bir parantez açmakta fayda bulunmaktadır. Her ne kadar 15 Temmuz Darbe Girişiminin hemen akabinde CHP, FETÖ’yle mücadele bağlamında bazı olumlu, uzlaşmacı ve iş birliğine açık mesajlar vermiş olsa da ilerleyen süreçte bu tavrı değişim göstermiştir. Ayrıca, ana muhalefet Partisinin FETÖ’ye ilişkin tavrının darbe öncesinde de çelişkili olduğunu hatırlatmakta fayda bulunmaktadır.”
Şöyle ki; yukarıda anlatılan süreçler yaşanırken, ana muhalefet partisinin (CHP) FETÖ’nün siyasi emellerine hizmet eden tutum ve davranışları 15 Temmuz darbesine giden süreçte FETÖ/PDY terör örgütünü cesaretlendirici bir nitelik taşımıştır. Hakkında hukuki işlem başlatılan FETÖ/PDY irtibat ve iltisaklı basın kuruluşları, banka ve şirketlere CHP’li üyeler tarafından sahip çıkılmış ve korunmaya çalışılmıştır.
Bu süreçler içerisinde karşılaşılan en ilginç durum ise şudur: FETÖ liderinin söylem ve analizleri bir süre sonra CHP liderinin siyasi argümanlarına dönüşmeye başlamıştır. Yenikapı mitingine katılan CHP lideri partiler arasında oluşan birlik ve dayanışma ruhuna katkı verirken, bir süre sonra FETÖ/PDY ilişkileri nedeniyle haklarında soruşturma ve kovuşturma başlatılan şüpheli ve sanıkları himayeye yönelik söylemleri ile birlik ve beraberliği bozucu davranışlar göstermeye başlamıştır.
Komisyon çalışmalarımız sürecinde 15 Temmuz’un FETÖ’nün darbe girişimi olduğu gerçekliği kabul edilip, “darbe girişiminin bütünüyle senaryo olduğu” iddiaları reddedildiği halde rapor yazım sürecinde CHP Genel Başkanı, FETÖ/PDY’nin söylemleriyle örtüşür biçimde ‘kontrollü darbe’den söz etmeye başlamıştır.
CHP liderinin özellikle 17/25 Aralık’tan sonra FETÖ’yle senkronize davranışlar sergilemesinin, söylem birliği içine girmesinin, FETÖ’nün servis ettiği hukuk dışı malzemeleri kullanmasının, 15 Temmuz sonrası FETÖ davalarına gösterdiği karşıtlık ve FETÖ’yü aklama girişimlerinin bir anayasal kurum olan ana muhalefet partisi tarafından niçin ısrarla bir politika tarzı olarak benimsendiği anlaşılmamaktadır.”