ALTAN SANCAR
[email protected]
@altansancarr
15 Temmuz 2016 darbe girişimini araştırmak üzere kurulan komisyonun raporu, o dönem komisyon başkanı olan AKP’li Reşat Petek tarafından kişisel sitesinde yayımlandı. Bu raporla daha önce internette dolaşıma giren raporlar arasında farklılıklar var. Petek’ten önce dolaşıma giren raporda eski başbakan Tansu Çiller’in adının geçtiği bölüm yer alırken, Petek’in raporunda bu bölüm yer almadı.

Meclis’te kurulan 15 Temmuz darbe girişimini araştırma komisyonunun raporunun senelerdir yayımlanmaması tartışma konusu halini almıştı. Meclis’te görüşülmeyen raporu Meclis’in sitesinde aratınca ‘hükümsüzdür’ ibaresiyle karşılaşılıyordu.
İnternet ortamında komisyonun araştırma raporu olduğu belirtilen Ocak 2017 ve Mayıs 2017 tarihli iki rapor bir süredir yer alıyordu. Ocak 2017 tarihli rapor 615 sayfayken, Mayıs 2017 tarihli rapor 653 sayfaydı. Petek tarafından yayımlanan Temmuz 2017 tarihli raporsa 667 sayfa.
Mayıs ve Temmuz 2017 tarihli raporlar arasında farklılıklar bulunmazken, Ocak 2017 tarihli raporda yer alan bir bölüm diğer raporlarda yok.
Yazıcıoğlu’nun ölümü
Raporlar arasındaki bir farklılık, ‘FETÖ’nün Gerçekleştirdiği, Kullandığı Veya Manipüle Ettiği Olaylar’ başlığı altında yer alan bölümde bulunuyor.
Petek’in yayınladığı raporun 299’uncu sayfasında ‘Muhsin Yazıcıoğlu’nun Şüpheli Ölümü’ bölümü yer alırken, Ocak 2017 tarihli raporda Muhsin Yazıcıoğlu’nun adına dahi yer verilmiyor.
‘Siyasi partiler’ bölümü
Hem Petek’in yayımladığı rapor hem de Ocak 2017 tarihli raporda yer alan ‘1.5. FETÖ/PDY’NİN KAMU KURUMLARINA SIZARAK ÖRGÜTLENMESİ’ başlığı altındaki bölümlerin değiştirildiği görüldü.
Ocak 2017 tarihli raporda yer alan ‘Siyasi Partiler’ bölümü, Petek’in yayımladığı raporda yer almadı.
Buna göre internet ortamında Petek’in raporu yayımlanmadan önce dolaşıma giren Ocak 2017 tarihli raporun 252’inci sayfasında yer alan ve ‘FETÖ’nün sızarak örgütlendiği belirtilen ‘Siyasi Partiler’ başlığı altında şu ifadelere yer verildi:
“‘FETÖ’ bir ‘cemaat’ veya ‘hizmet’ hareketi olarak görüldüğü 1960’lı yıllardan terör örgütüne dönüştüğü 2013 yılına kadar bütün siyasi partilerle iyi ilişkiler içinde olmaya gayret göstermiştir.
Örgütün kuruluş aşamasındaki çekirdek kadrosunda yer alan Nurettin VEREN, FETÖ isimli kitabında Gülen’in siyasi manevralarda da bulunduğunu şu anısı ile anlatmaktadır: ‘Bir defasında Özer Çiller bana şunu sordu: Sizin dostluğunuz böyle midir? Biz size siyasi bir teklifte bulunmadık. Çünkü siz din adamısınız. Dini eğitim veriyorsunuz, dini bir kimliğiniz var. Sizden böylesi bir beklentiye de girmemiştik ama bu nasıl manevradır ki, bizimle bu derece yakın olurken Gülen’in talimatıyla bazı şahıslar ANAP’a gönderiliyor? Ben de biliyordum ki, birkaç gün önce Cemil Çiçek, Abdülkadir Aksu, Ali Coşkun, Ali Talip Özdemir Fethullah Gülen’e gelmişler ve ‘Hocam, siz DYP’ye yakınsınız… DYP’ye mi girelim, yoksa ANAP’a mı’ diye sormuşlardı. Gülen de onlara ‘ANAP’a gidin’ demişti. Bu insanlar, Gülen’in talimatıyla Tansu Çiller’e rağmen ANAP’a geçtiler. Özer Uçuran Çiller de şaşkınlığını ve kızgınlığını gizlemeden konuştu benimle. Gülen’in bu siyasi manevraları gözünden kaçmadı…’
Ancak Prof. Dr. Ahmet KELEŞ yazdığı FETÖ’nün Günah Piramidi isimli kitabında FETÖ’nün doğrudan siyasi partilere el atması hususunda şu olayı anlatmaktadır: ‘Örgüt, rahmetli Özal’la tam uyumlu çalışamadığını düşündüğü 1992-1993 yıllarında yine rahmetli Aydın Menderes’le bir parti kurmayı denedi. Benim Kayseri’de olduğum yıllarda Menderes geldi ve İç Anadolu’daki örgütün kurumlarını gezdi. Ancak rahmetli cemaatle çıkacağı politik yolculukta siyasi bir risk gördü ve bunun için Gülen’den yüzde yirmi oy garantisi istedi. Tabi Gülen bunun imkânsız olduğunu çok iyi bildiği için anlaşamadılar. Parti kurmaktan vazgeçildi. Böylece Gülen, bir parti kurmaktansa her partinin içinde yapılanmayı kendi tarzına ve örgütün yöntemine daha uygun buldu ve her partiyi içeriden kontrol etmek üzere harekete geçti. Yukarıda da söylediğim gibi partilerin içine yerleştirilen özel eğitilmiş örgüt mensuplarını sadece Gülen’in kendisi ve altıncı kat kurmayları bilir. Önemsiz mevkilerde görev yapanların sayısı ise belli değildir…’”
Kamuoyunda ‘FETÖ’nün siyasete müdahalesi olarak görülen olaylardan biri 21 Mayıs 2011 tarihinde MHP’nin 10 üst düzey yöneticisi hakkında medyaya yansıtılan özel hayat görüntüleridir. Bu olay nedeniyle MHP’nin görüntüleri yayınlanan dokuz mensubu partilerinden ve milletvekilliği adaylıktan çekilmişler, 1’i ise partiden ihraç edilmiştir.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, ‘Özel hayatın gizliliğine yönelik bu eylemlerin FETÖ/ PDY tarafından gerçekleştirildiğine ilişkin şüpheler’ üzerine bu dava dosyalarını birleştirmiş olup dava halen derdest durumdadır. 15 Temmuz sonrası ‘FETÖ’yle bağlantısı nedeniyle İçişleri Bakanlığınca şu ana kadar (5) belediye başkanı ile birçok belediye meclisi üyesinin görevden uzaklaştırılmış olması, bazı belediye başkanları ile bazı eski milletvekilleri hakkında davalar açılmış olması ve hatta bunlardan bazılarının da tutuklanmış olması terör örgütünün siyasi partilere ve siyasete de el attığını göstermektedir.
Ancak konu hakkındaki idari ve adli soruşturma ve kovuşturmalar devam ettiğinden bunun ne seviyede olduğu hakkında kesin bir hüküm bildirmek bu aşamada mümkün görünmemektedir.”