CANAN COŞKUN
canancoskun2@gmail.com
@canancoskun
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Cumhuriyet gazetesi davasında 14 ay tutuklu yargılanan gazeteci Ahmet Şık’ın başvurusunu karara bağladı.
Mahkeme, Şık’ın ifade ve basın özgürlüğü ile kişi güvenliği ve özgürlüğü haklarını kısıtladığı gerekçesiyle Türkiye’yi Şık’a tazminat ödemeye mahkum etti.
AİHM yargılamanın siyasi olduğuyla ilişkin iddiayla ilgili ise hak ihlali tespitinde bulunmadı. Mahkeme, Şık’ın Odatv davası kapsamında tutuklanması nedeniyle Türkiye’yi 2014 yılında da mahkum etmişti.
AİHM bugün Ahmet Şık’ın 11 Mayıs 2017’de yaptığı başvuruyla ilgili kararını açıkladı.
Kararda Şık’ın ifade ve basın özgürlüğünün Türk yargıç Saadet Yüksel’in bir karşı oyuyla ihlal edildiği belirtildi.
Yüksel’in şerhi Şık’ın 31 Mart 2015’te Berkin Elvan soruşturmasını yürüten savcı Mehmet Selim Kiraz’ı makamında rehin alan silahlı eylemcilerle yaptığı röportajı ve KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık’la yaptığı röportajı ile ilgili.
Yüksel, şerhinde bu röportajların Şık’ın Twitter paylaşımlarının ceza soruşturmasına konu edilebileceğini öne sürdü. Yüksel, gazetecilik faaliyetinin geniş bir ifade özgürlüğü kapsamında olması gerektiğini belirterek bu özgürlükle birlikte sorumlu gazetecilik prensipleri nedeniyle birtakım görev ve sorumlulukların söz konusu olduğunu ifade etti.
Yargıç Küris’ten 18. madde şerhi
Mahkemenin Litvanyalı yargıcı Egidijus Kūris geçtiğimiz hafta açıklanan Cumhuriyet gazetesi davasıyla ilgili kararındaki muhalefet şerhini yineledi.
Kūris kararın yargılamanın siyasi olduğuyla ilgili ihlal olmadığına ilişkin tespitine muhalefet etmiş, mahkemenin bu konuyla ilgili gelişim sürecinin bir adım uzağa taşındığını belirtmişti.
Ne olmuştu?
Şık’ın tutuklanmasından iki ay önce Cumhuriyet gazetesini susturmak amacıyla gazetenin hemen hemen tüm yönetim kurulu gazetede yayımlanan yazılar ve haberler nedeniyle tutuklanmıştı.
29 Aralık 2016’da da Şık haberlerinin suçlama konusu yapılması nedeniyle gözaltına alınarak tutuklandı. Hakim Atila Öztürk kararında Şık’ın sekiz Twitter paylaşımı, dört haber ve bir de basın özgürlüğü ile ilgili bir panelde söylediği bir cümlenin ‘PKK/KCK ve FETÖ/PDY propagandası’ olduğunu savunarak tutuklama gerekçesi yaptı. Karara yapılan tüm itirazlar da reddedildi.
Dosyası Cumhuriyet gazetesi ana davası ile birleştirilen Şık’a tutuklama kararında yöneltilen suçlamalara ek olarak ‘DHKP-C örgütünün propagandasını yaptığı’ suçlaması da eklendi.
Cumhuriyet iddianamesinde Şık’ın 31 Mart 2015’te Berkin Elvan soruşturmasını yürüten savcı Mehmet Selim Kiraz’ı makamında rehin alan silahlı eylemcilerle yaptığı röportajı da suçlama konusu yapılmıştı.
Savcılığa göre Şık ‘terör eyleminin olduğu gün, toplum henüz şok halindeyken yazıda kullandığı ifadelerde hiçbir özen göstermemişti’
Şık’ın haberindeki sorular ise şöyleydi:
- Eyleminizi bitirecek misiniz? Müzakereler ne aşamada?
- Talebinizin karşılanacağını düşünüyor musunuz?
- Talep karşılanmazsa ne olacak?
- Emniyet müdürü ve başsavcı yardımcısının öğle saatlerinde canlı yayında açıklama yapmasını da siz mi talep etmiştiniz?
- İçeri girerken avukat kimliği kullandığınız ya da bizlerin de avukat olduğunuza dair bilgiler dolaşıma girdi? Adliyeye silahlarla nasıl girdiniz?
- Silahlı eylem yapmak adaleti sağlar mı?
- Talep karşılanmazsa savcı beyi cezalandıracağınızı söylüyorsunuz. Bu meşru mu?
- Savcının sağlık durumu nasıl? Kendisiyle konuşabilir miyiz?
- Savcı beyle herhangi bir tartışmanız oldu mu? Kendisinin Berkin Elvan’ın falilerinin bulunması için çaba harcadığına ilişkin haberler var medyada?
- Berkin Elvan’ın öldürülmesi kamuoyunun geniş kesimi tarafından zaten tepki toplamıştı. Cenazesine katılan yüzbinlerce kişi de bu haksızlığa isyan etmişti. Eyleminiz bu meşru zemini ortadan kaldırmıyor mu?
Heyet soruları okumadı
Cumhuriyet gazetesi davasına bakan İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 24 Temmuz 2017’de yapılan ilk duruşmasında mahkeme başkanı Abdurrahman Orkun Dağ, Şık’a “Bu röportajın barışı ve yaşamı kutsamak adına faydası olduğuna inanıyor musunuz” diye sormuştu.
Şık da röportajda yer alan soruların okunmasını istemişti. Şık’ın talebine karşı üye hakim Ramazan Çiçek “Yer de değiştirelim mi” diye yanıt vermiş, sorular da okunmamıştı.
Şık’ın tutukluluğu 9 Mart 2018’e kadar sürdürülmüştü, yargılama sonunda da ‘terör örgütüne yardım etme’ suçlamasıyla 7.5 yıl hapis cezasına mahkum edilmişti. Heyet başkanı Dağ, hükmü açıkladıktan altı ay sonra terfi ederek Yargıtay üyeliğine atandı.
Yargıtay, 16 Eylül 2019’da verdiği kararla Şık’ın mahkumiyetini bozdu ancak Şık’a yöneltilen suçlamanın Terörle Mücadele Kanununun 6/2 maddesinde düzenlenen ‘terör örgütlerinin açıklamalarını basma veya yayınlama’, aynı kanunun 7/2 maddesinde düzenlenen ‘terör örgütü propagandası’ ve Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 301. Maddesinde düzenlenen ‘Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılama’ suçu kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine hükmetti.
AYM ihlal bulmadı
Ahmet Şık’ın tutuklu olduğu sırada bireysel başvuruda bulunduğu Anayasa Mahkemesi 2 Mayıs 2019’da kararını açıklamış ve tutuklama kararıyla hak ve özgürlüklerinin kısıtlanmadığını öne sürmüştü.
Savcıların, hakimlerin göremediğini AİHM gördü
Cumhuriyet gazetesi davasında yargılanan eski yazar ve yöneticiler hakkında AİHM’in geçtiğimiz hafta verdiği kararda Şık’ın yargılama konusu olan bir haberine de değinilmişti.
Şık’ın Berkin Elvan soruşturmasını yürüten savcı Selim Kiraz’ı adliyedeki makamında silahlarıyla rehin alan eylemcilerle yaptığı röportaj ile ilgili mahkeme şu değerlendirmeyi yapmıştı: “Gazeteci Ahmet Şık’ın savcıyı rehin alan kişilerle yaptığı görüşmeye gelince, Mahkeme faillerden biriyle terör operasyonun ortasında gerçekleştirilen röportajın haber veya bilgi değeri olduğunu ve gazetecinin röportajı yürütme şeklinin – soruların karşıt doğasının vurguladığı gibi – kendisini röportaj yapılan kişiden açıkça uzaklaştırdığını durumunun inkâr edilemez olduğunu düşünmektedir. Tüm bunlar ele alındığında, röportajın amacının, üçüncü bir tarafça yapılan açıklamaların yayınlanması anlamına gelen aşırı solcuların fikirlerinin propagandasını objektif olarak yapmaktan ziyade tam tersine genç militanları ve onların şiddet içeren tavırlarını ifşa etmeye çalışmaktır.”