Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’a İstanbul’daki kentsel dönüşüm çalışmalarını soran Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Ahmet Şık, “Bir tarafta ‘Deprem var’ diye yoksul vatandaşı evinden atıp öte yandan kaçak binlerce binaya ölüm affı çıkarmak size yakışırdı, yaptınız. Sahi soruyorum siz, müteahhitlerden başkasını umursamaz mısınız” dedi.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın bütçesi katılımıyla görüşülüyor.
ANKA’nın haberine göre komisyonda söz alan Şık, AKP dönemindeki inşaat projelerine dikkat çekti. 1999 Marmara Depremi’ni hatırlatan Şık’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
* 1999 depreminden sonra geçen yaklaşık yarım asra baktığımızda hiçbir ders alınmadığı ortada. Çünkü hala yurttaşları dünyadaki en güvensiz evlerde yaşamaya mecbur bırakan bir anlayış var. Ya müteahhitler için yurttaşlar evlerinden yaka paça sokağa atılıp kentsel dönüşüm adı altında sürgüne uğruyorlar ya da ihale edecek bir müteahhit yoksa da haracını ödeyip o evler başlarına yıkılsın diye bekleyen bir iktidar anlayışı var.
* Bugüne kadar afete maruz kalabilecek bölgelerde veya dere yataklarında olup olmadıklarına, içme suyu havzaları ve tarihi sit alanlarının üzerine inşa edilip edilmediklerine bakılmaksızın yaklaşık 3 milyon 120 bin kaçak ve imara aykırı yapı için 26 milyar liranın üzerinde yapı kayıt belge bedeli alınmış ve yurttaşlara, riskli yapıları kullanma izni verilmiş. Yapı güvenliği olmayan, planlama, mimarlık ve mühendislik süreçlerinden geçmemiş, teknik olarak sağlık ve güvenlik koşulları belirsiz toplam 7 milyon 393 bin 413 bağımsız belge düzenlenmiş. Yani 26 milyar liralık ölüm satılmış bu imar barışıyla.
* Müteahhitlerin projelere aykırı yaptığı binaları imar affıyla affedip dairelerini rahatça satabilmeleri, o dairede oturacak vatandaşın canından daha kıymetli bir uygulama mı? Bu ülkede yaşayanların güvenli çevrelerde yaşama hakkını fıtrata, kadere bırakıp mı koruyacaksınız? Her şey fıtrat, kaderse siz ne işe yararsınız?
* Kentsel dönüşüm diye bir şey icat edildi. Rantiyeye giren bir müteahhit bulunduğu anda yoksula yıkım ve sürgün getiriliyor ve böylelikle her projeyi ‘deprem önlemi’ diye satıyorsunuz. Birden güvenli çevre savunucusu olarak karşımıza çıkıyorsunuz. Kentin ve kentlerin çıkarlarını gözeten dönüşüm böyle olmaz. Bu, yeni palazlanan yandaş müteahhit usulü bir kentsel dönüşümdür. İnsan için değil rant için yapılan bir dönüşümdür. Bu projelerin ardında, yoksul halka konut edindirme ya da altyapı ulaşım, kente yakın yaşam koşulları gibi standartların yükseltilmesi değil, sermaye için yeni yatırım ve kar alanları yaratmak vardır.
* Bugün kentsel dönüşüm adı altında yapılan, yoksul vatandaşı sokağa atmak, bir de üzerine çökülen arazide belirlediğiniz müteahhitlerden ev alsın diye borçlandırmaktan ibarettir. Başka bir şey değil.
* Okmeydanı’nda, Fetihtepe’de, Fikirtepe’de, Tozkoparan’da, Kağıthane’de, Çekmeköy’de ve Tokatköy’de yapılanlar da söylediğimizin kanıtıdır. “Yıkım çalışmaları başlayacak” dediniz, mahalleliye “Evinizi terk edin” diye tebligat gönderdiniz. Evlerinden çıkmayan halkın elektrik, su, doğal gazını kestirdiniz. Bu da yetmedi, kapılarını kırıp yurttaşları gözaltına aldırdınız. Göstermelik ve hiçbir işe yaramayan kira yardımları da tapusu olanları 20 yıllığına borçlandıracak, her sene faiz koyduracak, olmayanı da gözünüzün önünden atacak bir rant ağını kentsel dönüşüm diye pazarlıyorsunuz. Bir tarafta “Deprem var” diye yoksul vatandaşı evinden atıp öte yandan kaçak binlerce binaya ölüm affı çıkarmak size yakışırdı, yaptınız. Sahi soruyorum, siz müteahhitlerden başkasını umursamaz mısınız?