BURCU KARAKAŞ
brckarakas@gmail.com / @burcuas
Uluslararası Af Örgütü, Diyarbakır’ın Sur ilçesinde yaşanan zorunlu göçle ilgili bir rapor hazırladı.
Saha çalışması sonucu hazırlanan rapor kapsamında 26 aileyle görüşen örgüt, aynı zamanda avukatlar, aktivistler, sivil toplum örgütleri, Sur ve Diyarbakır belediyeleri ve devlet yetkilileriyle de temasta bulundu.
Rapor, ailelerin çoğunun Sur’da başka bölgelere ya da Bağlar ve Kayapınar gibi kiraların daha uygun olduğu bölgelere kiracı olarak yerleştiğini ortaya koyuyor.
Rapora göre yaklaşık bir yıl önce başlayan sokağa çıkma yasakları 24 bin mahalle sakinini yerinden etti. Bu süre içinde zorunlu göçle karşı karşıya kalanlar hem ev hem de işlerini kaybetmeleri sonucunda daha da yoksullaştı.
Bazı aileler, kira yardımı talep etmeleri gerektiği konusunda bilgilendirilmedikleri için kira yardımı başvurusunda bulunmadıklarını, evlerini terk etme mecburiyetinde kalmış olmalarına rağmen evleri sokağa çıkma yasağının ilan edildiği bölgede olmadığı için kira yardımı taleplerinin geri çevrildiğini ifade etti.
Kamu hizmetlerindeki kesintiler göç sebebi
Rapordan satırbaşları şöyle:
- Sur sakinlerini mahallelerini terk etmeye mecbur bırakan nedenler arasında, elektrik ve su kesintileri ve gıdaya erişimin olmaması sıklıkla dile getirildi. Elektrik ve suyun, genelde sokağa çıkma yasağı uygulanmaya başlar başlamaz kesildiği ifade edildi. Bir kadın görüşmeci Uluslararası Af Örgütü’ne, evlerini terk etmeden önce, sokağa çıkma yasağının devam ettiği dönemde ailesiyle birlikte günlerce azıcık kuru ekmeği paylaşarak yaşadıklarını anlattı.
- Sur sakinlerinin, sokağa çıkma yasakları boyunca, yetkililerin kasıtlı olarak kamu hizmetlerini kestiği yönündeki iddialarını, Uluslararası Af Örgütü’ne elektrik ve suyu kendileriyle çatışan silahlı kişileri demoralize etmek için kestiklerini aktaran Sur’da görevli bir polis memurunun beyanları da doğruluyor. Ancak yetkililer kamu hizmetlerinin kasıtlı olarak kesildiği iddiasını reddediyor ve kesintilerin silahlı çatışmaların kamu hizmeti altyapısına verdiği zarardan ileri geldiğini ifade ediyorlar.
- Ailelerin tümü, evlerini terk etmeden önce kendilerine yalnızca birkaç saatlik süre tanındığını ve yanlarına çok az ya da hiç eşya alamadıklarını anlattılar. Birçok aile, hızlıca evlerine dönebilmeyi beklediklerini ve zaten eşyalarını koyabilecekleri başka bir yerlerinin de olmadığını ifade etti. Görüşülen ailelerden hiçbirinin eşyalarını taşımak için kullanabileceği bir arabası yoktu.
- Birçok hanenin ekonomik durumu yerinden edilmeden önce de kırılgandı. Sur sakinlerinin birçoğu, ebeveynlerden ya da çocuklardan birinin genelde kayıtdışı bir sektörde sosyal güvencesiz çalışarak kazandığı tek maaş ile geçinen ve zor zamanlarda kullanabilecekleri tasarrufları da olmayan geniş ailelerden oluşuyor. Sur sakinleri, ya Sur’da kapatılan işyerlerinden birinde çalıştıkları için işlerini kaybettiklerini ya da silahlı çatışmalar ve sokağa çıkma yasakları nedeniyle Sur’un çöken kayıt dışı ekonomisine bağımlı oldukları için işsiz kaldıklarını söylediler.
Halen 29 aile otelde kalıyor
- Diyarbakır Valiliği, Haziran 2016’da Sur’da yerinden edilen 4 bin 996 aileye 22 milyon 740 bin 312 lira nakit kira yardımı yapıldığını ve yerinden edilmiş 800 kişiye, 1 milyon 767 bin 682 liralık bir maliyet ile otelde barınma sağlandığı ve bu bilgilerin paylaşıldığı 14 Haziran itibariyle 29 aileye (109 kişi) otelde barınma sağlanmaya devam edildiğini aktardı.
- Aileler, genel olarak, yerinden edilmelerini takip eden ilk ayda 300 TL’lik nakit kira yardımı aldıklarını, sonraki aylarda ise hane başı aylık bin lira yardım almaya devam ettiklerini aktardı. Söz konusu meblağ, birçok ailenin içinde bulunduğu alternatif barınma yöntemlerinin kira masrafını karşılamaya yetse de, ailelerin, akrabalarıyla birlikte tek bir hane olarak yaşamadığı durumlarda, yapılan kira yardımı, yerinden edilmenin yarattığı ek masrafları karşılamaya yetmiyordu.
- Görüşülen ailelerin tamamı hiçbir mal ya da eşya almadan evlerini terk ettiklerini aktardı. Bir erkek görüşmeci ailesinin 7 bin lira tutarındaki tazminat bedelini reddettiğini, kaybettikleri mal ve eşyaların tahmini değerinin 100 bin liranın üzerinde olduğunu ifade etti. Hanelerin büyük bir kısmına, zararlarının tazmini için 3 bin ilâ 5 bin lira arasında değişen tazminat bedelleri teklif edilmişti.
Okula dönemeyen çocuklar
- Yerinden edilen çocukların okulları aksadı, bazı çocuklar ise okula geri dönmedi. Yetkililer, çocukların eğitimlerine devam edebilmesi için bazı adımlar attı. Valilik, Uluslararası Af Örgütü’ne, Sur’da sokağa çıkma yasağının uygulandığı altı mahallede bulunan altı okula kayıtlı 4 bin 784 öğrencinin bin 927’sine, Haziran 2016 itibariyle devamlı eğitimle bağlantılı bir gider kalemi olan ulaşım konusunda yardım yapıldığını ve ücretsiz ulaşım sağlandığını aktardı.
- Geri kalan 2 bin 857 öğrenicinin ise yeni okullarına kayıt oldukları, ancak herhangi bir ulaşım yardımı almadıklarını ifade edildi. Bu veriler, sivil toplum örgütlerinin anlatımlarıyla çelişiyor. Nisan 2016’da, Belediye adına bir sivil toplum örgütü tarafından yapılan araştırma sonuçlarına göre, yerinden edilen öğrencilerin yalnızca üçte biri eğitimlerine devam ediyordu.
- Sivil toplum örgütü temsilcileri, yerinden edilen ailelerin daha büyük bir güvencesizlik ve daha fazla ekonomik güçlükle karşı karşıya olması nedeniyle, okuldan ayrılan kız çocuklarının, erken yaşta ve zorla evlendirme karşısında daha kırılgan bir konumda olduğunu da ifade etti.
Yüzde 95 kamulaştırmaya karşı
- Belediye adına yapılan bir anket çalışması, ilçe sakinlerinin yüzde 95’nin kamulaştırmaya karşı olduğunu göstermesine rağmen, Diyarbakır Barosu’nun hukuki destek sunma çabalarına rağmen ailelerin yalnızca yüzde 15’inin karara itiraz edebildiğini gösteriyor.
- Yetkililerin kamulaştırma kararıyla ilgili Sur sakinleriyle herhangi bir bilgi paylaşımına gitmemesi ya da istişare etmeyi denememesi ve kamulaştırma kararının yerinden edilenlerin hayatlarını yeniden kurmaya çalıştıkları bir dönemde alınmış olması, Sur sakinlerinin kamulaştırma kararından ve bu kararın sonuçlarından haberdar olmadıklarını gösteriyor.
‘Birçoğumuzun evi yağmalandı’
Ailelerin anlatımları:
- “Sokağa çıkma yasağı hâlâ devam ediyor. Komşular evin yıkıldığını söylediler. Bazalt taşından duvarların yıkıldığına inanamıyorum. 200 ya da 300 yıllık duvarlar bunlar. Bu duvarları hiçbir güç yıkamaz sanıyordum… Evimi kaybettiğim için o kadar çok ağladım ki artık gözümden yaş bile gelmiyor. 25 tavuğum, 20 de güvercinim vardı. Onlara ne oldu bilmiyorum. Bahçede bir incir ağacı, bir su kuyusu, bir de küçük havuz vardı. Sokağa çıkma yasağının devam ettiği dönemde su kesildiği için dokuz gün boyunca havuzun fıskiyesinden su içtik.”
- “Hayatım boyunca yoksulluk içinde yaşadım. Sahip olduğum tek şey bu evdi. Tek isteğim oğlumun üniversiteye gitmesiydi. Şimdi ne evim kaldı ne de oğlumu üniversiteye gönderme umudum.”
- “Akrabalarla birlikte geniş bir aile olarak 500 kişi hep Sur ilçesinde yaşıyorduk. Her gün sokakta birbirimizi görür sohbet ederdik. Şimdi Diyarbakır’ın dört bir yanına dağıldık ve sadece telefonda konuşabiliyoruz. Mutfak tamamen yıkılmış, parçalanmış. Duvarlardan birine delik açmışlar. Bütün eşyalar kırılmış. Sağlam hiç bir şey yoktu. Valiliğe gittik. Bilgi vermiyorlar, hiçbir teklifte bulunmuyorlar. Sadece tapularını getir diyorlar.”
- “Benim gibi ayrılanların birçoğunun evi yağmalandı. Avlunun etrafındaki odaların hepsi yağmalanmış, molozlar odaların içine yığılmıştı. İçeri girmek mümkün değildi. Avludaki kanepe birinci kattaki evin kanepesiydi. Eşyalarımızın hepsi harap olmuştu. Su sayacı sökülmüştü. Kaybettiğimiz mal ve eşyalar için bize [yetkililer] 3 bin lira verdi. Bu kadar parayla eve geri dönemeyiz. Eve ne olacağını hâlâ bilmiyoruz. Yetkili büroya gittim ama bir projenin [kalkınma projesi] içine dâhil edilip edilmeyeceğini bilmiyorlar. Başka hiçbir şey söylemediler. Ev yıkılacak, o zaman en azından ev için bize tazminat ödemeliler. Şimdi ev yağmalanmış durumda ve güvenli değil. Birileri gelip izinsiz eve yerleşmiş. Oraya gitmemiz bile mümkün değil.”
- “Babam, kardeşim ve ben, kaldık. Evi bırakıp gitmek istemedik. Özel tim evimize gelip, kafamıza silah dayayıp bizi çıkmaya zorladığında terk ettik. Polis bize ‘Gerçekten şanslısınız, özel tim insanları canlı yakalamaz’ dedi.”
Gardner: Korku iklimi var
Diken’e konuşan Af Örgütü yetkilileri, konuştukları her ailenin tek beklentisini Sur’a geri dönmek olduğunu belirtti.
Örgütün Türkiye Araştırmacısı Andrew Gardner şunları söyledi: “Sokağa çıkma yasakları ve tahribatlar devam ettiği için insanlarda evlerine döneceklerine dair umut da zaman içinde azalıyor. Bir yandan da sivil toplum örgütlerinin, Kürt basının susturulması ve tutuklamalar bir korku iklimi yaratıyor. İnsanlar ‘Şimdi ne olacak’ endişesi içinde. Görüştüğümüz yetkililer, Sur’da kentsel yenileme olacağını, yeni evler inşa edileceğini söyledi. Biz de tam olarak yerinden edilen kaç kişinin geri dönebileceğini sorduk ama sayı alamadık. Mülk kaybına ilişkin ödenen duyduğumuz en yüksek miktar 7 bin lira. Sadece kıyafetiyle evinden çıkıp giden insanlardan bahsediyoruz. Birkaç hafta önce Sur’da metrekareye 500 lira, bir ev için 40 bin lira istendiğini duyduk.”
Dalhuisen: Hükümet desteği yeterli değil
Uluslararası Af Örgütü Avrupa Direktörü John Dalhuisen ve Türkiye Şubesi Direktörü İdil Eser de raporla zorunlu göç konusunda uluslararası kamuoyunun dikkatini çekmek istediklerini belirtti. Dalhuisen, “Çok yönlü bir hikaye var burada. Sur’un kendi sakinlerini dışlayarak yeniden inşa edilme süreci öne çıkan noktalardan biri. 90’lardan sonra yeni bir göçe zorlanma süreci bu. Ailelere hükümet desteği veriliyor ama yeterli değil” diye konuştu.