AYŞEGÜL KASAP
@aysegul_kasap
ABD’de enflasyon son 13 yılın zirvesinde… TÜFE, nisanda yıllık bazda yüzde 4,2 artarak 2008’den bu yana en yüksek seviyeye çıktı. ABD enflasyonundaki bu hareketlilik gelişmekte olan ülkeleri de etkiliyor. Özellikle risk primi yüksek Türkiye gibi ülkeler yüksek bedel ödeyecek gibi görünüyor.
Diken, ‘bayram arası’ndan sonra ekonomide bizi neyin beklediğini uzmanlara sordu.
Prof.Dr. Yalçın Karatepe’ye göre Türk Lirası daha da fazla değer kaybetme riskiyle karşı karşıya. Karar gazetesi ekonomi yazarı İbrahim Kahveci, dış borç, döviz rezervi ve cari açığa dikkat çekerek “Yurt dışında yaprak kımıldasa bizde fırtınaya dönüşüyor” dedi. Ekonomist Dr. Cüneyt Akman da ABD’nin enflasyon artışında Türkiye’nin gerçekleşmemiş bir faiz artışı üzerinden, yani beklenti üzerinden zarar gördüğüne işaret etti: “Bazı şeyler için ‘Şuyuu vukuundan beterdir’ derler. Şimdi o oluyor.“
ABD enflasyonunun Türkiye’yi olumsuz etkilediği noktalardan biri yol ve köprüler başta olmak üzere Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projeleri.
Karatepe enflasyonun yüksek çıkmasının geçiş garantilerinin döviz bedelini de artıracağını belirtti. Kahveci, ‘devlet aracılığıyla milletin cebinden daha fazla para çıkacağı’ görüşünde. Akman KÖİ projelerinde enflasyondan ziyade döviz ödemelerine dikkat çekiyor: “O ödemeler döviz endeksli; Türkiye’nin döviz kuru ABD enflasyonundan daha fazla artıyor.”
Dolar tatilde de tırmandı
ABD Merkez Bankası’nın (Fed) enflasyon karşısında faizi artırması kuvvetle muhtemel. Bu ihtimal bile TL’ye dolar karşısında değer kaybettirdi. Geçen hafta tatil olmasına rağmen dolar 8,20’lerden 8,50’ye kadar yükseldi.
Türkiye’nin 450 milyar dolar dış borcu var. TÜİK verilerine göre Türkiye Gayri Safi Yurtiçi Hasılası (GSYH) 717 milyar dolar. Yani Türkiye’in dış borcu, GSYH’sinin yaklaşık yüzde 62,8’ine denk geliyor.
Bu nedenle ABD enflasyonun artması dış borcu yüksek Türkiye için kritik önemde. Çünkü bu borçları ödemek için dış borçlanmaya ihtiyaç var ve bu da dolar cinsinden borçlanmanın maliyetini artırıyor.
ABD enflasyonun etkileyeceği bir diğer nokta da yap-işlet-devret projeleri. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘5’li çete’ olarak tanımladığı Cengiz, Limak, Kalyon, Kolin ve Makyol’un aldığı kamu ihalelerinde devlet dolar üzerinden borçlandırıldı. Bu nedenle doların yükselmesiyle beraber Hazine’nin yükü de artıyor.
Karatepe: Türkiye’nin işi daha da zor olacak gibi görünüyor
Karatepe dolar faizinin ne kadar hızlı artacağının önemine dikkat çekiyor: “Dolar faizinin yükselme olasılığını Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin paralarının değer kaybetmesine yol açacağı bekleniyor. Türkiye daha fazla risk taşıyan bir ülke olduğu için ekonomik anlamda Türk Lirası’nın değer kaybetme olasılığı daha yüksek. Ama dolar faizi ne kadar hızlı aratacak? Bunu bekleyip göreceğiz.”
ABD Hazine Bakanı Janet Yellen’in “Ekonomiyi aşırı ısınmadan korumak için faizlerin biraz yükselmesi gerekebilir” dediğini hatırlatan Karatepe şöyle devam ediyor: “Faizlerin yukarı doğru hareket etmesi kuvvetle muhtemel görünüyor. Özellikle emtia fiyatlarında artış bu şekilde devam ederse enflasyonist baskı gelişmekte olan ülkeler tarafından da ciddi şekilde yakından takip edilir olacak. Öyle olursa da Türkiye’nin işi daha da zor olacak gibi görünüyor.”
Karatepe, Osmangazi Köprüsü’nü örnek veriyor: “Osmangazi köprüsünde ilk sözleşme yapıldığında dolar olarak tespit edilmişti ama dolar geçiş fiyatı da ABD’de enflasyon oranı kadar artırılacağı yönünde sözleşmede madde olduğu biliniyor. Dolayısıyla orada enflasyonun yüksek çıkması geçiş garantilerinin döviz bedelini de artıracaktır. Türk Lirası da değer kaybettiği için Hazine’nin kasasından çıkacak para miktarı geçiş garantileri açısından gittikçe artacaktır.”
‘Borçların finansmanı yüksek bedeller ödenerek sağlanacak’
Yurt dışı finansman açısından Türkiye’nin hangi risklerle karşı karşıya olduğunu da şöyle anlatıyor Karatepe: “Borçlanma maliyetinin artmasına yol açacaktır. Dolar faizi yükseldiği zaman bizim de risk primimiz yüksek olduğu için çok daha yüksek bir bedel ödeyerek bu borçların yeniden finansmanı sağlanacaktır. Bu da Türkiye için kötü bir şey. Zaten ekonomi sorunlu bir dönemden geçiyor. Borca sahip olanların borç ödemesi yapmakta zorlanma ihtimalleri varken bir de bunların borçlanma maliyetin artıyor olması gelecek dönemlerde de özellik şirketler açısından çok ciddi bir finansman giderine yol açmak riskini içinde barındırıyor.”
İbrahim Kahveci: Devlet aracılığıyla millet ödeyecek
Karar gazetesi ekonomi yazarı İbrahim Kahveci Türkiye’yle aynı ligdeki, yani gelişmekte olan ülkelerin ABD enflasyonundan Türkiye kadar olumsuz etkilenmediğinde dikkat çekiyor: “Çarşamba akşama doğru ABD enflasyonu geldiği zaman biz daha sert değer kaybettik, emsal ülkeler daha yumuşak değer kaybetti. Sonrasında bizde o değer kaybı aynen devam etti. Yani Türk Lirası 8.20’lerden 8.50’lere çıktı, 8.48’lerde kaldı. Ama emsal ülkelerin para birimlerinde çarşamba akşamı yaşanan yumuşak değer kaybı telafi edildi.”
Kahveci’ye göre Türkiye’nin ABD enflasyonundan bu kadar negatif ve sert etkilenmesinin üç nedeni var: “Dış borç yüksek, döviz rezervimiz eksilerde. Yani 128 milyar doların satılma meselesi. Kasada döviz yok ve hala cari açık vererek devam ediyoruz. Bu üç temel nedenden dolayı yurt dışında yaprak kımıldasa bizde fırtınaya dönüşüyor. Bunu en son ABD enflasyonunda gördük.”
Kahveci şöyle devam ediyor: “Osmangazi Köprüsü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Avrasya Tüneli ABD enflasyonuna endeksli. Yani ABD enflasyonundan doğrudan etkileniyor. Dolar bazında zamlar geliyor. KÖİ projelerinin hepsi tahmin ediyorum ABD enflasyonuna bağlı ancak sözleşmelerini göremediğimiz için bilmiyoruz. Buradaki döviz riski, yurt içinden ödenecek faturayı artıyor. Şöyle oluyor: Osmangazi köprüsü 2013’te 25 dolardı şimdi 45 doları geçti. Büyük ihtimalle 2 dolar daha zam gelecek. 47 doları 8,50 hesapladığınızda 400 liraya geliyor bir köprünün geçişi. Geçenlerden 147 lira alıyorlar üstünü millet ödeyecek. Yani devlet aracılığıyla millet ödeyecek.”
Cüneyt Akman: Asıl büyük tehlike öngörülemezlik
Ekonomist Dr. Cüneyt Akman öncellikle ABD’de enflasyon artışının altında yatan nedene dikkat çekiyor: “Doğrudan doğruya pandemi nedeniyle halka gelir desteği verildi. İkincisi de çok kısa bir süre içinde, yani son bir sene içinde çok miktarda Merkez Bankası parası yaratıldı. İki neden yan yana geldiğinde etki enflasyon yaratma düzeyinde oldu. Olması da bekleniyordu.”
Akman ABD enflasyonunun Türkiye’ye olası etkilerini iki başlık altında topladı. Birincisi beklentiden kaynaklanan etki, ikincisi ise gerçekleştiğinde olan etki.
“Beklentiden kaynaklana etki, ABD merkez bankası Federal Reserve’in faizlerini artırmakta önce söylendiği ve verdiği sözlere nazaran daha aceleci davranacağı, yani enflasyonu durdurmak için faizleri artıracağı ihtimali… Onların faizlerin artırması demek, bizim gibi ülkelerde hala kalmış olan paraların bir kısmının o ülkelere geri dönmesi anlamına geliyor. Türkiye zaten mevcudu zor sürdürecekken bir gıdım bile paranın çıkması bir takım sıkıntıları tetikler kaygısıyla tekrara dövize dönülüyor.”
Akman gerçekleştiğinde olacak etkinin ise ABD’nin faiz artırması durumunda yansıyacağını söylüyor. Ancak ABD’nin hızlı ve yüksek bir tempoda faiz artırmasını beklemiyor.
Türkiye’nin şu anda gerçekleşmemiş bir şeyden yani beklentiden zarar gördüğünü belirten Akman şöyle devam ediyor: “Bazı şeyler için ‘Şüyuu vukuundan beterdir’ derler. Şimdi o oluyor. Çünkü Türkiye kendisini son birkaç senedir çok kötü yönetti ve durduk yere kendini gereğinden fazla riske soktu. Türkiye’nin döviz ödemesi ya da cari açığının olması olumsuz etkilenmesinin nedeni. En az bunun kadar önemli sorun, Türkiye’nin ekonomi yönetiminde ne yapacağı, ne kadar irrasyonel davranabileceği konusunda bir öngörü yok. Türkiye buna karşı daha rasyonel tedbirler alır mı sorusuna çoğu içerde ve dışarıda olan ekonomideki kanaat önderleri ‘Yok almaz’ diye yanıt veriyor. Asıl büyük tehlike bu. O nedenle Türkiye’den para kaçışı oluyor.”