19 Mayıs 1919’u doğru okursak, Mustafa Kemal’i, Milli Mücadele’yi, Meclis’i, Cumhuriyet’i, demokrasiyi çok daha iyi anlar, çok daha fazla sahip çıkarız.
Atatürk’ü hâlâ anlamak istemeyenlere önerimiz, bir de Mustafa Kemal’siz ve 19 Mayıs’sız bir senaryoyu göz önüne getirmeleri.
Eğer böylesi bir senaryo içlerine siniyorsa, yollarına aynen devam etsinler. Yok eğer zerre kadar değer veriyorlarsa, o zaman hak ettiği önemi göstermek zorundalar.
Bazı değerler var ki asla sorgulanmamalı. Örneğin milli ve manevi değerler. Örneğin Atatürk, örneğin demokrasi, hukuk, basın özgürlüğü, eğitim, sağlıklı yaşam hakkı, çocuklar ve gençler…
Hepimizi bir şemsiye altında toplayan ortak değerlerimizi de kaybedersek, geriye ne kalır ki!
Liderler zirvesinde ortak değerlere keşke çok daha fazla zaman ayrılsa, günlük siyaset bir yana, yılda en az bir kez konusu ve gündemi ortak değerlerimiz olan toplantılar gerçekleşse…
Milli bayramların başına gelen sıradanlık, giderek artan bir şekilde dini bayramlar için de söz konusu olmamalı. Bayram demek, tatil anlamına gelmemeli.
Giderek yozlaşan ya da yozlaştırılan milli ve manevi değerlerimize her zamankinden çok daha fazla sahip çıkalım.
Gençler mutluysa…
Bugün yine gençleri ne kadar çok sevdiğimiz uzun uzadıya anlatılacak.
Onlar için ne vaat edilse azdır ama halleri de ortada.
Yorgunlar, işsizler, mutsuzlar.
“Fırsatını bulsam yurt dışına giderim” diyenlerin sayısı her geçen gün artıyor.
Onlar için atılan her adım ülkemizin geleceği için atılmış dev bir adımdır.
Onların geleceği için hiçbir adım, tasarruf genelgelerine takılmamalıdır!
Onlar mutluysa mutluyuz, onlar mutsuzsa, bizim mutlu olmamız mümkün değil!
Onları görmezden gelmek, aslında kendimizi yok saymaktır!