Bir gazeteci ile bir bakan, aralarındaki samimiyete binaen kendi aralarında telefonla sabah muhabbeti yapıyorlar ve birileri bu görüşmeyi gizlice dinliyor. Evvela dinleyen taraf kanunen suç işliyor, ikincisi dinen günaha giriyor, üçüncüsü örfen ayıp ediyor.
Kayıtta “düblâj” veya montaj müdahaleleri yapılıp yapılmadığı bu safhadan sonra pek önem taşımıyor çünkü bu kayda göre şahıslar aleyhine dini, örfi veya kanuni hüküm kurmak mümkün değil, hatta yok hükmünde. Artık eskimiş olması gereken bu hadisenin yeniden gündeme gelmesine, Zaman muhabiri Tuğba Mezararkalı’nın Başbakan’a yönelttiği soru sebep oldu.
… Beğenmediği şeyler soran genç gazetecileri azarlarken Başbakan, o çocukların göğsüne birer meslekî liyakat madalyası taktığının farkında bile değil.
Bir kayıt hakkında üç farklı yaklaşım… Ben söyleyeceğimi başta söyledim; bu kayıttan ötürü dinlenenler değil, ancak dinleyenler suçlanabilir ve bundan ötürü ‘düblâj’ bahanesine sığınmaya hâcet yoktur; ne var ki ‘düblâj’ karinesi bazıları açısından terk edilir gibi görünmüyor; belli ki ileride, bu defa kamu işlerini ilgilendiren konularda da işe yaraması beklenecek.