
M. MURAT KUBİLAY
@mmkubilay
128 milyar dolar meselesi tam da gerektiği gibi ülkenin ana gündemine oturdu. Biraz gecikmeli de olsa konunun toplum geneline yayılması ve iktidar kanadının açıklamalarının ikna edici bulunmamasıyla önemini uzun süre koruyacak.
Bir önceki yazıda sürecin nasıl işlediğine, yol açtığı sorunlara ve olası idari/adli sonuçlarına değindik. Bu yazıda da bir haftadır iktidar kanadından gelen kimi hamasi kimiyse doğru görünümlü yanlış açıklamalara değinelim.
Yiğit Bulut ne dedi, doğrusu ne?
Düşük rütbelilerle başlayalım.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yiğit Bulut Türkiye’nin hiçbir zaman 128 milyar dolarlık satılabilir rezerve sahip olmadığını öne sürerek haliyle böyle bir satışın da olamayacağını savundu.
Meselenin aslı şu: Rezervler tek bir günde değil, yaklaşık bir buçuk yıllık süre zarfında, aşamalı olarak satıldı. Yani tek bir seferde kasada 128 milyar dolar bulunmasına hiçbir zaman gerek yoktu. Merkez Bankası (MB), önce kasasından, ardından piyasadan ve nihayet yabancı ülke merkez bankalarından swapla döviz çektikçe piyasaya geri sattı.
Cemil Erten ne dedi, mesele ne?
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Cemil Ertem ise MB bilançosunda brüt rezervlerin şeffaf bir şekilde durduğunu belirtti.
Mesele şu: Konumuz swaplar düşüldükten sonraki net rezervler, yani brüt rezervler değil.
Her nedense swaplar ve Katar ve Çin merkez bankalarıyla Türkiye’deki ticari bankalardan ödünç alınan dövizlerin (aslında bizim döviz tevdiat hesaplarımız) muhasebeleştirme şeklinin yarattığı muğlaklık göz ardı ediliyor. O kısmı da biz tamamlayalım: 9 Nisan 2021 tarihli MB brüt döviz ve altın rezervleri toplamı 89 milyar dolar. MB’nin yükümlülükleri düşüldükten sonra geriye kalan 10 milyar dolar. Az önce belirttiğim swap yoluyla toplanmış ama mülkiyeti MB’de olmayan kiralık rezervler ise 59 milyar dolar. Onları düşünce geriye kalıyor eksi 49 milyar dolar. Eksi rezervin en son 2001 krizinde yalnızca birkaç milyar dolar düzeyinde olduğunu, yani mevcut dip noktasından su yüzeyine dahi ulaşmak için epey bir kulaç atmamız gerektiğini de ekleyelim.
Önceki MB başkanları Murat Çetinkaya ve özellikle Murat Uysal bu sistemin merkezindeki kişiler. Fakat onların son dönemde hiçbir açıklamasına rastlayamadım. Bir önceki başkan Naci Ağbal da ayrıntılı bir açıklama yapmadı; yalnızca toplantılarda rezerv düzeyindeki düşüş gibi onaylayıcı ama açıklayıcı olmayan ifadelerle konuyu geçiştirdi.
Kavcıoğlu ne dedi, ne demedi; ne öğrendik?
Sıra geldi mevcut MB Başkanı Şahap Kavcıoğlu’na.
Kendisi oturduğu koltuğun hakkını verebilmek için kamu şeffaflığını sağlamak durumunda. Kavcıoğlu, “Rezervleri döviz talebini karşılamak için sattık” dedi. Yani satıldığını tartışmasız kabul etti, hâlbuki 2019 yılında bu satışlar inkâr ediliyordu.
MB başkanı satışların nedenini olağanüstü iktisadi duruma bağladı, fakat satışlara rağmen döviz ve faizlerdeki sıçramaya değinmedi.
Kavcıoğlu, “MB görev ve sorumluluk alanlarındaki bilgi ve verileri uluslararası standartlar dahilinde son derece şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşmaktadır” dedi. Eğer samimiyse son iki yıldaki tüm rezerv işlemleri hakkında daha önceki yıllardaki şeffaflığı sağlamasını bekliyoruz. En son 2014’te gerçekleştirilen doğrudan döviz müdahaleleri ve 2016’da gerçekleştirilen döviz satım ihalelerinde gerekli bilgiler MB internet sitesinde mevcut. Kurumsal şeffaflık iddiasının arkasını 2019-20 yılları işlemleriyle doldurması gerek.
Kavcıoğlu’ndan yeni bilgiler de öğrenebildik.
Satışların Hazine aracılığıyla yapıldığını ve buradan kamu bankalarına aktarılarak piyasadaki cari fiyattan satıldığını netleştirdik. Ben aracılık eden kurumun Hazine yerine Türkiye Varlık Fonu bünyesindeki Piyasa İstikrar ve Denge Alt Fonu olduğunu düşünüyordum. 2017’de MB ile Hazine arasındaki bir protokolle normalde dış borç ödemeleri için yapılan döviz işlemlerinin kapsamı genişletilmiş. Bu yanlış bir uygulama ancak hukuki dayanağı biraz zorlamayla da olsa var.
Ancak Kavcıoğlu iki kritik soruyu ise yanıtlamadı: Neden MB kendisi doğrudan döviz satmayıp daha önce hiç kullanmadığı bir yöntemi seçti? Neden satış hacim, fiyat ve tarihleri daha önceki rezerv işlemlerinde olduğu gibi yayınlanmıyor?
Canikli ne dedi, söyledikleri neden yanlış ve tutarsız?
Gelelim AKP Ekonomi İşleri Başkanı Nurettin Canikli’nin yanıtlarına. Canikli, “Piyasada döviz ihtiyacı vardı ve o yüzden sattık” dedi; hatta TL’nin konvertibilitesinden ötürü MB’nin bunu yapmasının doğru ve normal olduğunu ekledi.
Eğer öyleyse 2008 yılında küresel finansal kriz esnasında büyük sermaye çıkışı ve neticesinde dolar talebinin olduğu günlerde MB’nin ne yaptığına bakalım. 2008’de satılan toplam miktar 100 milyon dolar, 2009’da ise 900 milyon dolar. Yani toplam satış yalnızca 1 milyar dolar ve hepsi MB’nin sitesinde yayınlanmış. Demek ki Canikli’nin önermesi yanlış olduğu gibi AKP döneminde benzer bir süreçteki uygulamalarla da tutarsız.
Devam edelim…
Canikli diyor ki “MB piyasaya cari fiyattan döviz sattı.” Bu sefer haklı. Ama mevzu şu ki biz bunun aksini hiç iddia etmedik. Satışlar bankaların kullandığı Reuters gibi platformlardan karşı taraftaki finansal kurumlara (yalnızca bu kurumların erişimi var) yapılıyor. Yani dolar kuru 6,70 iken 6,50’den satılmıyor.
Öyleyse sorun nerede?
Sorun şu: 2019 yılındaki en yüksek dolar kuru bile 6,20. Ötesi, 2019 içinde 32 milyar dolarlık satış yapılmış. Şu andaki dolar kuru düzeyi ise 8,10; yani hepsini 6,20’den satsalar bile 32 milyar dolarlık satıştan ötürü MB’nin zararı toplam 61 milyar TL.
Daha da ötesi, 2019 yılında kur düzeyi birçok dönemde 5’li seviyelerdeydi, kim bilir belki o fiyat düzeylerinde de satış yaptılar. Satış fiyatlarının açıklanamamasının sebebi bu: Yanlış bir tercihle 2019’da ortada pandemi gibi bir olağanüstülük yokken rezervleri heba edip milyarlarca TL kamu zararına yol açtılar.
Canikli, satışlarla vatandaşların ve özel sektörün döviz aldığını, bir kısmınınsa yabancı yatırımcılara gittiğini ve onların da sermaye çıkışı yaptığını söylüyor. Evet, aynen böyle oldu. Sorun şu ki bunun konumuzla ilgisi yok.
Bir de cari açık finansmanı için satış yapıldığını söyledi. Burada baltayı fena halde taşa vurdu, çünkü AKP iktidarının başladığı 2002 yılından beri bir yıl hariç her yıl cari açık verilmiş ama böyle bir satış yapılmamış. Ötesi, cari fazla verilen tek yıl 2019, yani bu mantığa göre MB her yıl rezerv satabilirdi ama 2019’da asla satmamalıydı.
Albayrak ne demedi, niye demedi?
Sırada eski Hazine ve Maliye bakanı Berat Albayrak var. Ancak kendisinden herhangi bir açıklama duymadık. Hâlbuki kur artışını daha rekabetçi olmakla açıklarken, bu ifadenin tam tersi biçimde rezerv satışlarının siyasi onayını Hazine’den sorumlu bakan olarak o veriyordu.
Lütfü Elvan ne dedi, biz ne dedik?
En çarpıcı açıklamalar Albayrak’ın halefi Lütfi Elvan‘dan geldi.
Açık bir şekilde kendi bakanlığı döneminde örtülü satışın asla yapılmadığını ve yapılan satışlara ilişkin tarih, fiyat ve hacim bilgisinin MB tarafından açıklanması gerektiğini ifade etti.
Doğrudur, biz de Kasım 2020 itibarıyla satışların bittiğini söylüyoruz. Tabii satışların durmasının nedeni etik değerler mi yoksa satılabilecek rezervin kalmaması mı belli değil. Fakat Elvan’ın MB gerekli bilgileri açıklasın demeye getirmesi bu konuda daha samimi ve kurumsal davrandığına işaret ediyor.
Neden açıklanmaz?
Özetle, muhalefetin baskısı netice verdi; önce örtülü satışlar kabul edildi, ardından satışların Hazine üzerinden kamu bankalarına aktarımla yapıldığı ve döviz işlem platformlarından cari fiyatla ve karşı tarafı görmeksizin gerçekleştirildiği ifade edildi.
Mesele şu ki bunlar bizim de bildiğimiz veya büyük ölçüde öngördüğümüz kısımlardı.
Satışların gerekçeleri, yukarıda belirttiğimiz gibi ya hatalı ya da tutarsız. Üstelik satışların yerinde bir karar olduğunu düşünüyorlarsa, dolar kurunun 8,10 seviyesinde olduğu şu günlerde neden hala satış yapmadıklarına da bir açıklama getirmeleri gerek.
En çok merak edilense satışların tarih, fiyat ve miktar bilgisi. Yayınlanabilir mi? Hiç ihtimal vermiyorum. Çünkü yayınlandığında yüzlerce milyar kamu zararını aleni bir şekilde itiraf etmiş olacaklar.