• 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT
  • GÜNÜN ESERİ

Psikanalizde divana uzanması gereken sevgili Türkiye

13/11/2020 09:30

GÜLBEN ÇAPAN

[email protected]

@istanbulartsnob

Psikanalizde yedi yıl boyunca divana uzanarak deyim yerindeyse geçmiş travmalarınızı temizliyorsunuz. Buna yüzleşme de denebilir. Türkiye’nin gerçek ihtiyacı vahşi bir psikanaliz.

Burak Delier’in ‘Maya’ adlı video enstalasyonu

İstanbul’da varlığından haberdar olduğum ve birkaç kez mail’leştiğim biri vardı ki, henüz tanışamamıştım ama kendi karanlığımdan çıktığım o gün onunla tanışmak için randevu talep etmek listemin ilk sırasında yerini alıyordu.

Reklam

Aslen Massachusetts doğumlu, uzun yıllar New York’ta sanat piyasasında aktif olarak çalışmış, 12 yıl galeri yöneticiliği yapmış ve gerçek bir dünya vatandaşı olan küratör Mari Spirito dünyanın farklı bölgelerini deneyimledikten sonra İstanbul’a yerleşiyor.

Biz de Kurtuluş’ta eski Ermeni fırını olan bugün ise Haro Cümbüşyan tarafından Ek Biç Ye İç adlı yerel üretim ve organik beslenme odaklı yeme içme mekanına dönüştürülen restoranda buluştuk. O lokasyonda buluşmamızın başlıca önemi, Mari Spirito’nun beş farklı coğrafyada eşzamanlı süregelen son sergisinin İstanbul ayağının bu yerel işletmenin içinde, Burak Delier’in işiyle yer alması.

Mekanın içi bir tarım alanından farksız olarak yemyeşil bitkilerle çevrelenmiş. Ekmek yapımı devam ediyor. Pandemi sebebiyle masa sayısı dörde indirilmiş ve sosyal mesafeye uygun şekilde konumlandırılmış. Bir duvar da sanatçının video yerleştirilmesine ayrılmış. Burak Delier sanatçılığının yanı sıra akademisyenlik kariyerine devam ettiği için sohbeti Mari Spirito ile birlikte biraz derinlere inerek devam ettiriyoruz.

Reklam
Mari Spirito ile…

2011’de Mari Spirito tarafından kurulan Protocinema, kar amacı gütmeyen, dört duvarı olmayan, mekan seçimleriyle küresel endişelere ve değişen yerel koşullara cevap vermeyi amaçlayan bir girişim. Bugün fon desteğini FfAI (The Foundation for Arts Initiatives), The Cowles Charitable Trust ve New Yorklu 601 Artspace tarafından alan Protocinema, İstanbul’dan da SAHA Derneği tarafından destekleniyor.

28 Kasım’a dek Kurtuluş’taki Ek Biç Ye İç adlı mekanda devam eden uluslararası çaptaki grup sergi, İstanbul, Philadelphia, Beyrut, Berlin ve Montreal’de eşzamanlı düzenleniyor. Beş şehirde beş sanatçı müdahalesinden oluşan hiper-yerel ve birbiriyle küresel ölçekte bağlantılanan ‘A Few In Many Places‘ Montreal’de Abbas Akhavan, İstanbul’da Burak Delier, Philadelphia’da Michelle Lopez, Beyrut’ta Stéphanie Saadé ve Berlin’de Hasan Özgür Top’un katılımıyla oluşuyor.

Sanatçılar, kendi evlerinde, mahallelerinde ve ülkelerinde, eski ideolojilerin kırılma ve yeniden düzenlenme anlarına odaklanarak tarih döngülerini ele alıyor ve hepsi müdahalelerinde miras alınmış sistemlerle hesaplaşıyor ve ‘ateşle yüzleşme‘yi göze alan bir irade sergiliyor.

Her sanatçı, karantinada ya da değil, ziyarete açık kalacak olan yerel dükkan sahipleriyle ve/veya metruk mekanlarla işbirliği yaparak, havayolu ulaşımı veya nakliye ihtiyacını ortadan kaldıracak şekilde buluntu malzemeler ve kısıtlı ölçekte bütçeyle üretmiş.

Mari Spirito projeyi şöyle anlatıyor: “Projeye başlarken, sıfırdan hazır nesneler kullanarak bir şeyler üretmeyi ve kendi çevresini kullanmayı seven, fikir geliştirme konusunda heyacanlanabilecek sanatçılara yöneldim. Fonlardan gelen destekle sanatçılara katılım bedeli, malzeme bedeli ve bir de bu projede yer alabilecek sanatçıya destek verebilecek sanat profesyoneli arkadaşları için ücreti gönderdim. Pandemi sebebiyle beş lokasyona da uçmam çok riskli olacaktı. Dolayısıyla her bir sanatçı kendi yaşadığı kentte bir sanat profesyoneli arkadaşı ile çalışmaya başladı, üretti ve yerleştirdi. Tabii ben sürekli çalışma arkadaşları ile telefon üzerinden iletişim halindeydim. İlk defa bu sistem ile çalışıyorum, sanırım bundan sonra sanatçılara destek veren sanat profesyonelleri sayesinde uluslararası sergiler yapmaya devam edebileceğiz.”

Serginin Lübnan ayağında yer alan sanatçı Stéphanie Saadé, Lübnan’da çocukluğundan tanıdık bir nesne olan kurşun delikli metalik vitrinin eylemlerini, bir tabanca ve kurşun aracılığıyla yeni bir perdeye 38 yeni delik açarak tersine çevirmeyi ve böylelikle çalkantılı tarihle ilişkili şiddet döngüsünü de tersine çevirmeyi amaçlamış. Perdedeki deliklerin konumları, sanatçının çocukluğunda arşınladığı yolların varış noktalarına denk geliyor. Seçilmiş delik sayısı ise sanatçının yaşına (37) ve buna eklenen bir delik tüm yolların çıkış noktasına, aile evine denk geliyor. Ülke çapında protestolar sürerken ve son dönemin en sert ekonomik krizlerinden biri yaşanırken bu delikler, içeriden görüldüğünde, güneş ışığını ve semavi bir dinginliği getiriyor.

Saadé’nin işi için, Spirito “Beyrut ayağı en zoruydu çünkü sanatçı bir dükkan camını kullanarak kurşun ile üretti işlerini. Ağustos ayındaki üzücü hadiseler gerçekleşince, dükkan da yerle bir oldu. Şu an sanatçı işini tekrar yerleştirmek için güvenli bir zamanı bekliyor” diyor.

Genetik aktarımla geçen travmalar

Neredeyse katılım sağlayan bütün sanatçıların genetik aktarım üzerinden geçen travmalarla ilgilendğini ifade eden Spirito şöyle devam ediyor: “Ve asıl sorduklar soru şu; genetik aktarım üzerinden yüzlerce yıl öncesinden gelip yerleşen travmaları temizlemek ve daha sağlıklı bir aktarım döngüsü yaratmak mümkün mü? Ve mümkün ise nasıl mümkün?”

Bu soruyu kendi içsel dünyasında da kendine uzun yıllardır sorduğunu anlatıyor. Burak Delier’in video yerleştirmesini izlerken karşımda ekmeğin mayalanmasının karelerini görüyorum. Videonun detaylarını öğrenmek istiyorum. Spirito aslında her şeyin genetik aktarımla geçen travmalarda birleştiğini anlatıyor.

“Genetik aktarım ile gelen travmalar ve şiddetler elbette ki değişebilir ve dönüşebilir” diyerek kendi özel hayatından bu cümleye güzel bir örnek veriyor Spirito: “Özellikle bu örneği vermeyi çok seviyorum, 2013 yılında İstanbul’da taksinin biri bana çarptı ve o günden bu yana ayağım hep zonklardı. Ve ben bu konuda hiçbir şey yapmadım çünkü dünyayı gezerek fuar, bienal ve sergi peşindeydim. Bu yıl hayat pandemi yüzünden yavaşladı ve nihayet doktora gittim. Ayağım için haftada üç kez fizik tedaviye başladık. İnanılması çok güç ama tedavimin bitiminde doktor artık ayağımın düzeldiğini söylemesine rağmen ayağım her gün zonklamaya devam ediyordu. Sonra doktor, vücudumuzdaki sinirlerin nasıl çalıştığını anlattı. Vücuttaki herhangi bir ağrının üç aydan daha fazla sürmesi kaydıyla kronik bir zonklamaya sebep olduğunu ve beyne aynı sinyallerin tedavi sonrasında da gidebileceğinini açıkladı. Bu durumu takiben ben de hissin geçmesinden ziyade sebebini yok etmeye niyet ederek bedenimden yola çıkarak beynime bu işin geçtiğinin sinyallerini verdim. Bu geçmiş bir travmaya ait, dolayısıyla acısı da şu an geçerli değil dedim ve ertesi gün zonklama bitti. Kısacası beyin müthiş gizemli ve çok güçlü bir varlık”.

Delier’in mayalanan ekmek karelerinin olduğu video işi ile yukarıda anlatılan genetik aktarım ve zihin gücü mevzusuna gelince… Delier’in zekice müdahalesini sizin de benim kadar seveceğinize eminim. “Geleneksel olarak yemeğin endüstriyelleşmesinden önce nesillerden nesillere aktarılan mayanın kendinde taşıdığı bellek, kentsel hayatın başka alanlarındaki yıpratıcı aktarımların metaforu olarak işlev gören kendi öykülerini ve travmalarını taşır” diyen Delier videoda, mayayı bir tepsiye yerleştiriyor.

Travmalar ekmek mayasına yansıtılıyor

İnternette bulduğu toplumsal travma yaratan olayların karelerini tepsideki mayaya yansıtıyor ve başka bir kamerayala bunla beraber travmatize olan mayayı kaydediyor. Bu mayadan da bir ekmek yapıyor ve travmatize maya ile toplumsal ve genetik olarak aktarılmış travmaları günümüze hatta midemize taşıyor.

Mekanın vitrininde yer alan ekmekler projenin başında sanatçı tarafından üretilmiş olan ekmekler. “Çok lezzetli değiller” diyor Spirito: “Burak çok akademik ve çok zeki biri. Dünya tatlısı, hızlı düşünen bir fikir adamı”

Burak Delier’e Spirito aracılığıyla birkaç soru yöneltiyorum: Bu videoyu izlediğimde ve yaşadığımız ülkeyi göz önünde bulundurduğumda, kendi tarihiyle ve tarihsel travmalarıyla yüzleşemeyen bir toplumun sanat sayesinde travmalarıyla yüzleşmesini beklemek ne kadar gerçekçi? Türkiye’nin hiçbir zaman temizlenebileceğine ve sağlıklı bir döngüye geçebileceğine inanıyor musunuz?

‘Dev bir yara‘

Delier şu cevabı veriyor: “Bu tekrar ve döngülerin sonlanacağını sanmıyorum. İki sebeple, Türkiye toplumsal travmaları ile yüzleşmeyi reddeden bir ülke ve bu travmalar istisna örnekler değil modernliğe içkinler. Bunun yanında hiçbir tarihi, politik, toplumsal felaket kendi anında kalmıyor; biz ne kadar bu felaketleri olmuş bitmiş kabul etsek de alttan ve yavaş biçimde gündelik hayat düzeyinde ya da toplumsal ve bireysel psişemizde yankılanmalarla, alt akışlarla sürüyorlar. Yüz yıl öncesiden gelen titreşimler bile bedenlerimizde, sokaklarımızda, eşyalarımızda, duvarlarımızda, ruhumuzda, varlığın tüm bedeninde devam ediyorlar. Politik ve toplumsal yüzleşme elbette iyileşmenin bir adımı fakat tümü değil; politik ve toplumsal yüzleşme gerçekleşse dahi ilgimizi talep eden dev bir yarık ve yara ile hemhal olmamız gerekecek. Bu ise kanımca temelden bütün hayatımızın, hayat anlayışımızın, kendiliğimizin ve kendilik anlayışımızın dönüşmesi anlamına gelecek. Eğer gelecek hayatı kurmak istiyorsak, bu çalışmaya toplumu beklemeden bugünden başlamak gerekli.”

Genetik travma mevzusunun cevabını ve yöntemlerini yıllar önce Freud vermiş, Melanie Klein, David Winnicott ve birçok bilim insanı da sonrasında geliştirmiş. Psikanalizde yedi yıl boyunca divana yatarak deyim yerindeyse geçmiş travmalarınızı temizliyorsunuz. Buna yüzleşme de denebilir. Söz konusu ulus devletlerin yüzyıllar boyunca yaratılmış ideolojileri uğruna manipülasyon ve kontrol amaçlı kurgulanan ‘oyunlarla’ bugün yüzleşilmesi için sanat pek tabii naif bir dil olarak kalacaktır. Türkiye’nin gerçek ihtiyacı vahşi bir psikanaliz. 

Filed Under: Sanat

SON HABERLER

BioNTech yöneticisi Şahin: Her iki yılda bir aşı gerekebilir

BioNTech’in kurucusu ve yöneticisi Uğur Şahin, Covid-19 aşısının iki yılda bir tekrarlanmasının gerekebileceğini söyledi.

Bilim kurulu üyesi uyardı: Bazı ağrı kesiciler Covid-19 aşısının etkisini azaltabilir

Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Levent Akın, bazı ağrı kesicilerin Covid-19 aşısının etkisini azaltabileceği konusunda uyardı.

Tarım Bakanlığı’ndan GDO’lu hayvan yemlerine 10 yıllık izin

Tarım ve Orman Bakanlığı, genetiği değiştirilmiş (GDO) dört soya ve bir mısır çeşidinin hayvan yemi olarak kullanılmasına 10 yıl süreyle izin verdi.

Yüz yüze eğitim ve sınavlar 2 Mart’ta başlayacak

1 Mart günü eğitim öğretime geçişi planlanan resmi ve özel tüm okullarda yüz yüze eğitime ve sınavlara, 2 Mart günü illerin salgın koşullarına göre başlanması kararlaştırıldı.

İBB’den duyuru: Maltepe’de halk sağlığı için çöpleri İBB topluyor

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) resmi Twitter hesabı üzerinden ‘Maltepe’de halk sağlığı için çöpleri İBB topluyor’ başlıklı bir duyuru yayımlandı.

Tarantino, ‘Once Upon a Time in Hollywood’u kitaplaştıracak
Hikmet abi, affedersin…

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 1215 gündür tutuklu

AGORA

Bankacılık-KOBİ ilişkisi: Hüzünlü bir aşk hikayesi

Mehmet Aksel

Doğu Türkistan: Batı konuşuyor, Türkiye susuyor

İhsan Dağı

Eren Hanım, Şebnem Hoca, Ömer Faruk Bey ve endişe üzerine…

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

Erk Acarer: Bu umursamaz, kibirli tavır tarihte çok fazla iktidarı sildi

Ali Ece: ‘Sergen Yalçın-Amadeus Mozart şefliği’ benzetmesini halen anlamamış olan var mı?

L. Doğan Tılıç: Bakan ‘Daha fazlasını söylersem, fazla olur’ dedi; anladınız siz onu!

Abbas Güçlü: Kırmızı kodlu illerde ne okullar açılacak ne de sınavlar yapılacak

Evren Devrim Zelyut: Bu sefer ABD tahvilleri oldu, yarın yaptırım olur; dolar gördüğü yeri unutmaz

Ahmet Hakan: Parti kongrelerinde çekilen halaylar kapanmaya yönelik öfkeyi çoğaltıyor

Mehmet Ali Güller: Türkiye ABD’yle nasıl işbirliği yapabiliyor?

Ahmet Takan: Devir teslimde yapacağı konuşmayı şimdiden hazırlayan bakan namzetleri var

Deniz Zeyrek: Sizce Erdoğan hangisini seçmeli?

Zeynep Gürcanlı: İngiltere Kıbrıs’ta bir barış planı ile ortaya çıktı

Elif Çakır: 104 gün sonra ne değişti?

Leyla Emadi’nin kişisel sergisi: Gel-Git

Elektronik dans müziği ikilisi Daft Punk dağıldı

‘Afrika dahil’

Sanat yayınlarını aynı çatı altında buluşturan border_less ARTBOOK DAYS üçüncü edisyona hazırlanıyor

74. Cannes Film Festivali pandemi nedeniyle ertelendi

Hindistan’da bir adam horoz dövüşü sırasında kendi horozu tarafından öldürüldü

Markette maskesiz alışveriş yaparken görevli tarafından uyarılan kadın iç çamaşırını çıkarıp ‘maske’ yaptı

Filin hortum darbesi nedeniyle kafasını çarpan hayvanat bahçesi çalışanı hayatını kaybetti

Lady Gaga’nın köpeklerini gezdiren kişiyi vurup iki köpeğini alıp kaçtılar

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT
  • GÜNÜN ESERİ
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 5 YAŞINDA
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • Email
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi