İstanbul Tabip Odası (İTO), Sağlık Bakanlığı’nın PCR testi pozitif çıkan vakaları esas aldığını, hastanelerde yatan ya da ayakta takip edilen ‘şüpheli/olası vaka’ sayısına yer vermediği için gerçek tabloyu göstermekte çok eksik kaldığını savundu.
İTO, İstanbul’daki özel hastanelerin ‘corona’ karşısındaki tutumunu da yerden yere vurdu.
İTO’nun özel hastanelere dair 16 tespiti şöyle:
Tespitler şöyle:
- 2 Nisan 2020 günü itibariyle İstanbul’daki özel hastanelerde kesin ya da şüpheli/olası Covid-19 tanısıyla yatırılarak izlenen/tedavi edilen hasta sayısı 1000’in üzerinde.
- 2 Nisan 2020 günü itibariyle İstanbul’daki özel hastanelerde kesin ya da şüpheli/olası Covid-19 tanısıyla yoğun bakım ünitelerine yatırılan vaka sayısı 100 civarında.
‘Özel hastanelerde enfekte olan hekim sayısı 100’ü geçti’
- İstanbul’daki özel hastanelerde bugüne kadar enfekte olan hekim sayısı 100’ü, toplam sağlık çalışanı sayısı ise 200’ü geçmiştir.
- Covid-19 pandemisi sürecinde kadrosunda göğüs hastalıkları, iç hastalıkları ve enfeksiyon hastalıkları uzmanlarından ikisini bulunduran hastaneler pandemi hastanesi ilan edildi. Ancak kamu hastanelerine benzer şekilde İstanbul’daki özel hastaneler de çoğunlukla pandemiye hazırlıksız yakalandı.
- Tıpkı kamu hastanelerinde olduğu gibi özel hastanelerde de görülen ve halen devam etmekte olan maske, önlük, eldiven, gözlük, vb. kişisel koruyucu malzeme eksikliği bu hazırlıksızlık durumunu ve organizasyon eksikliğini, bozukluğunu açık olarak göstermekte.
- İstanbul’daki pandemi hastanesi olarak ilan edilen özel hastanelerde Covid-19 hastaları için ayrı katlar/servisler ayrıldı. Covid-19 hastalarıyla ilgili testler, normalde, bakanlığın belirlediği merkezlere gönderilmekte. Ancak test sonuçları geç gelmekte; hastalar daha çok klinik ve radyolojik olarak tanı almakta. Tanı konulan hastalar için ilaçlar Sağlık Müdürlüğü aracılığıyla temin edilmekte.
‘Bakanlık testleri ve yoğun bakım hariç tüm işlemlerden ücret alınıyor’
- Özel hastanelerde sadece Sağlık Bakanlığı’nın belirlediği merkezlere gönderilen testlerden ve yoğun bakım yatışlarından ücret alınmamakta. Bunun dışındaki tüm işlemlerden pandemi öncesindeki gibi ücret alınmaya devam edilmekte (Bazı özel sigortalar kesin tanı almayan vakaların ücretini karşılamakta).
- Yurt dışı hasta işlemlerinin durdurulması, müracaat eden hasta sayıları ve elektif işlemlerin büyük ölçüde azalması özel hastane gelirlerinin önemli ölçüde düşmesine yol açtı.
‘Bazı hastanelerde kaynağı bilinmeyen testler parası olan hastalara uygulanıyor’
- Bazı hastanelerde kaynağı bilinmeyen testler parası olan hastalara uygulanmakta.
- Yıllardır bütün itirazlarımıza karşın özel hastanelerde uzunca bir süredir doktorlara şirket kurdurularak hizmet satın alma şeklinde iş gördürülmekte, doktorlar bu şekilde 4857 sayılı İş Kanununa tabi olmadan çalışmaya zorlanmakta. Bu nedenle sabit bir maaş alamayan, ancak baktığı hasta, yaptığı işlem sayısına göre özel hastaneye fatura veya serbest meslek makbuzu keserek ‘hak ediş’ üzerinden gelir elde eden hekimlerin gelirleri bugünlerde hızla azalmakta, neredeyse ücretsiz olarak çalışmaya zorlanmaktadır.
- Bu şekilde çalıştırılan hekimler hastalanmaları durumunda ise bütün gelirlerini kaybetmekte.
- 4857 sayılı İş Kanunu’na bağlı çalışan statüsü dışında şirket kurdurularak hizmet sözleşmesiyle çalışan hekimlerin bu durumda uğradığı hak kayıplarından birisi de Covid-19 hastası olmaları durumunda iş kazası/meslek hastalığı olarak tanımlanmasının zorluğu.
- Sabit ücretle çalışan hekimlerin (ve diğer sağlık çalışanlarının) ise ücretsiz izne çıkarılması veya yarı zamanlı çalıştırılması söz konusu.
- Yıllardır hekimlerin, sağlık çalışanlarının emekleri üzerinden servetlerine servet, kârına kâr katan özel hastane patronları bu süreçte elini taşın altına sokmaktan kaçınmakta, ‘krizin’ bedelini emekçilere ödetmeye çalışmakta. Özel hastane patronlarından gelen “Devlet üç, beş ay özel hastanelere el koysun, sonra gene bize devretsin.” sözleri esasında “Bu sürecin mali yükü özel hastane bütçelerinden, öz sermayelerinden değil, büyük oranda emekçilerin ödediği vergilerden oluşan devlet bütçesinden karşılansın” anlamına gelmekte.
- Bazı özel hastaneler ise salgını fırsata dönüştürmeye çalışmakta, Covid-19’lu hasta bakmayıp temiz hastane olduklarını belirten reklamlar yaparak diğer hastanelerin ‘müşterilerini’ kapmaya çalışmakta.
- Covid-19 pandemisinin daha başlangıcında özel hastanelerin içine düştüğü bu yetmezlik ve acizlik durumu yıllardır kamu kaynaklarıyla beslenerek büyütülen özel hastanecilik sisteminin Türkiye’nin ihtiyaçlarına cevap vermekten ne kadar uzak olduğunu; bütün itirazlarımıza rağmen uygulanan sağlıkta özelleştirme politikalarının toplum sağlığı için ne kadar zararlı olduğunu açık olarak göstermekte.
Sağlığın kamusal bir hizmet olmasının ‘hayati’ olduğunu belirten İTO, piyasa koşullarını ‘vahşi’ olarak niteleyip şu önerileri sundu:
1- Covid-19 pandemisiyle mücadele için bütün özel sağlık kuruluşları hızla kamu kontrolüne geçirilmeli, yurttaşların sağlık hizmetlerine erişimi istisnasız ve ön koşulsuz bütünüyle parasız olmalı.
2- Pandemi hastanesi olarak ilan edilen özel hastaneler pandemi süresince gerekli standartlara sahip olup olmadıkları ve organizasyon yönünden Sağlık Bakanlığı tarafından denetlenmeli.
3- Özel hastanelerin yoğun bakım odaları, yatakları ve yoğun bakım ekipmanları gözden geçirilerek gerçek bir envanter çıkarılmalı, eksiklikler Sağlık Bakanlığı tarafından hızla giderilmeli.
4- Özel hastanelerdeki hekimlerin, sağlık çalışanlarının kişisel koruyucu ekipman eksiklikleri Sağlık Bakanlığı tarafından hızla giderilmeli.
5- Test yapılması ve sonuçlarının takibi için kaynakların doğru ve yerinde kullanılacağı gerçekçi ve bilimsel bir akış şeması hazırlanmalı, sonuçlar şeffaf olarak ve hızlı bir şekilde hastanın doktoruna iletilmeli.
6- Sosyal Güvenlik Kurumu, Sağlık Uygulama Tebliğinde yapacağı bir ekleme ile bedeli gerçekçi biçimde belirlenecek COVİD-19 paketi oluşturmalı; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda yapılacak değişiklikle olası/şüpheli vakalar da dahil olmak üzere COVİD-19’lu hastalardan özel hastaneler tarafından ilave ücret alınması engellenmeli.
7- Hekimlerin özel hastanelerde muvazaalı şekilde, şirket üzerinden veya serbest meslek makbuz keserek çalışmaya zorlanması uygulamasından vazgeçilmeli, özel hastanelerde çalışan bütün hekimler 4857 sayılı İş Kanunu’na tabi 4-A çalışan olarak kadroya geçirilmeli.
8- Bu süreçte özel hastane hekimlerinden isteyenlerin kamu sağlık kurumlarına geçişine izin verilmeli.
9- Özel hastanelerde çalışan hekimlerin gelirleri kamuda çalışan hekimlere sağlandığına benzer şekilde ve düzeyde garanti altına alınmalı.
10- Covid-19 dışı hastalıklar için hastaneye başvuruların azalması ve böylece elektif işlemlerin ertelenmesi nedeniyle yaşanan ciro kayıpları bahane edilerek hekimlerin, sağlık çalışanlarının ücretsiz izne çıkarılması, işten çıkarılması yasaklanmalı.
11- Ülkemizin bu süreçte ister kamu ister özel olsun her bir sağlık kurumuna, her bir hastane yatağına ne kadar çok ihtiyacı olduğu açık. Hiçbir özel hastanenin ‘batmasına’ seyirci kalınmamalı, her ne sebeple olursa olsun kapanma durumuna gelecek özel hastaneler derhal Sağlık Bakanlığı tarafından devralınmalı, bütün çalışanları bakanlık kadrosuna geçirilmeli.
12- Bu süreçte ülkemizin gerçekleriyle hiçbir şekilde bağdaşmadığı halde Dünya Bankası, IMF tarafından dayatılan ve tamamen ideolojik, politik saiklerle uygulanan özelleştirmeci ‘sağlık reformu‘ politikalardan vazgeçilerek kamucu sağlık politikalarına dönülmeli; Türkiye ve İstanbul’daki özel hastaneler de bu perspektifle değerlendirilip faydalanılmalı.