CANAN COŞKUN
canancoskun2@gmail.com / @canancoskun
Siyaset, sivil toplum ve gazetecilik alanlarından tutuklu bulunan üç kişinin neden hapiste olduğuyla ilgili dosyamızın üçüncü bölümünde iş insanı Osman Kavala’yı cezaevine götüren süreci ele alacağız.
Dosyamızın önceki bölümlerinde HDP eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş ve gazeteci-yazar Ahmet Altan’n neden tutuklu olduğunu toplumsal gelişmeler ve siyasetçilerin açıklamalarıyla birlikte derlemiştik.
Bugün 1060 gündür tutuklu bulunan Osman Kavala da Demirtaş ve Altan gibi tahliye edildikten sonra tekrar tutuklandı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) hak ihlali tespitine karşın serbest bırakılmadı.
Peki, Osman Kavala hedef haline nasıl getirildi?
Hilal Kaplan devrede
AKP, 7 Haziran 2015’teki genel seçim öncesi kampanyasını başkanlık sistemi üzerine kurmuştu.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, başkanlık sisteminin hızlı karar alınabilecek bir sistem olduğuyla ilgili açıklamalar yapıyordu.
Erdoğan’ın başkan olma isteğine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli sert tepkiler gösteriyordu.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın “Seni başkan yaptırmayacağız” sloganı ise kamuoyunda karşılık bulmuş, HDP seçimde yüzde 13.1 oranında oy alarak Meclis’in üçüncü büyük partisi olmuştu.
Ancak koalisyon hükümeti kurulamadı ve seçimin yenilenmesine karar verildi.
1 Kasım 2015’te tekrarlanan genel seçime kadar PKK ile yürütülen çözüm süreci Erdoğan tarafından rafa kaldırıldı ve peşinden Türkiye tarihinin en kanlı olayları yaşandı.
7 Haziran – 1 Kasım arasındaki beş aylık süreçte Erdoğan, HDP’yi ‘terörün destekçisi’ olarak hedefe koydu. AKP’nin tekrarlanacak seçimle ilgili kampanyası neredeyse tamamen bunun üzerine kuruluydu.
İktidar yanlısı Sabah gazetesinin yazarlarından Hilal Kaplan, o günlerde ‘Cihangir cephesinden Osman Kavala’ başlığıyla bir yazı yazdı.
Kaplan, 26 Ağustos 2015 tarihli bu yazıda üstü kapalı olarak “Seni başkan yaptırmayacağız” sloganının mucidinin Osman Kavala olduğunu iddia ediyordu.
Kaplan’ın yazısında İmralı tutanaklarında Sırrı Süreyya Önder’in Abdullah Öcalan’a Kavala’nın başkanlık sisteminin totaliter bir yapıya dönüşmesi ile ilgili endişelerini aktardığı kısım da yer alıyordu.
Kaplan ayrıca 1988’de Kavala’nın ortağı olduğu bir teknoloji şirketinin F-16 uçaklarının modernizasyonu ile ilgili rant sağladığını da iddia etmişti.
Kavala, bu iddialara Radikal gazetesinin internet sitesinde yayınlanan yazısında yanıt vermiş, modernizasyonun 2010 yılında yapıldığını, ortağı olduğu şirketten 1994 yılında ayrıldığını belirtmişti.
Kaplan, Kavala hakkındaki yazısının yeteri kadar ilgi çekmediğini düşünmüş olacak ki 6 Eylül 2015’te ‘Osman Kavala’nın ilginç durumu’ başlıklı bir yazı daha yazdı.
Bu yazı bir önceki yazının kelimesi kelimesine kopyasıydı. Sadece sonuna şu notu eklemişti: “Türkiye’yi çoğunlukla tek yönlü, dar bir pencereden okuyan yabancı basının karargahı Cihangir’den yolu geçip de tanışılmaması zor olan Kavala’nın pek bilinmeyen bu hikayesi ardındaki aydınlanmamış noktalarla birlikte ilgiyi hak ediyor diye düşünüyorum.”
Cem Küçük geri kalmadı
Hilal Kaplan’ın ikinci işaret fişeğinden sonra o dönem iktidar yanlısı Star gazetesinde yazan Cem Küçük 19 Ekim 2015’te ‘Ahmet Hakan’a sorular’ başlığıyla bir yazı yazdı.
Küçük, yazısında Hilal Kaplan’ın ortaya attığı iddiaları tekrarlıyordu.
Sıra Yeni Şafak’ta
AKP yanlısı Yeni Şafak gazetesi de Osman Kavala’yı hedefe koyan gazetelerdendi. Gazetenin yazarlarından Hasan Öztürk, Kavala hakkında saldırgan ve suçlayıcı bir dille beş yazı yazdı.
31 Mayıs 2016’da ‘Sizce Osman Kavala bugünlerde ne yapıyordur’ başlıklı bir yazı yazan Öztürk, Hilal Kaplan’ın iddialarını tekrarladıktan sonra bir kaynağının kendisini arayarak Kavala’nın Meral Akşener ile teyze çocukları olduğunu, Bodrum’da bir nikah töreninde birlikte şahitlik yaptıklarını ve Kavala’nın Akşener aleyhine sol medyada haber çıkmasını engellediğini söylediğini aktardı.
Zamanlaması özenli bir şekilde ayarlanmış bir yazıydı bu. Çünkü o günlerde MHP’de genel başkan seçiminin önünü açacak tüzük değişikliği için olağanüstü kurultay yapılması ile ilgili tartışmalar sürüyordu. Muhalif adaylar arasında yer alan Akşener de parti içinden ve dışından hedef tahtasındaydı.
Kavala, Akşener ile kuzen olduğu iddialarıyla ilgili “Teyze çocuğu değiliz, birbirimizin kuzeni değiliz ama ortak bir kuzenimiz var” açıklamasını yapınca Hasan Öztürk, 3 Haziran 2016’da ‘Osman Kavala: Akşener ile teyze çocuğu değiliz ama…’ başlıklı bir yazı daha yazdı.
Öztürk, bu yazısında Kavala’ya Akşener ile ilgili sorular sorup araya bir de “Sahi ‘Başkanlık sistemi’ konusunda görüşleriniz neler” sorusunu sıkıştırmış, Hilal Kaplan’ın ortaya attığı “Seni başkan yaptırmayacağız” sloganının mucidinin Kavala olduğu iddiasını bir kez daha hatırlatmıştı.
Kavala, Hasan Öztürk’e ikinci kez yanıt verince Öztürk, 7 Haziran 2016’da ‘Osman Kavala’ya sorduğum sorular havada kaldı ama…’ başlıklı bir yazı daha yazdı. Öztürk bu yazısında da Akşener ile Kavala’nın eşi Ayşe Buğra arasında bir bağlantı kurmaya çalışıyordu.
Topyekun hedefe koydular
BirGün gazetesi 16 Aralık 2016’da ‘Savaş yoksulları ‘şehit’ onları milyoner yapıyor’ manşetiyle çıkmıştı. Haberin konusu Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar’ın teknik müdür olduğu Baykar Makina’ya altı adet İHA için 36 milyon 77 bin dolar ödendiğiydi.
BirGün gazetesi bu haber nedeniyle iktidar yanlısı televizyon kanalların, gazetelerin ve internet sitelerinin hedefi oldu. Bazı televizyon yayınlarında BirGün’ü kapatma çağrısı bile yapıldı.
Aynı gün Star gazetesinin internet sitesinde BirGün gazetesinin hedef alındığı bir yazıda Kavala’nın BirGün’ün sermayedarı olduğu iddia edildi ve Hilal Kaplan’ın ortaya attığı F-16 modernizasyonu iddiası tekrarlandı.
Söz konusu haber nedeniyle 2015’te kurulan ve AKP yanlısı yayınlarıyla bilinen Yenisöz gazetesi, 19 Aralık 2016’da ‘Kızıl Soros’un adamları insansız hava araçlarımıza saldırıyor’ manşetiyle çıktı.
Manşet görselinde Kavala, Abdullah Öcalan ve Sırrı Süreyya Önder yan yana getirilmişti. Haberin içeriğindeki iddialar ise Hilal Kaplan menşeliydi.
Gündemde tutmak için yeni iddia
Hilal Kaplan’ın Ağustos 2015’teki yazısıyla başlayan suçlayıcı, provokatif Kavala yayınlarında hep aynı iddialar vardı. Bu iddialar Kavala tarafından da yanıtlanmıştı.
Daha önce Kavala’yla ilgili birçok yazı yazan Yeni Şafak gazetesi yazarı Hasan Öztürk, 21 Mart 2017’de yazdığı ‘Osman Kavala’nın parmak izi nerede bulundu’ başlıklı yazısında ortaya yeni bir iddia attı.
Bunu yapmadan daha önceki iddiaları tekrarlayan Öztürk, Kavala’nın yerli otomobil projesinde yer aldığını iddia etti ve “Nasıl olur da Türkiye’nin çok önemsediği ‘yerli otomobil’ projesinde bir şekliyle yer almasına müsaade edilir” diye sordu.
Öztürk, aynı konuyla ilgili 24 Mart 2017’de bir yazı daha yazdı. Öztürk, “Bakan Özlü, ‘Ben yerli otomobil projesini önemsiyorum ayağımı sıkar mıyım hiç?’” başlıklı yazısında bir önceki yazısında yer alan ‘Kavala’nın yerli otomobil projesinde yer aldığı’ iddiasına açıklık getiriyordu.
Yazıda Kavala’nın 1988’de ortağı olduğu teknoloji şirketinde genel müdürlük yapan Pertev Cinalioğlu’ndan bahsediyordu.
Öztürk’ün anlatımına göre yerli otomobille ilgili bir önceki yazısından sonra Bilim ve Sanayi Bakanı Faruk Özlü kendisini aramış, Öztürk’e Cinalioğlu’na Kavala’yı tanıyıp tanımadığını sorduğunu söylemiş. Cinalioğlu da Kavala’yı 1990’da bir kez gördüğünü söylemiş.
Öztürk’ün yazdığının aksine Kavala, yerli otomobil projesinde yer almamış, ancak bu iddia sayesinde Hilal Kaplan’ın 2015’te ortaya attığı iddialar bir kez daha hatırlatılmış oldu.
Pelikan bir kez daha sahnede
Hasan Öztürk’ün Kavala ile ilgili Mart 2017’deki son yazılarından sonra altı ay boyunca Kavala’ya ilişkin suçlayıcı bir yazı yazılmadı. Ta ki 19 Eylül 2017’ye kadar.
Kavala’nın gözaltına alınmasından tam bir ay önce 19 Eylül 2017’de ‘Pelikancılar’ olarak bilinen Bosphorus Global’e ait Yekvücut internet sitesinde ‘Özel haber: Osman Kavala’nın merak uyandıran hikayesi’ başlıklı bir yazı yayınlandı.
Metin, Hilal Kaplan’ın ilgi görmediği için tekrar yayınladığı Kavala yazısından esintiler barındırıyordu.
Yazı şöyle başlıyordu: “Osman Kavala Türkiye’de hak ettiği ilgiyi görmediğini düşündüğümüz bir işadamı.”
Yazının başında Hilal Kaplan’ın yazdığı iddialar tekrarlanırken, Osman Kavala’nın ticari faaliyetlerine yönelik ayrıntılı döküm veriliyordu. Kavala’nın ne kadar vergi ödediğine kadar ince bir çalışma yapılmıştı.
Bu derlemeden 10 gün sonra 29 Eylül 2017’de aynı sitede bu defa da ‘Özel haber: Osman Kavala’nın sivil şebekesi’ başlıklı bir yazı daha yayınlandı. Başlığından başlayarak yazının bütününe Kavala’nın sivil toplum çalışmalarını terör örgütleriyle ilişkilendirmeye çalışan bir dil hakimdi.
Sıklıkla George Soros’un Açık Toplum Vakfı’yla bağlantısına dikkat çekiliyordu. Vakfın kurucusu ve ilk başkanı Can Paker’in Erdoğan’a yakın olması nedeniyle istifa ettirildiği, bundan sonra Kavala’nın İshak Alaton’la birlikte vakfın güçlü isimlerinden olduğu yazıldı.
Ancak Paker ile ilk ayrışma Açık Toplum Vakfı’nın 2007 yılında ‘mahalle baskısı‘ konulu raporunda Fethullahçı yapının insanlara uyguladığı baskıya yer verilmesine karşı çıkması nedeniyle yaşandı.
Paker, 2013 yılında da Fethullah Gülen’i Pensilvanya’daki malikanesinde ziyaret etmişti.
18 Ekim 2017’de gözaltına alınan Kavala, 1 Kasım 2017’de tutuklandı.
Kavala, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde gözaltındayken Yekvücut internet sitesinin Twitter hesabından Kavala aleyhine paylaşımlar sürdü.
Henüz, gözaltı gerekçesi avukatlara ve Kavala’ya bildirilmemişken bu hesaptan Gezi Parkı eylemlerini finanse ettiği iddia edildi.
Kavala’nın hukuki süreci
Osman Kavala, 18 Ekim 2017’de İstanbul’da gözaltına alındı.
Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 312. maddesinde düzenlenen ‘Cebir ve şiddet kullanarak hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek’ ve TCK’nin 309. maddesinde düzenlenen ‘Cebir ve şiddet kullanarak Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek’ suçlamaları yöneltiliyordu.
Kavala, aynı suçlamalarla tutuklandı.
Kavala’nın tutuklanmasından sonra aynı soruşturma kapsamında 18 Kasım 2018’de akademisyen, film yapımcısı ve sivil toplum çalışanı başka kişiler de gözaltına alındı.
Gözaltılardan sonra suçlamanın Gezi Parkı eylemlerine destek vermek olduğu ortaya çıktı. Gözaltına alınanlardan sivil toplumcu Yiğit Aksakoğlu tutuklandı, diğer kişiler serbest bırakıldı.
Kavala tutukluluğunun ikinci ayında Anayasa Mahkemesi’ne (AYM), sekizinci ayında da AİHM’e başvurdu.
AİHM, Kavala’nın dosyasının öncelikli olarak değerlendirilmesi talebini kabul etti.
Deliller eski ortaktan
Soruşturmayla ilgili iddianame 19 Şubat 2019’da tamamlandı. İddianame açıklandığında Kavala 490 gündür tutukluydu.
İddianamede, 16 kişinin Gezi Parkı eylemleriyle ilgili olarak ‘cebir ve şiddet kullanarak hükümeti devirmeye teşebbüs’, ‘kamu malına zarar vermek, ibadethanelere ve mezarlıklara saygısızlık’, ‘tehlikeli maddelerin yasadışı yollardan edinilmesi’ gibi suçlarla ağırlaştırılmış müebbet ve 2 bin 970 yıl hapisle cezalandırılmaları talep edildi.
İddianamede suçlamaya delil olarak gösterilen telefon tapeleri ve raporlar, ‘FETÖ’ soruşturması kapsamında tutuklanan Emniyet mensuplarınca hazırlanmıştı. Bu gerçeğin ortaya çıkmasından sonra savcılık ‘delillerin yeniden kıymetlendirildiği’ açıklamasını yaptı.
İddianamede, Açık Toplum Enstitüsü kurucusu George Soros’a sıklıkla atıf yapılarak, Soros’un Gezi eylemlerinde etkin olduğu öne sürüldü. Ancak nasıl etkilediği ile ilgili somut hiçbir delil yoktu.
İddianamede Kavala ve diğer sanıkların şiddet içermeyen eylemlerin ülke geneline yayılması için koordineli şekilde hareket ettikleri, ‘Taksim Dayanışması’nı kontrol ettikleri ve yönettikleri, eylemlere destek sağlamak için sergi ve toplantı, film ve video kaydı gösterimlerine yardım etmek gibi eylemler suç delili olarak sıralandı.
AYM başkanı: Suç değil
Kavala’nın bireysel başvuruda bulunduğu AYM, 22 Mayıs 2019’da başvuruyu dosyada hak ihlali görmediği gerekçesiyle beşe karşı 10 üyenin oyuyla reddetti.
Karara muhalefet eden beş üyenin arasında AYM Başkanı Zühtü Arslan da yer alıyordu.
Arslan, şerhinde Kavala’nın Gezi olaylarına katılmış ve bu olayları desteklemiş olmasının tek başına bir suç işlediğini göstermeyeceğini belirtmişti.
Karara muhalefet eden diğer üyeler de savcılığın Kavala’nın Gezi Parkı eylemlerinden dört yılı aşkın süre sonra tutuklanmasının neden gerekli olduğunu açıklayamadığını, MASAK raporunda Gezi eylemlerinin Kavala’nın yönetiminde olduğu kuruluşlar tarafından finanse edildiğine ya da söz konusu fonların suç işlemek amacıyla kullanıldığına ilişkin bir delil ortaya koyulmadığını kaydetti.
Davadan alındı
Davanın ilk duruşması 24 Haziran 2019’da yapıldı. Kavala, bu duruşmaya geldiğinde 615 gündür tutukluydu. Bu duruşmada Kavala’nın oyçokluğuyla tutukluluk halinin devamına hükmedildi.
O dönemki mahkeme başkanı Mahmut Başbuğ, kararda Kavala’nın ev hapsi şartıyla tahliye edilmesi gerektiğini belirtmişti.
İkinci duruşma 18 Temmuz 2019’da yapıldı. Kavala bu duruşmada da yine oyçokluğuyla tahliye edilmedi.
Bu duruşmadan sonra Kavala’nın tahliye edilmesi yönünde oy kullanan mahkeme başkanı Mahmut Başbuğ ve üye hakim, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) kararıyla aynı mahkemenin ikinci heyetinde görevlendirildi.
Davaya bakan heyetin başkanlığına Galip Mehmet Perk getirildi.
Perk’in ismini taşıyan Twitter hesabında Berkin Elvan için ‘terörist’ denen paylaşımların beğenildiği ortaya çıktı. Bu haberlerin ardından söz konusu hesap sahibi tarafından askıya alındı.
Yeni başkan 8 Ekim 2019’da yapılan üçüncü duruşmayla birlikte davayı yürütmeye başladı. Bu duruşmada Kavala’nın oybirliğiyle tutukluluğunun devamına karar verildi.
Kavala hakkında 1 Kasım 2017’de tutuklandığı ‘cebir ve şiddet kullanarak Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek’ suçlaması yönünden 11 Ekim 2019’da re’sen tahliye kararı verildi.
Ancak Gezi davasından tutuklu olduğu için serbest bırakılmadı.
AİHM: Derhal serbest bırakılsın
AİHM, 10 Aralık 2019’da Kavala’nın başvurusuyla ilgili hak ihlali tespitinde bulundu.
Kararda, Kavala’nın makul şüphe olmadan siyasi sebeplerle tutuklandığı belirtilerek derhal serbest bırakılması gerektiği kaydedildi.
Mahkemenin tavrı belirginleşiyor
AİHM’in kararından iki hafta sonra 24 Aralık 2019’da davanın dördüncü duruşması görüldü.
Mahkeme, AİHM kararının kesinleşmediği gerekçesiyle tahliye talebini reddetti ve oybirliğiyle Kavala’nın tutukluluğunun devamına karar verdi.
Mahkemenin verdiği bir diğer karar, Gezi eylemleri sırasında Eskişehir’de Ali İsmail Korkmaz’ın dövülerek öldürülmesi olayında ölümcül tekmeleri attığı için 10 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırılan polis Mevlüt Saldoğan’ı zarar gördüğü gerekçesiyle davaya katılan sıfatıyla kabul etmesiydi.
Cezaevinden gözaltına alındı
Davanın beşinci duruşması 28 Ocak’da görüldü. Kavala, bu duruşmada da AİHM kararının kesinleşmediği gerekçesiyle tahliye edilmedi.
Son duruşma ise 18 Şubat’ta yapıldı. Hükmün açıklandığı bu duruşmada mahkeme, oybirliğiyle yurt dışında bulunan sanıkların haricinde bütün sanıkların beraatine, Kavala’nın da tahliyesine karar verdi.
Ancak cezaevinden çıkarılmayan Kavala, İstanbul başsavcılığı tarafından daha önce re’sen tahliye edildiği dosyadan gözaltına alınarak Emniyet’e götürüldü.
Erdoğan devreye girdi
Kavala hakkında henüz bir karar verilmeden önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında Gezi davasında verilen kararla ilgili konuştu.
Erdoğan, şunları söylemişti:
“Bu (Gezi eylemlerini kastediyor) masum bir ayaklanma hadisesi değildir. Ciddi anlamda perde arkasında Soros türü bazı ülkeleri ayaklandırmak suretiyle oraları karıştıran tiplerdir. Bunun malum Türkiye ayağı (Osman Kavala’yı kastediyor) hapisteydi. Onu bir manevrayla beraat ettirmeye kalktılar.”
Aynı gün akşam saatlerine doğru HSK, dava kapsamında beraat kararı veren üç hakim için inceleme ve soruşturma izni verdi.
O gün Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne getirilen Kavala, ‘cebir ve şiddet kullanarak Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek’ suçlamasıyla bir kez daha tutuklandı.
Savcılık, Kavala’nın darbe girişiminin karar sürecine katıldığına dair bulgu olduğunu öne sürdü ancak bu bulgunun ne olduğunu açıklamadı.
İfadesi alınmadan tutuklandı
İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği, 9 Mart’ta Kavala’yı yine aynı soruşturma kapsamında bu defa da ‘casusluk’ suçlamasıyla tutukladı.
Kavala ifadesinin alınması için ne savcılığa ne de Emniyet’e götürüldü.
Kavala hakkında 20 Mart’ta ‘cebir ve şiddet kullanarak Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek’ suçlamasıyla bir kez daha re’sen tahliye kararı verildi.
AYM’ye ikinci başvuru
Tahliye talepleri reddedilen Kavala, 4 Mayıs’ta tutukluluk halinin devam etmesinin hak ihlali olduğu gerekçesiyle bir kez daha AYM’ye başvurdu.
12 Mayıs’ta AİHM’in Kavala’nın siyasi gerekçelerle tutuklu olduğuna ilişkin hak ihlali kararı kesinleşti.
Avrupa: Kavala’yı serbest bırakın
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, hakkındaki AİHM kararı kesinleşen ama yine de serbest bırakılmayan Kavala hakkında Türkiye’ye çağrıda bulunarak serbest bırakılmasını istedi.
Komite, Kavala’nın yeni bir soruşturmadan tutuklanmış olsa da AİHM’nin tespit ettiği ihlallerin devam ettiğine dikkat çekti.