SEÇİL TÜRESAY
secilturesay@diken.com.tr
İstanbul adayları CHP’li Ekrem İmamoğlu ve AKP’li Binali Yıldırım’ın canlı yayındaki buluşacağı açıklanınca ‘düello’ başlıkları atıldı. Yayının, ‘gladyatörlerin kapışması’ olacağı yönünde beklenti vardı. Ancak ikilinin yan yana oturup moderatör İsmail Küçükkaya’nın sorularını yanıtlamasının izleyicideki yansıması ne düello başlığını doldurdu; ne de kapışma beklentisini karşıladı.
“Yurttaş program ve iki aday için ne diyecek?” sorusuna yanıt aramak amacıyla yayını ‘dışarıda’ izledim. Önce Üsküdar’daki Uncular Caddesi üzerindeki Uncular Kıraathanesi’ne gittim.
Okeyin yancısı
Açıkçası Beşiktaş’tan bindiğim motordan Üsküdar’a inene kadar ve sahilden kıraathaneye yürürken kimsede ‘Yayın var yetişelim’ telaşı görmedim ya da bahsedeni duymadım. Üsküdar’da sahil, her pazar olduğu gibi kalabalıktı. FB-GS maçlarının sokağa daha çok yansıdığını söyleyebilirim!
Kıraathanede de aynı hava hakimdi. Rizeli işletmecisi Ramazan beyin, “Batak yoksa okey var” sözünü doğrulayan müşterilerinin çoğu okey oynuyordu ve yayın ‘okeyin yancısı’ konumundaydı. Ramazan bey, “Herkesin gönlünde bir aslan yatar, kimse oyunu değiştirmez. Bu programın sadece kararsızlar üzerinde bir etkisi olabilir” dedi. İlerleyen dakikalarda ise “Ekrem İmamoğlu 16 milyonu kucaklayacağını söylüyor ama işine gelmeyen bir soruyla karşılaştığında hemen dişini gösteriyor” yorumunu yaptı. Çalışanı Erdoğan oy kullanmadığını söylese de ‘Binali beyin dersine iyi çalıştığına’ kanaat getirdi.
O caddede oturan bir esnaf, “İmamoğlu net konuşmuyor. Yanıt vermek istemediği soru karşısında top çeviriyor. Samimi değil. Bu programda da öyle yapıyor” dedi.
Dağ fare doğurdu
CHP adayının 31 Mart gecesi yaşananlar ve Yüksek Seçim Kurulu’nun iptal kararı üzerinde durması nedeniyle program başındaki ‘orta ölçekli gerginlik’ sona erince sıkılanlar çoğunluktaydı. Yukarıda bahsettiğim esnaf, “Gördüğüm en kalitesiz program” dedi. Ancak, İmamoğlu’nun Trabzonluluğundan mütevellit ‘laf ebesi olduğunu, bır bır bır konuştuğunu’ ve programın ‘baskın karakteri’ olduğunu söyledi. Ve, CHP’nin lideri olursa AKP’yi zorlayacağı konusundaki öngörüsünü ve oy çalınmadığını düşündüğünü dile getirmekten de çekinmedi.
Kıraathanedeki yurttaşa göre program için “Dağ fare doğurdu” demek mümkündü. Yaşlı bir amca ise 17 yıl aradan sonra böyle bir programın yapılabilmesinin her şeye rağmen olumlu bir gelişme olduğunu söyledi.
AKP üyesi olduğunu söyleyen Kenan Şanslı bir ara sıkılıp, “Bu programdan bir cacık olmaz” diyerek dışarı çıktı. Tekrar içeri girdiğinde ise İmamoğlu’nu samimi bulmadığını, CHP’ye ‘HDP meselesi’ nedeniyle asla oy vermeyeceğini ifade ederek, bu programda Yıldırım’ın İstanbul’da iş yapacağını gösterdiğini söyledi.
Orta yaşlı bir diğer müşteri programda Yıldırım’ın ‘pasif’, İmamoğlu’nun ise ‘kaypak’ bir tutum sergilediğini belirtti. Üsküdar’ın merkezindeki kıraathanede iki tarafın da seçmeni olacağını tahmin ediyordum. Ancak, yayın sırasında orada olan herkes Yıldırım’ın seçmeniydi. Ramazan bey, “Aslında gündüz gerçekten CHP seçmeni de geliyor sürekli AKP’ye, söyleniyorlar” dedi.
Anladım ki İmamoğlu’nun seçmeni müşteriler yayını evde izlemeyi tercih etmişti. Uncular Kıraathanesi’ndeki tek İmamoğlu seçmeni “Helal olsun Pontuslu’ya” diyerek son dönemde bu ifade üzerinden yürütülen tartışmalara kinayeli bir gönderme yapan ‘kalender abimizdi’.
Üsküdar’dan Beşiktaş’a…
Bu nedenle izlenimdeki dengeyi sağlamak adına ‘devre arasında’ İstanbul Seninle Kazanacak Platformu’nun Kadıköy’deki Yoğurtçu Parkı’nda kurduğu dev ekrandan izleyen kalabalığın arasına karışmaya karar verdim.
Yoğurtçu’da yüzlerce kişi iskemlelerde, banklarda ya da çimlerde oturarak yayını izliyordu. Kıraathaneyi ‘Binali beyin tribünü’ diye görürsek -ki programın gidişatı nedeniyle her iki tarafta da interaktif bir izleyici kitlesi, maç havası yok denecek kadar azdı- Yoğurtçu da ‘Ekrem beyin tribünü’ydü.
İmamoğlu’nun sözleri alkışlanıyor; rakibine esprili bir gönderme yaptığında ise kahkaha sesleri yükseliyordu. Aralarda Athena’nın, adı, İmamoğlu’nun sloganı olan ‘Her Şey Güzel Olacak’ şarkısı çalıyordu.
Burada da program için “Dağ fare doğurdu” yorumu egemendi. Avukat Özge hanım, “Konuştuklarını sahada söylediklerinden biliyoruz. Herkesin oyu belli kimseninkini değiştireceğini sanmıyorum” dedi.
Gemi kiralayan bir şirkette çalışan Özgür bey ise daha ‘ateşli bir tartışma’ beklediğini belirterek, “Ancak öyle olmadı” dedi ve şöyle devam etti: “Programın en iyi yanı İmamoğlu’nu belki şimdiye kadar hiç bu kadar uzun süre dinlememiş olan AKP’lilerin de dinlemesi oldu. Bence, binde bir de olsa Ekrem Bey’in lehine etkisi olmuştur.”
‘İmamoğlu netti; Yıldırım farazi konuştu’
Radyocu Alp bey de yayını ‘düşük profilli’ diye niteledi ancak İmamoğlu’nun Yıldırım’a göre bir adım önde olduğunu söyledi. Kalabalıktaki kadınlar arasındaki bir mimar ise “Bence ikisi de ılımlı ve nazikti. Ekrem İmamoğlu net ve rakamlarla konuşurken, Yıldırım farazi konuştu. Söylediklerinin altını dolduramadı” dedi.
‘Tansiyonun yüksek olması AKP’ye yarardı’
İşletmeci Hacer Hanım ise beklenen ‘hararetli tartışmanın olmamasının, tansiyonu düşük bir yayın olmasının’ İmamoğlu’nun lehine olduğunu savundu. Ve, yıllar sonra böyle bir yayının olmasının her şeye rağmen çok olumlu bir adım olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “Kavga çıksaydı; İmamoğlu sakin üslubunun dışında bir tavır sergileseydi AKP’ye yarardı. Seçime bir hafta kala tansiyonu düşüren bir yayın olması çok iyi oldu.”
İstanbul Seninle Kazanacak’ın bir gönüllüsünün görüşü şöyleydi: “Çok yüzeysel bir program oldu. Ama İmamoğlu daha samimiydi. Diğer taraf sanki bir kurgunun ürünü gibi cümleler kuruyordu. Kararını vereni etkilemez ama kararsızlar ya da sandığa gitmeyenler üzerinde etkisi olursa İmamoğlu lehine olur.”
Avukat Deniz bey de İmamoğlu’nun İstanbul meselelerine daha hakim olduğunu, Yıldırım’ın ‘daha saldırgan, çamura yatmaya meyilli olduğunu ve rakibinin üzerine oynadığını’ öne sürdü, ancak, CHP adayının rakibinin ‘oyununa gelmemesinin’ onun artı hanesine yazıldığını söyledi.
Gerçi programın sonunda, “Beni nasıl beğendiniz?” diye soran İsmail Küçükkaya iki adayın da kendisini beğendiğinden emindi ama bu görüşünün sokaktaki yurttaşta da karşılığı vardı. Üsküdar’da ve Yoğurtçu Parkı’nda konuştuğum herkes Küçükkaya’nın programı iyi yönettiğini, dengeyi sağlayabildiğini söyledi.