CANAN COŞKUN
canancoskun2@gmail.com
@canancoskun
İranlı uyuşturucu baronu Naci Şerif Zindaşti, adamları ve Zindaşti’ye emniyetten bilgi sızdıran polislerin de aralarında bulunduğu 20 kişi hakkındaki davanın altıncı duruşması geçen hafta görüldü.
14 yıldır İsveç’te yaşayan ve İran istihbaratının hedefinde olan İranlı aktivist Habib Chaab’ın kaçırılmasıyla ilişkilendirilen sanıklar, MİT görevlileri tarafından kaçırıldıklarını ve beden bütünlüğünü bozacak şekilde işkenceye uğradıklarını söyledi.
Habib Chaab’ın kaçırılmasıyla ilişkilendirilen 12 sanık ‘örgüt üyeliği’, ‘cebir, tehdit, hile ve silah kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma’ ve bu suça yardım etmekten yargılanıyor. Gazeteci Timur Soykan’ın aktardığına göre bu dosyada yargılanan kişiler Habib Chaab’ın İran’a kaçırılmasının Türkiye ayağıydı. İfadelerde bahsedilen İranlı kadın ise İran istihbaratına çalışan bir ajandı ve Chaab ile eskiden tanıştıkları için onu İstanbul’a çağıran kişiydi.
Bir aktivisti kaçıran kişilerin, MİT tarafından kaçırıldığı ve işkenceye uğradığı ne savcılığın ne de mahkemenin ilgisi çekti. Sanıkların anlattıkları soruşturma aşamasında da konuşuldu ve hatta sanık Bahtiyar Fırat’ın kaçırılması Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde gündeme getirildi.
Habib Chaab ise şu an İran’da cezaevinde tutuluyor.
‘Biz devletiz’
İstanbul 40’ıncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada savunma için ilk söz birleşen dosyanın tutuklu sanığı Fatih Diri’ye verildi. Diri, sözlerine öğretmen olduğunu söyleyerek başladı.
Diri, geçen yıl ekim ayı başında ikamet ettiği Batman’dan İstanbul’a gitmek üzere Van’a geçtiğini söyledi. Yoldayken davanın tutuklu diğer sanığı olan arkadaşı Bahtiyar Fırat’ın kendisini arayarak misafirine havalimanında refakat etmesini istediğini belirtti. Diri’nin anlatımına göre misafir İranlı bir kadındı. O da aynı uçakla İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanı’na geldi.
Diri, daha sonra kendilerini polis olarak tanıtan kişiler tarafından kaçırılarak 40-45 gün boyunca bir hücrede tutulduğunu, elektroşok, kerpeten ve coplarla işkenceden geçirildiğini iddia etti. Diri, bu kişilerin kim olduğunu kendilerine sorduğunda “Biz devletiz, hâkim biziz, savcı biziz, mahkeme biziz. Biz istemediğimiz sürece buradan çıkamazsın” dediklerini anlattı.
‘Kennedy suikastını bile kabul ederdim’
Diri, bu kişilerin aile bireylerini öldürme tehdidinde bulunduğunu söylerken “Yani eğer olsaydı Kennedy’nin suikastını bile kabul ederdim. O raddeye geldim” ifadelerini kullandı.
Diri, kendisini kaçıran kişilerin 10 sayfadan oluşan bir ifade getirdiğini ve bunu kendisine ezberletip video kaydına aldıklarını söyledi. Kendisini kaçıran kişilerin bazı fotoğraflar gösterdiğini ve bu kişiler hakkında ifade vermeye zorlandığını anlattı. Diri, bu kişilerin cezaeviyle ilgili de “Mahkûm bizim adamımız, gardiyan bizim adamımız, müdür bizim adamımız. Seni şişletiriz” dediğini aktardı.
Diri, ailesinin kendisi hakkında kayıp ilanı verdiğini ancak emniyetin bu konuda bir çalışma yapmadığını savundu.
25 yıllık arkadaşını tanımadı
Fatih Diri, ifadesinin devamında başta 25 yıldır arkadaşı olduğunu söylediği sanık Bahtiyar Fırat’ı tanımadığını söyledi. İstanbul’dan Van’a yine tanımadığını söylediği dava sanıklarından olan Fikret Fırat ile döndüğünü, davanın sanıklarından Nevzat Çerik’in kendisini Başkale’ye bırakıp bırakamayacağını sorduğunu anlattı. Diri’nin anlatımına göre bu kişiyle birlikte taksiye bindiler, Çelik’i yol üzerinden alacak kişileri bir süre beklediler, bu kişiler gelmeyince taksici geri döndü. Nevzat Çelik ile bir süre beklediler ve en sonunda otostop çekerek döndüler.
Taksinin önü kesildi
Davanın tutuklu sanıklarından Bahtiyar Fırat ise, 12 Ekim 2020 saat 23:35’te Dış Hatlar Terminali’nde beklerken üçü resmi kıyafetli polis olmak üzere altı-yedi kişinin kendisine valizinde sorun olduğu söylediğini anlattı. Fırat, valizinde arama yapılırken uçağını kaçırdığını, sonrasında gece ablasının evine gitmek üzere yoldayken taksinin önünün üç tane araç tarafından kesildiğini anlattı. Fırat, havaalanındaki kişilerin MİT mensubu olduğunu iddia etti.
Askılı, elektrikli, asitli işkence
Taksinin önünü kesen araçlardan birine alındığını söyleyen Fırat, yüzüne kar maskesi takıldığı için nereye gittiklerini anlamadığını ancak yolun 5,5-6 saat sürdüğünü belirtti. Vardıkları yerde ters kelepçeli bir şekilde hücrede tutulduğunu söyleyen Fırat, orada 45 gün kaldığını anlattı. Fırat, çıplak bir halde askı dediği bir sisteme bağlanılarak bekletildiğini, sopalarla kalçasından ayağına kadar vurulduğunu, göğüs kıllarının tamamının çekilerek meme uçlarının şişene kadar döndürüldüğü, beden bütünlüğünün bozulacak şekilde cinsel şiddete uğradığını, sırtına ve kalçalarına asit döküldüğünü, ayaklarından ve cinsel organından elektrik verildiğini aktardı.
Fırat, Zindaşti ile uzaktan akrabalık bağı olduğunu, Zindaşti’nin kızının cenazesine de gittiğini, kaçırılmasının bununla ilgili olduğunu savundu.
Mahkeme, Habib Chaab’ın mağdur beyanının alınması için gerekli işlemlerin yapılmasına karar verdi ve olayla ilişkilendirilen sanıklar Nevzat Çerik ve Mesut Fırat’ın yurt dışına çıkışlarının yasaklanması şartıyla tahliye edilmesine karar verdi. Bir sonraki duruşma 9 Mart 2022’de yapılacak.
Zindaşti davası
Zindaşti ismi ilk olarak, 24 Eylül 2007’de İstanbul’un Büyükçekmece ilçesinde düzenlenen operasyonda 75 kilo eroinle yakalanıp tutuklanmasıyla gündeme gelmişti. Aynı yıl ‘FETÖ’den firari savcı Zekeriya Öz’e ifade veren Zindaşti, sonrasında ‘gizli tanık’lık şartıyla serbest bırakılmıştı.
Zindaşti 6 Nisan 2018’de, bu kez adının karıştığı 10 cinayet ve ‘FETÖ’ bağlantısı sebebiyle yeniden tutuklanmıştı. Altı adamıyla birlikte 11 Ekim 2018’de sürpriz bir biçimde tahliye edilen Zindaşti, saatler içinde sırra kadem basmıştı.
‘Kuzu aracı oldu’ iddiası
Zindaşti’nin tahliye edilmesinde geçen yıl kasım ayında Covid-19 nedeniyle hayatını kaybeden AKP’li anayasa profesörü Burhan Kuzu’nun aracı olduğu iddia edilmişti. Kuzu yaşamını yitirmeden ortaya atılan bu iddialarla ilgili açıklama yapmış “Hakimi aradım ama baskı yapmadım, ne gücüm ve forsum var ki” demişti.
Kuzu hakkında ‘nüfuz ticareti’ suçundan beş yıla kadar hapis istemiyle dava açılmıştı, ancak Kuzu hakim karşısına çıkmadan yaşamını yitirdi.
Birleşik Arap Emirlikleri’ne sığınan organize suç örgütü lideri Sedat Peker de ağustos ayında yaptığı paylaşımlarda Kuzu’nun Zindaşti’nin hasmı Orhan Ünğan’nın davasını geri çekmesi için kendisiyle iletişime geçtiğini ileri sürmüştü. Peker, Kuzu’ya ‘başka kadınlarla birlikte görüntüleri olduğu’ gerekçesiyle şantaj yapıldığını iddia etmişti.
Suçlamalar
Zindaşti’ye ‘tasarlayarak kasten öldürme’, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurmak’, ‘birden fazla kişiyle silahla tehdit’, ‘silahla kasten yaralamaya teşebbüs’ ve ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlamaları yöneltilirken, polis memurlarının da aralarında bulunduğu diğer şüphelilere de ‘örgüt üyeliği, örgüt adına suç işlemek, suç üstlenme, verileri aykırı olarak ele geçirme, silahla tehdit ve görevi kötüye kullanma’ suçlaması yönlendiriliyor.