Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Bir gün uyandığımızda aile hekimliği zincirleri kuran özel şirketlere yasal izin verildiğine rastlarsak sakın şaşırmayalım. Aynen şehir hastaneleri gibi. Geçmişin SSK hastaneleri misali aile hekimliği modeli de binasından olanaklarına, iş yükünden bütçe eksikliğine halkın nezdinde itibarsızlaştırılıyor. Bekleme odası olmayan, yer yer bodrum katlarında binalarda hizmet vermeye zorlanıyor aile hekimleri.
Bu modelin karşısına içinde şık kafeteryası, ücretli de olsa çocuk oyun alanı, bol neon ışıkları, konforlu bekleme salonu olan zincir aile hekimliği konduğunda sonuç maluma çıkar. Model zaten hazır: Aynen şehir hastanelerinde olduğu gibi Sağlık Bakanlığı arsayı bedava verir, şirketlere en az 25 yıl boyunca kira ve bina bakım parası öder, yetinmeyip yüzde 70 doluluk garantisi verir. Aile hekimlikleri binalarına ayrılmayan bütçenin bu aile hekimliği şirketlerine cömertçe aktarılacağını tahmin etmek zor değil.
Günümüzde aile sağlığı merkezleri fizik yapısı ve çalıştırılan personele göre A-B-C-D- ve sınıfsız olarak beş gruba ayrılmakta, cari giderleri de bu sınıflamaya göre ödenmektedir. Sağlıkta eşitsizlikleri yasal düzlemde meşrulaştıran şu anlayışa bakın hele. Şimdi bunun karşısına şirket zincirlerini koyduklarını düşünün…