Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
İyi de Sayın Rejimin Başı…
O sözünü ettiğiniz vahşet görüntülerinin sahnesi Sednaya Cezaevi, sizinle Esad Ailesi, yatta gezinirken yok muydu? Ya da dünyanın dört bir tarafında, sizin de pekâlâ el sıkışabildiğiniz, “dostum” diye fotoğraf karelerinde birlikte yer alabildiğiniz, özellikle de aynı bölgede yer alan (Ortadoğu, Körfez, Rusya, İran, Afrika, bir dönem İsrail) başka liderlerin ülkelerinde böyle cezaevleri yok muydu? Hâlâ yok mu?
Daha açık yazalım… Onların da Beşşar gibi devrilip kaçmasını mı bekliyorsunuz, arkalarından (bu çok önemli) ağız dolusu “Diktatör ve onun kanlı zindanları” muhabbeti yapabilmek için. Ben diyeyim Sisi, sen de Netanyahu, ben diyeyim Putin, sen de Bin Zayed, ben diyeyim Şeyh Temmim, sen de Hasan Bin Selman… Bin bilmem ne… Liste kabarık da yerimiz dar.
Sadece zindanlar da değil, yukarıda uzun uzun sıraladığım “demokrat mı, diktatör mü” babında evrensel şablonlar da söz konusu.
Demem o deme ki…
Ben sizin yerinizde olsam, bu “diktatör – demokrat” mevzuuna çok gerekmedikçe pek girmem.