Ben Kılıçdaroğlu’nun, sanıldığı gibi “İmamoğlu ile bir siyasi yarışa girmeye ve ne olursa olsun koltuğa yapışmaya kararlı olduğuna” inanmıyorum. Dahası, yenilginin ve sonuçlarının ağırlığını ve ciddiyetini bir hayli kavradığını da düşünüyorum.
Bunları, “Kemal Bey’in Parti’nin kurucu kimliğine, ideolojisine, hatta 6 okunun temsil ettiği değerlere, dolaylı olarak Türkiye’nin bugününe ve geleceğine verdiği zararı ve yaptığı hataları” unutturmak ya da yok saymak için söylemiyorum. Tek başına “CHP nedir, kimdir, neyi temsil ediyor?” gibi soruların yanıtlarını bulamamış olmak, partiyi soldan hızla uzaklaştırmak ve partinin bugünkü kaotik (manevi ve maddi) durumuna düşürmek bile o koltukta oturmaması için geçerli nedenlerdir.
Ama hem kamuoyundaki bazı tepkilerin, hem de bir kısım medya mensubunun “hırçın ve gazetecilik etiğine yakışmayan üslupla saldırılarının da Kemal Bey tarafından hak edilmeğine inanıyorum.
Meseleleri kavramış ve biraz da “el yordamı ile” altından bir çıkış arayan bir siyasi kişilik olarak “emekliliğe hazırlanmakta olan” bir siyasi figür olduğuna inanıyorum.