Böylesi bir ortamda Batılıların başvurdukları son yöntem, Türkiye’nin ekonomisini çökertmek!
Dünkü yazımda da altını çizerek vurgulamıştım: Türkiye, jeo-ekonomik stratejileriyle jeo-politik stratejilerini eşgüdümlü götürmeyi, güç merkezleriyle üretken ilişkiler kurmayı başardığı ülkeye sermaye girdi ve ekonomide atılım gerçekleştirilebildi.
Türkiye’ye tuzak kuruluyor olabilir: Bizi Rusya’ya ve Çin’e sürüklemek ve arkadan vurmak istiyor olabilirler. Bunu aslâ gözardı etmeyelim. Osmanlı I. Dünya Savaşına böyle sürüklendi ve silindi.
Rusya’yla, Çin’le ilişkilerimizi geliştirmemiz önemli. Ama Avrupa’ya da, Amerika’ya da, Rusya’ya ve Çin’e de sonuna kadar güvenemeyiz. Sadece ittifaklar yapabiliriz.
Türkiye’nin ekonomisi sarsılırsa, ülke sosyal ve siyasî kaosun eşiğine sürüklenir. Ak Parti’ye oy veren seçmenin yarıdan fazlası, belki de daha fazlası, ekonomik gerekçelerle oy veriyor.
Sadece bu gerçek bile, ekonomik sarsıntının Türkiye’yi nasıl bir sosyal ve siyasî kaosun eşiğine sürükleyebileceğini göstermeye yetiyor olsa gerek.
Özetle: Türkiye, dik duracak ama tuzaklara karşı da hazırlıklı olacak. Ekonominin sarsılmaması ve Türkiye’nin küresel aktörler arasındaki bir çatışmanın ortasında beklenmedik bir savaş tuzağına düşürülmemesi için jeo-politik dengeleri çok iyi gözetecek. Vesselâm.