H. Ayhan Tinin / Sanat da var / Edebiyat
insanatinart@gmail.com
“Cânân ki Balıkpazarına gelmez / Degüstasyona hiç gelmez” diye yazmıştı Orhan Veli, bir imkânsızlık üzerine…
İhtimal ki “Nnbr cnm” diye yazmayı, yazmak kabul eden kuşak ya da squid game hayranları artık kolay kolay kağıtlara yazmaz, mektup ki hiç yazmaz.
Edebiyatın kurgu değil de belge bölümüne baktığımız zaman karşımıza mektuplar çıkar.
Aynı zamanda tarihsel belleğin de önemli bir kısmı, dönem kişilerinin mektuplarından oluşur.
Dolayısıyla bir dönemi anlamak, o dönemden bugüne gelinen koşulların ne olduğunu anlamak için mektuplar olağanüstü köprülerdir.
Günümüzün koşullarında mektup artık ‘eski’ kabul edilen bir biçim… Türlü elektronik yazışmalarda kısa, çok kısa, çok daha kısa nasıl yazılacağının denemeleri yapılıyor.
Sözgelimi günümüz e-postalarında ya da telefon mesajlarında birilerine yazarken hitap etmek neredeyse ortadan kalkmaya başladı. Onun yerine ‘@Ayhan.T’ gibi bir yazılı ifade kullanılan mesajları daha sık almaya başladım.
Oysa hitap bir kişiye saygının, sevginin ya da verilen değerin ifadesi olarak derin anlam taşırdı.
Hatta meslek hayatımın başlarında sorardık, “Nasıl hitap etmek doğru olur” diye.
Tam da Hâşim’i hatırlamak zamanı “Sana yalnız bir ince taze kadın / Bana yalnızca eski bir budala /
Diyen bugünkü beşer”… Muhtemeldir bazı okurlarımın, eskide kalmış düşünceler diye telakki edeceği yukarıdaki satırlar, aslında OECD Pisa testi sonuçlarıyla o kadar derinden bağlantılı ki…
Sanıyorum salgın öncesindeki son sonuçlara göre 65 ülke arasında 40. sırada gibi bir sonuç ortaya koymuştuk.
Hangi kriterde? Kendi dilinde okuduğunu anlamak!
Anlaşılır şekilde yazamayan insan okuduğunu da anlamaz.
Bunun uluslararası marka oluşturmakla, dünya sanatında, dünya biliminde var olmakla ne bağlantısı olduğunu anlamak içinse, aritmetik değil (dört işlem değil) matematik bilmek gerek.
Kısaca edebiyat ya da sanat; yalnızca sanat değildir.
Biz yine mektuplara dönelim.
Antik dönemden başlayıp insanların haberleşmek ya da duygularını veya bilgilerini paylaşmak için kullanılan mektuplar 17’nci yüzyıldan başlayıp, giderek edebi bir tür olarak sanata sızıyor.
Ancak 18’inci yüzyıldan sonra edebiyatçıların yazdığı mektuplar ve mektuplaşmalar dönemin sosyal panoramasına ve yazan kişinin sanatına, dünyasına ışık tutması açısından ayrı bir değer oluşturmaya başlıyorlar.
“Onunla İkbal kahvesinde buluşmayı kararlaştırmıştık. İkbal halıcıya satıldı. Önümüzdeki cuma günü çıkacak Yön’de ‘İkbal Öldü’ mersiyemi okuyacaksın. Yani artık İkbal yok. Orhan Kemal’i oradan aramak diye bir mesele de kalmadı…” İmza Orhan Kemal 1965.
“Bu sabah saat 10:00’da Paris’in merkezine gittim. Paris’in o güzelliği üzüntümü unutmaya yardımcı olur sanmıştım, ama öyle olmadı. İlk olarak, bugün Paris güzel değil. Hava gri ve bulutlu, günlerden Pazar, sokaklar bomboş, her şey duygusuz ve ölü görünüyor. Belki Paris’te ölü olan benim ruhumdur.” İmza S. Beauvoir 1947.
“Yengemize saygı ve sevgilerimi, afiyet ve saadet temennilerimi takdim için senden kompetan murahhas yoktur. Sana gelince; seni milyar defa kucaklıyor, şiirlerini ve mektubunu bekliyorum Ziyacığım.” İmza C. S. Tarancı 1940.
Nazım Hikmet ve Tosca’sı Semiha Berksoy Mektuplaşmalar (Kırmızı Kedi Yay.), Stefan Zweig Mektuplaşmalar 1912-1942 (Ayrıntı Yay.), Tezer Özlü-Ferit Edgü Mektupları (Alfa Yay), Enver Paşa’nın Özel Mektupları (İmge Yay.), Londra Konferansı Mektupları (Pozitif Yay.)… Kitapevlerinin listelerinde yer alan sayısız mektup derlemelerinden yalnızca birkaç örnek…
Hayatı, sanatçıları, tarihin merak ettiğiniz dönemlerini okumak için mektup derlemeleri müthiş bir zenginlik.
Kim bilir belki WhatsApp mesajlarınıza, maillerinize de bir lezzet gelir!
Mektubun ucunu mu? Yakmayın canım! Onu eskiden sevdalılar yaparmış…