TBMM’nin bir anlamda temel taşı olan Hacı Bayram Camisi, İstanbul’un fethinden çook önce 1427’de inşa edilmişti.
Adını, hemen bahçesindeki Hacı Bayram türbesinden alıyordu. Hacı Bayram‐ı Veli, Ankara’da doğmuş, tasavvuf felsefesinin en önemli temsilcilerinden biri olmuş, eserlerini Türkçe yazmış, Anadolu’da Türkçe’nin yaygınlaşmasına büyük katkı sağlamıştı.
Sanki bugün söylenmiş gibi taptaze yaşayan, yüzyıllardır insanlığı derinden etkileyen nasihatlarından bazıları şunlardı… Kin, gerçekleri gören gözleri bile kör eder. İnsanlığınızı koruyunuz. Kötülükten uzaklaşınız. İyilerle beraber olunuz. Cahilden sakınınız. İlim tahsil ediniz. İlim sahiplerine hürmet ediniz. Nefsinizi daima kontrol altında tutunuz.
Size teklif edilecek işlerde dikkat ediniz, size ait olmayan bir görüşü savunmak zorunda kalmayınız. Padişah huzurunda dahi olsanız,
hakikati söylemekten korkmayınız. Padişah sizi hoşlanmadığınız bir işe tayin ederse, kabul etmeyiniz. Düşününüz. Kıymet biliniz. Emanete hıyanet çirkindir, emaneti koruyunuz.
Ve şimdi, her akşam televizyon karşısına oturup, kendilerine “dindar” diyenlerin, Kuran’la namazla mevlidle açılan bu mübarek TBMM’yi lağvetmek için nasıl uğraştığını ibretle seyrediyoruz.
TBMM’yi korumaya çalışanlara karşı badem bıyıklılar yetmedi, türbanlıların nasıl saldırdığını, feto derneğine üye kadınların nasıl saldırdığını ibretle seyrediyoruz.
TBMM’nin harcında bulunan Hacı Bayram Veli’nin anlatmaya çalıştığı, sanırım tam olarak bu…
Emanete hıyanet hakikaten çok çirkinleşebiliyor!