Top “çalmayı” çok iyi bilen, maçın başında kale mi top mu diye yazı tura atılırken, yere düşen paranın üstüne bile plonjon yapan, daima kendi kendine pas veren, kendi ortalarına kendisi vuran, köşe olduğu için köşe vuruşlarını pek seven, verkaç bilmeyen, vurkaç’a bayılan, vole vuramayan, voli’yi iyi vuran, tekmeye asla kafa uzatmayan, karambolde kıstırırsa kafaya tekme atan, dokuz kusurlu hareketin dokuzunu da yapan, elle oynayan, taban giren, ofsaytta yakalanan, ama hakem kendisinden olduğu için hep avantaja bırakılan, yanlışlıkla bir dokun, anında mağdur olan, kendisini kıvranarak yere atan, sanırsın kaval kemikleri kırıldı, penaltıııı diye bağıran, sıkışınca topu taca atan, göz göre göre senden çıktı diyen, buz gibi gol yediğinde bile saymayan, altı pastan kazma gibi dışarı vurmasına rağmen, goooollll diye tribünlere koşan, parayla trol tutan, boş tribünlere bunları seyirci gibi dolduran, megafondan kendi ismini anons ettirip, kendi kendisine tezahürat yaptıran, 10-0 kaybetse bile, sanki kazanmış gibi şeref turu atan, kendi kendisini omuzlara aldıran, kendi pozisyonlarını kendi televizyonlarında ballandıra ballandıra yorumlatan, istersen hezimete uğrat, maçı iptal eden, itiraz edenleri coplatan, rakip seyircilerin gözüne biber gazı sıktıran, fikstürü kendisi çeken, deplasmana gitmeyen, sadece kendi statlarında sahaya çıkan, kendi statlarını yandaş müteahhitlerine yaptıran, 30 bin kişilik stada maç başına 300 bin seyirci garantisi veren, maç başladıktan sonra kuralları değiştiren, herkes 90 dakika oynarken, kendisi 90 artı van münüts oynayan, Avrupa maçlarında folluk olan, ama, 90’a taktık, ters köşeye taktık, Avrupa şampiyonu olduk diye havayi fişek fırlatan, bunların oynadığı futboldan medet umarak şampiyonluk bekleyenler çöpten marul toplarken, kırk günlük bebeklere bile tek taş pırlanta takan, rakip santraforların lisansını iptal eden, rakip kulüplerin başına kayyum atayan, yerli ve “milli” takımımız var.
Bu yerli ve “milli” takımımızı dünya kupasına almamaları hakikaten büyük haksızlık yani!