‘FETÖ’nün medya ayağına yönelik olduğu öne sürülen dava kapsamında üç kez ağırlaştırılmış müebbet talebiyle yargılananan yazar Ahmet Altan, 286 gün sonra hakim karşısına çıktı.
Altan iddianameyi, ‘karmakarışık bir yalan çorbası’ diye niteleyerek, “Okuyunca adalet sarayı denilen yerlerin bir hukuk mezbahasına döndürüldüğünü kavrıyorsunuz” dedi.
Yazar, savunmasının ikinci kısmında ise, “Ergenekon bir katiller sürüsüdür” ifadesini kullandı.
Altan savunmasını şöyle noktaladı: “Bugünkü adalet sistemine güvenim yok. O nedenle bir talebim de yok.”
İstanbul 26’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada Altan, kardeşi Ahmet Altan, gazeteciler Nazlı Ilıcak ve Ekrem Dumanlı dahil 17 şüpheli hakkında ‘silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme’ suçundan üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 15’er yıldan 22.5 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.
Ahmet Altan’ın duruşması kimlik tespitinin ardından yargıcın iddianameden ilgili bölümü okumasıyla başladı. Yargıç okumayı sürdürürken, Altan “Affedersiniz” deyip ‘şüpheli’ diye kendisinden mi söz edildiğini sordu. Yargıç, “Buna siz karar verip ona göre savunma yapacaksınız” dedi ve okumayı sürdürdü.
‘Adalet sarayı değil hukuk mezbahası’
P24’ün aktardığına göre Altan’ın SEGBİS aracılığıyla yaptığı savunmadan satırbaşları şöyle:
“İddianame olduğu ileri sürülen, zekâdan ve hukuktan yoksun bu metin ciddi bir savunmayı asla hak etmiyor. İddianameyi okuyunca adalet sarayı denilen yerlerin bir hukuk mezbahasına döndürüldüğünü kavrıyorsunuz. İddianameyi incelediğimizde hukuk sisteminin cüzzama yakalandığını, etlerinin lime lime döküldüğünü dünyayla birlikte göreceğiz. İddianame olduğu söylenen bu temelsiz metni parça parça ederek bir karşı iddianame yazmak için anlatacağım anlatacaklarımı. Size, hukuk sisteminin yakalandığı korkunç hastalığı, bu iddianameyi madde madde inceleyerek göstereceğim.
Ne diyor iddianame? Biz, darbeyi yönlendirdiği iddia edilen adamları tanıdığı iddia edilen adamları tanıyormuşuz. Ben o dönemde Taraf’ta yazmıyordum ama yazsaydım kesinlikle Gezi’yi desteklerdim. Lidersiz, zeki, cesur, barışçı bir hareketti.
‘Devlet halkını bombaladı’ başlığını Roboski (katliamı) için ben attım. Bugün aynen böyle düşünüyorum. Ama bunun iddianameyle alakası ne? Savcı aklına geleni yazmış. İddianame karmakarışık bir yalan çorbasına dönmüş.
Bu savcının ve benzerlerinin nasıl bir pervasızlıkla insanların hayatlarını kararttığını herkes görsün.
Şimdi ben bu Nurettin Veren’i tanımıyorum. Ama onun bir sahtekâr olduğunu biliyorum ve bunu size hemen kanıtlayacağım. Gizli tanık ‘Osman Bey’, “Cemaat hesaplarından hükümet karşıtı twitler atıldı” demiş. Gizli veya açık ben hayatımda tek twit atmadım. Nurettin Veren Cemaat tv’lerinde haftada iki program yaptığımı, program başına 3 bin dolar aldığımı söyledi. 20 yıldır tek program yapmadım. Sık sık görüştüğümüz iddia edilen Alaattin Kaya ile Mehmet Altan sadece bir kez 2008’de, sadece iki kez 2010, 2012’de görüşmüşüm.
Savcının kafası karışık olduğu için iddianameyi de hoplaya zıplaya yazmış. Bu kadar yalan yazmak kolay değil, tabii.
Taraf’tan 2012’de ayrıldım. Onlar hâlâ benim 2013’te Gezi sırasındaki Taraf yazılarımdan bahsediyorlar iddianamede utanmadan.
Hadi diyelim ki Said Sefa suçlu. Ee? Bir gazete darbeye karışırsa orada yazı yazan herkes otomatikman suç ortağı mı sayılıyor?
Mehmet Altan da ben de yıllarca istihbarat birimlerince izlendik. Toz zerresi kadar gizli bir iş olsaydı yüzümüze çarparlardı.
Kızdığım, savcının benim ‘birisi’nin emriyle AKP’yi eleştirdiğimi söylemesi. İnsan utanır bunu söylemeye… Ben 300 küsur davadan geçtim yazılarım için. Yazıları kimin emriyle yazmışım? Askerî vesayetle kimim emriyle savaşmışım?
Beni hapse atabilirsiniz, hukuku hiçe sayabilirsiniz ama böyle terbiyesiz, saygısız davranamazsınız. İzin de vermem zaten.
‘Savcı hükümete, Erdoğan’a bakacak’
2012’de Taraf’tan ayrılmamdan beri (gazetenin sahibi) Başar Arslan’ı görmedim, konuşmadım. Taraf hiçbir zaman Cemaat lehine süreklilik arz eden yayın yapmadı, yapsaydı da suç olmazdı. Savcı Cemaat lehine süreklilik arz eden yayınları merak ediyorsa hükümete bakacak. Gülen’e muhabbetlerini sunan Erdoğan’a bakacak.
Savcının beni darbeyle irtibatlandırmak için iddianameye koyduğu Önder Aytaç benim Taraf’ta işten attığım tek adamdır. Önder Aytaç, “Apo idam edilsin” diye yazdığı için işine son verdim. Biz idama karşıydık.
Benim (kapatılan Zaman gazetesinin eski genel yayın yönetmeni) Ekrem Dumanlı ile konuşma sayım Ekrem’in Erdoğan’ın uçağına binme sayısından fazlaysa Ekrem’le konuşmak suç mu tartışalım. Tanışmamız sanki büyük bir suçmuş gibi iddianameye yazılan adamlar celep, kabzımal, inşaatçı değil. Medya dünyasının içindeler.
(‘Balyoz’la ilgili suçlamalara cevaben) Şimdi başta Erdoğan, AKP yöneticileri ve YAŞ üyeleri dikkatle dinlesin. İddianamenin bu bölümü benden çok onları ilgilendiriyor.
Örgüt mensubu olmayan subayların tasfiyesi, yerine örgüt mensuplarının yerleştirilmesi, darbe zemininin hazırlanması. Suç bu. Önce savcının ‘altı yıllık süreçte’ işlendiğini söylediği ‘tasfiye ve terfi’ işlemlerinin ‘suçlu’sunun kim olduğunu bir bulalım. Ben, 2010’da bir haber yayımlayarak 2016’ya kadar bütün askerî tayin ve terfileri gerçekleştirebilir miyim? O tayin ve terfilerin altında benim imzam var mı? Yok. Kimlerin imzası var peki? Genelkurmay başkanlarının, YAŞ üyesi generallerin… Bu altı yıllık süreçte hiç değişmeyen tek bir imza var. Başbakan ve cumhurbaşkanı olarak Tayyip Erdoğan’ın imzası. Suç 2010-2016 arasında işlenmiş. O süreçte benim bir rolüm var mı? Yok. Üstelik askerî tasfiye yasası 2015’te çıkarılmış.”
Savunmaya saat 14’e kadar ara verildi.
‘Bir katiller sürüsüdür Ergenekon’
P24’ün aktardığına göre Altan SEGBİS aracılığıyla yaptığı savunmasını şöyle sürdürdü:
(‘Balyoz’la ilgili terfi/tasfiye suçlaması) Başka iddianameden firar edip bir süre benim iddianameme saklanmış bir suçlama gibi.
Balyoz haberine ‘kumpas’ diyen bu savcı da dâhil herkesle hesaplaşacağım. Önce ‘Balyoz’ neydi, ne şartlarda yapıldı ona bakalım.
Balyoz seminerinin doğruluğu kabul edilmiş konuşmalarını dinleyen herkes darbe hazırlıklarını dehşetle görür.
Şimdi Balyoz haberine ‘kumpas’ diyen herkes şu soruya cevap versin: Bugün Birinci Ordu’nun Genelkurmay’ın emrine karşı gelerek siyasi parti liderlerini gözaltına alma hazırlığı yapması yasal mıdır?
Bugün generallerin bu hazırlığı yapmasının suç olduğunu kabul ediyorsanız 2003’te yapılmasının da suç olduğunu görün.
Bugün bir gazeteci, generallerin böyle hazırlıklar yaptıklarının belgelerini bulursa yayımlamalı mı? Yoksa susmalı mı?
Erdoğan, ‘Balyoz’ konuşmalarını dinlediğinde şoke olduğunu söylemişti. Gidip sorun bakalım niye şoke olmuş?
Benim yayınladığım ‘Balyoz’ haberlerini daha önce yayınlama cesaretini gösterselerdi bu ülke böyle bir darbe çöplüğüne dönmezdi. ‘Balyoz’ haberleri gibi haberleri yayınlamak bir gazetecinin en önemli görevlerinden biridir.
Bir katiller sürüsüdür Ergenekon… Ben bu çetelerin ortaya çıkarılmasını kesinlikle destekliyordum, bugün de destekliyorum.
Savcı “Darbeyi biliyordunuz” iddiasına tek kanıt göstermedi. Utanç verici bir iddianame. Kanıt yok, hissiyat var.
‘Subliminal mesaj’ gerekçesi bütün dünyayı güldürüp alay konusu olunca hokkabaz topu gibi birden ortadan kayboluyor. Sanki savcı hiç bunu ileri sürmemiş, sanki biz 12 gün nezarethanede bu iddiayla tutulmamışız gibi ‘subliminal’ lafı unutuluyor. ‘Subliminal’ lafı yerine sahneye “Siz darbeyi biliyordunuz” iddiası çıkıyor. Savcının saçmalıklar tiyatrosunun yeni aktörü bu. Gayrıciddi iddialara ciddi cevaplar vermek zorunda kaldığımız için hukuk tanrısı bizi affetsin.
‘Suçu Erdoğan işliyor, ben yargılanıyorum’
(Suçlandığı TV konuşmasıyla ilgili iddiaya cevaben) Enver Paşa ile Erdoğan’ı birbirine benzetiyorum. Çok benziyorlar.
Erdoğan “Ben fiilî başkan oldum” diyerek açıkça suç işledi. Bu anayasal bir darbedir. Suçu Erdoğan işliyor, ben yargılanıyorum.
Askerî vesayetin paşaları Türkiye’yi gelişmiş dünyadan koparmak istiyordu. Erdoğan ve AKP bunu bugün yapıyor.
Askerî vesayet günlerine dönmeye karşı çıkmak nasıl askerî bir darbenin destekleyiciliği olarak algılanabilir?
Erdoğan’ı eleştiriyorum. Siz de beni hapse atıyorsunuz. Bu hukuk değil. Fiilî başkanlığa uygun fiilî hukuk.
“AKP iktidardan gidecek” demişim. Aynen böyle düşünüyorum. Bu savcı ne düşünüyor? AKP’nin asla iktidardan gitmeyeceğini mi?
Gerçek ortadayken,‘Balyoz’ planlarını yayımladığım, ‘Balyoz’ seminerine ‘darbe hazırlığı’ dediğim için beni nasıl suçlayabilirsiniz?
‘Baskı rejimleri kibrit gibi kendi ateşinde yanar kül olur’
Referandumda toplumun yarısı korkmadı, sinmedi, dimdik ayakta durdu. Yeni bir demokrasi platformu oluştu. Yüzde 50’nin baskıya ‘Hayır’ dediği bir toplumda zorbalık rejimi çok uzun süremez.
AKP askerî vesayet gibi ölümle özdeşleştiği için gidecek iktidardan. Suç mu böyle düşünmek? Darbecilik mi?
Enis Berberoğlu ortada hiç kanıt yokken 25 yıla mahkum edildi. Peki ne oldu? MİT TIR’larının içinde ne olduğunu öğrenebildik mi?
Devletin şeffaf olmasını istemek darbecilik mi? Bu sözlere darbecilik demek için hukukla, akılla, mantıkla ilişiğini kesmek gerekir ki bu savcı da böyle diyor zaten. Savcı değişim lafını sevmiyor. “Aynı suda iki kez yıkanılmaz” diyen Heraklit’i bulsa asacak herhalde. Savcının bizi tutuklatma nedeni olan konuşmanın her satırında hukuka sahip çıkıyoruz ama hukuku savunmak darbecilik sayılıyor.
Bugünkü zorbalıklar, haksızlıklar, hukuksuzluklar da sürmeyecek. Baskı rejimleri kibrit gibi kendi ateşinde yanar kül olur.
Bizi hapse atmak kurtarmaya yetmez bu iktidarı. Kendi ateşlerinde yanıp gidecekler. Çok uyardık onları, yine uyarıyoruz.
İktidarın hırsızlık yaptığını düşünüyorum ve bunu söylüyorum. Bunu söylemek suç değildir, darbecilik hiç değildir.
‘AKP aradığı savcıyı bulmuş’
Bizim savcının en tahammül edemediği laf galiba “Hukuksuzlukların hesabı sorulacak” lafı. Nasıl bir hukuk adamıysa… Bu savcının istediği düzende suç işleyenler değil, “Suç işleyenlerden hesap sorulacak” diyenler cezalandırılıyor. AKP aradığı savcıyı bulmuş. Bunlardan kaç tane daha var acaba? Yargı sisteminde kaç kişi hukuku, ekonomiyi çökertmeye çalışıyor?
Demirel de Mursî de kendi getirdikleri generaller tarafından devrildi. Sivil iktidarı bu tehlikeye karşı uyarmak darbecilik mi?
Nasıl tehdit ediyorum ben Erdoğan’ı? “Hukuk vardır” diyerek mi? “Böyle giderse seçimi kaybedeceksin” diyerek mi?
Bir de şu ‘hakaretvari söylemler’ lafını çok sevdim. Ne demek ‘hakaretvari’ sayın yargıç? Bu kavramın yasalardaki karşılığı ne? Eğer hakaret ettiysem ‘hakaret’ demesi gerekir ki bu eylemin kanunda bir maddesi var zaten, darbecilikle ilgili bir suç değil.
‘İktidardakiler suç işledilerse neden yargılanmasınlar’
Bir siyasi iktidarın hukuksuz işler yapmasını eleştirmek, “Yapma” diye uyarmak suç mu? Darbecilik mi? Uyarmayalım mı iktidarı?
AKP’nin ilk başkanlık seçimlerini kaybedeceğini düşünüyorum. Bunu söylemek suç değil.
İktidarın yargılanacağını söylüyormuşum. Evet söylüyorum. Suç işledilerse neden yargılanmasınlar?
AKP iktidarının yönetimden gideceğini söyleyerek, ‘bu söylemler kapsamında darbenin gerçekleşeceğini’ beyan etmişiz.
Boşuna beklemeyin. Ben sizin korkutabileceğiniz bir adam değilim.
‘Güçleri tek elde toplayan siyasetçiye diktatör denir’
Erdoğan, ‘fiilî’ başkan olduğunu söyleyerek, Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımadığını söyleyerek Anayasayı çiğnedi. Güçleri tek elde toplamaktan bahseden de zaten kendisi. Güçleri tek elde toplayan siyasetçiye de diktatör denir.
Erdoğan’ı eleştirmeyi, onun iktidarı kaybedeceğini söylemeyi bu savcı neden darbecilikle eşdeğer hâle getirmek istiyor? Hangi yetkiyle bir siyasetçinin eleştirilmesini önlemeye çalışıyor?
Bir cumhurbaşkanı ülkesinde iç savaş çıkmasını nasıl isteyebilir, nasıl “İç savaş çıkarsa çıksın” diyebilir? Hiç kimse ülkede “İç savaş çıkarsa çıksın” diyemez. Bunu eleştirmek değil, bunu söylemek suçtur. Bir siyasetçiyi eleştirmek darbecilik değildir. Erdoğan bir siyasetçi. Son beş yılda çok fazla hata yapmış bir siyasetçi. Tabii ki eleştirilecek. Ülke gözümüzün önünde çöküyor bu yanlış politikaların sonucunda.”
Altan savunmasını şu ifadelerle bitirdi: “İnsanları nedensiz yere tutuklayan, yalan dolu iddianamelerle insanları yargılayan bugünkü adalet sistemine güvenim yok. O nedenle bir talebim de yok. Vereceğiniz kararın benimle bir ilgisi olmayacak. Bütün yargıçlar kendi kararlarıyla yargılanır.”
Davada dün de Mehmet Altan ifade vermiş, “Demokrasinin katledilişine alkış tutmadığım için burada olduğumun bilincindeyim” diye başladığı savunmasını şöyle noktalamıştı: “Demokrasi ve hukuk mücadelemden vazgeçmeyeceğim.”