Ali Babacan hariç bu hükümette düşünerek konuşan, rasyonel tek bir kişi dahi kalmamış durumda.
En çok da, yıllardır tanıdığım Başbakan Davutoğlu’na şaşırıyorum. Hakkında ‘Hoca’ başlıklı kitaplar yazılan akademisyen, şimdi yetkili bir siyasetçi olarak ne yazık ki tanınmaz halde.
(…)
Başbakan, iplerin artık kopma noktasına geldiği, en dayanıklı Türkiye dostlarının bile havlu attığı, sabır taşlarının çatır çatır çatladığı Brüksel’den dönüşünde, uçakta etrafına toplanan stenograflara Avrupa Parlamentosu’yla ilgili açıklamalar yaptı.
(…)
O halde, masadaki stenografların soramadığı soruları buradan biz sormuş olalım.
‘Sayın Başbakan, iddialarınız ciddi. Kim bu parlamenterlere giden paralelciler? Elinize ne gibi veriler, kanıtlar var, açıklar mısınız?’
‘Sayın Başbakan, sizce bu Avrupalı parlamenterlerin hepsi salak mı? Bize bunu mu söylemeye çalışıyorsunuz?’
‘Engelleme, hapse atma… Sizce 14 Aralık gazete baskınları nedir? Hakim, Ekrem Dumanlı’ya ne demişti? Hidayet Karaca şu anda nerede? Sedef Kabaş ismi size ne hatırlatıyor? Cumhuriyet matbaasını basmak engelleme değilse nedir?’
‘Bir yıl içinde 25 yayın yasağı özgürlüğün neresindedir? RTÜK’ün son TIR haber yasakları size ne ifade ediyor?’
‘TRT tarafsız mıdır?’
‘Yolsuzluk haberi yapan 70 gazeteci neden yargılanıyor?’
‘Anlaşılan sizce basın özgürlüğü köşe yazarı sayısıyla doğru orantılı. Peki, Alo Fatih size neyi çağrıştırıyor, Sayın Başbakan?’
‘Demirören neden ağladı?’