Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Son bir hafta gösterdi ki Türkiye’nin Orta Doğu’da diğer büyük aktörler sahaya inince çok fazla ince hesap yapacak gücü yok. ABD-İsrail çizgisine uygun kendi durumunu güncellerken bu işten mümkün olduğunca zararsız çıkmanın yolunu bulma derdinde.
Muhalefetin içinde bulunduğu ruh hali düşünüldüğünde Saray rejiminin bu işten karlı çıkabileceği düşünülebilir. Ama Türkiye’de tüm geleceği partilere bağlamak büyük yanılgı olur. Bugün etkisi kalan muhalefet partilerinin tabanları dahil toplumsal kesimlerin çok önemli bölümü tüm yaşananlar baz alındığında Erdoğan’ın karşısında durmaya devam ediyor. Tüm bu tantanaya rağmen ikna edici bir noktaya gelmiş durumda değiller.
Yaklaşık 10 yıldır partiler değil toplumsal muhalefetin dizilişi siyasete yön tayin ediyor. Bugün de durum çok farklı değil.
Toplum içerisinde ABD-İsrail çizgisinin Orta Doğu’daki egemenliğine ve Türkiye’ye biçtiği rolü reddeden bir çizginin karşılığı hala çok yüksek.
Emperyalizme, BOP’a, içeride otoriterleşmeye, yoksulluk ve sefalet düzenine yüksek sesle gerçekleşecek itiraz, ortalığı kaplayan boş gürültüyü çok çabuk bastıracak güce sahip.