
MUSTAFA ALP DAĞISTANLI
mustdagistanli@gmail.com
En azından 15 yıl oluyor, Kireçburnu’nda bir meyhanede öğle rakısı içiyoruz, deniz ekolojisi uzmanı hocamız Sargun Tont, Barbaros Devecioğlu, ben. Rakıyı söyledik de mezeleri seçiyoruz, Sargun Hoca garsona sordu: “Midyeler çiftlik mi?”
Garson ‘Ne münasebet!’ tonunda cevapladı: “Hayır, doğal midye.”
Biz isteyeceğiz diye düşünürken Sargun Hoca, “Çiftlik midyesi olsa ısmarlardık” dedi. Sonra da açıkladı: “Midye denizin bütün kirliliğini toplar.”
Gazeteciler de dildeki bütün kirlilikleri, yanlışları, dikenleri toplayıp tepe tepe kullanır. Bir yanlış, bir bozuk, bir iğrenç deyiş mi peyda oldu, bilin ki gazeteciler hemen kapıp baştacı eder onu. Yanlış kısa sürede yayılır, herkesin diline yapışır. ‘Tarafında’ bunlardan biridir.
Bu ‘tarafında’yı önce borsa ve finans haberlerinde ya da tv kanallarında bu konularda ahkam kesenlerin lakırdıları arasında duyduk sanırım. ‘Alım tarafında’ ya da ‘satım tarafında’ gibi, ‘Şişecam tarafında’ gibi… ‘Alımda’, ‘satımda’, ‘Şişecam hisselerinde’ demek varken…
Bir haber başlığı vereyim: “Yabancı 7 haftadır hissede alım tarafında.”
Neden şöyle denemesin: ‘Yabancı hissede 7 haftadır alımda.’
Bir piyasa, döviz uzmanı şöyle konuşuyor: “Altın tarafında hamle yapmayı düşünmem.”
Altında, altın alım satımında hamle yapmamayı salık veriyor.
(Bu deyişin kaynağını Ali Tarhan’a sordum, cevabını aşağıda aynen yayınlıyorum. Ali Tarhan emekli bir iktisat hocası, şimdi de yarı zamanlı uluslararası finans dersleri veriyor. Ali Tarhan’ı mektuplarıyla bu köşeye yaptığı katkılardan da hatırlarsınız.)
Bir başlık daha:
“Şirketler Tarafında Tersine Beyin Göçü İçin Ne Yapılabilir?”
Acaba kötü bir çeviriden mi kaynaklanıyor bu yanlış, diye düşünüyordum ama sorun daha başka galiba, çıkış noktası çeviri olsa bile onu aşmış. Bu başlığı taşıyan haberin İngilizcesi de var aynı linkte:
“What Can Be Done for Reverse Brain Drain by Companies?”
Türkçesi şu:
“Şirketler Tersine Beyin Göçü İçin Ne Yapabilir?”
Gördüğünüz gibi ‘tarafında’ demeden de meram anlatılabiliyor, üstelik çok daha iyi, çok daha güzel anlatılıyor.
Tabii ekonomi alanıyla sınırlı kalmadı bu deyiş. Önce teknoloji haberlerine sıçradı sanırım (bu öncelik önemli).
Benzer bir örnek de bu alandan vereyim:
“Netflix, televizyon tarafında da AV1 kullanmaya başladı.”
Bu site orijinal haberin linkini de vermiş, oradaki başlık şöyle:
“AV1 yayınını Netflix üyelerinin TV’lerine getiriyoruz.”
Türkçe yazanlar ‘tarafında’ya neden ihtiyaç duymuşlar acaba?
Bu ‘tarafında’ o kadar yaygın ki, siz de duymuşsunuzdur şöyle cümleleri:
“Galaxy S25 FE İşlemci Tarafında Kafa Karışıklığı Yaratıyor.”
Asıl bu başlık kafa karışıklığı yaratıyor. Meğer şunu demek istiyorlarmış:
“Exynos 2400e mi, yoksa Dimensity 9400 mü? Galaxy S25 FE modeline güç verecek olan yonga seti hâlâ belirsizliğini koruyor.”
“Apple kablosuz kulaklık tarafında çıtayı yükseltiyor; yeni Beats geliyor”: ‘Kulaklıkta’ demek yeter.
“Mercedes, güç ünitesi tarafında büyük bir adım atmış olabilir!”: ‘Güç ünitesi teknolojisinde’ demek istiyor herhalde.
Uzatmayayım, ekonomi haberleri, yorumları bu kullanımla dolu. Fakat o alanı aşıp siyasi alana da sızmış durumda.
Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan şöyle diyor:
“Bir diğer önceliğimiz olan ekonomide de enflasyon, istihdam ve ihracat tarafında çok olumlu haberler alıyoruz.”
Diyeceksiniz ki konu yine ekonomi. Alın o zaman, yine Erdoğan konuşuyor:
“Ama bakıyorsunuz CHP tarafında bir matem havası var. Şam’daki müttefiklerini kaybetmenin şokunu halen atlatamadılar.”
“CHP’de” demek yetmiyor beyfendiye.
Birkaç haber verelim:
“Yunan tarafında büyük deprem korkusu! 9 bin kişi adayı terk etti.”
Yunanistan’da değil de Yunan tarafında. Ege’de deprem olmuş, haber denizin Türkiye ‘tarafı’ndan da bahsetse hadi neyse diyeceğim de…
“Hükümet tarafında asgari ücret netleşiyor.”
Bir netleştirsek, hükümette mi, hükümet tarafında mı? Hükümet tarafı ne yana düşer usta?
Yerleşmiş bir ‘cephesinde’ deyişimiz vardı, o unutulmuş da ‘tarafında’ gelmiş gibi, ama ‘tarafında’, ‘cephesinde’nin hiç girmeyeceği yerlere, konulara da girdi. Şu güzel örnekteki zenginliğe bakın:
“Ulaşım A.Ş Genel Müdürlüğü’nde yaşanan görev değişikliği CHP tarafında ‘liyakat yok sayıldı’ tartışmalarına yol açarken, İyi Parti cephesinde ise ‘kirli pazarlık’ olarak nitelendirildi.”
Tabii ne ‘tarafında’ya gerek var, ne de ‘cephesinde’ye.
“Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski: Rusya tarafında karar alıcılar yok”: Başlık bu ama haberin içinde sade bir şekilde şöyle deniyor: “Rus heyetinde ‘karar alıcılar’ olmadığını söyledi.”
Zelenski’nin ‘tarafında’ demediğinden emin gibiyim.
Biraz da spor haberleri:
“Bu dönemde satış tarafında da önemli hareketlilik yaşandı. Arda Güler, Real Madrid’e transfer edilirken; Ferdi Kadıoğlu’nun Premier Lig ekibi Brighton’a imza attığı, Altay Bayındır’ın ise Manchester United’a transfer olduğu belirtildi.”
Bir başlık:
“Kadrodan çıkarılmıştı! Barış Alper Yılmaz tarafında yeni gelişme.”
Bir gelişme olduğu da yok, bir taraf da yok. Barış Alper var, hastalığı var. Oyuncu zehirlenmiş, Avrupa maçı kafilesinden çıkarılmış. Durum aynı yani. Ama başlıkta ‘tarafında’ deyince adam köpeği ısırmış sayılıyor artık.
Cuma akşamı Roland Garos’ta tenis yarı finali seyrediyordum. Bir yandan da şu anda yazdığım yazıyı düşünüyordum, sunucu şunu demez mi:
“Jannik Sinner, hem berabere tarafında hem avantaj tarafında servisleri dışarı doğru attı.”
Sonra bu ‘tarafında’yı birkaç kere daha kullandı. Şunun gibi:
“Djokovic tarafında da şöyle bir özellik var…”
Yıllardır tenis seyrederim, hoş bir iki yıldır eskisi kadar sıkı seyredemiyorum ama yine de işte… Bu ‘tarafında’ deyişini hiç duymamıştım, kulağımdan kaçmış olabilir tabii ama bu deyişi ilk duyduğumda da kaş kaldırdığım için duysam mim koyardım.
Anlayacağınız, ‘tarafında’ neredeyse gündelik konuşmalara da bulaştı.
Bunlar, hep bildiğimiz, bir yanlış kullanımın yaygınlık kazanması mı sadece, yoksa daha önemli bir boyutu var mı?
Demin söyledim, bir gazete futbolcu Barış Alper’i, yani bir insanı ‘taraf’ yapmıştı. Bir borsa-finans teriminin (hoş o da yanlış ya) hayatın her alanına yayılması, şirketleri ya da işlemleri niteleyen bir deyişin insanlar için, gruplar için kullanılması ayrıca üstünde durulmaya değer bir konu gibi görünüyor.
Wendy Brown’ın Halkın Çözülüşü – Neoliberalizmin Sinsi Devrimi‘nde (Metis Yayınları) anlattığı gibi, hayatın her alanının ekonomikleştiği, neoliberal aklın her alanı, kurumu, ilişkiyi kuşatıp yeniden inşa ettiği, insanı ‘insan sermayesi’ne dönüştürdüğü bir ortamda ‘tarafında’ masum bir yanlış gibi görünmüyor. Daha doğrusu, bir finans terimi olarak ‘masum’ bir yanlış belki, ama yaygınlaşması öbür ‘masum’ dil yanlışları, dikenleri gibi değil. ‘Tarafında’ o neoliberal rasyonalitenin ajanlarından, göstergelerinden biri. Herşeyin menkul kıymet, yatırım aracı, getiri görüldüğü bir dünyanın, ilişkiler bütününün yanlış terimi.
‘Taraf’taki yanlış
Ali Tarhan
‘Tarafında‘ garip bir terim. Hem çeviri hem de kavramsallaştırma hatası. Önce kavramın özgün haline bakalım. 1990’larda finans dünyasında, neredeyse tüm kavramların İngilizcesi kullanılıyordu. Bu da yadırganan bir durum değildi. Çünkü o yıllarda, özellikle uluslararası finans alanında az sayıda ve iyi İngilizce bilen uzmanlar çalışıyordu.
Bu alana halkın ilgisi de yoktu. Hiper-enflasyonla boğuşan halk kitleleri genellikle bankaların faiz yarışıyla ilgileniyordu. Fakat 2001 krizi ve ardından gelen siyasi değişimle ülkemizdeki özelleştirmeler, yabancı bankalardan alınan krediler ve finansallaşma yoluyla halk da bu alana dahil oldu.
Halk kitlelerinin finans piyasalarına girmesi ve bankacılık tekniğinin değişmesiyle birlikte bu sektördeki kavramları ‘acele Türkçeleştirme’ çabaları da başladı. Bu yıldan önce bankacılık klasik bankacılıktı. Bankalar sizin günlük parasal işlerinizi halleder, portföyünüzü nasıl yöneteceğinizle fazla ilgilenmezlerdi.
2001’den sonra ise bankacılık bir ‘ürün pazarlama’ faaliyetine dönüştü. Yani bankaya gittiğiniz zaman bankeriniz size genel müdürlüğü tarafından hazırlanan bir ürünü satmaya çalışıyor ve bu ürünlerin de elbette Türkçe adları olması gerekiyordu.
Kanımca sözünü ettiğimiz hatalı ve yanlış kavramsallaştırmaların kaynaklarından biri de budur. Finansta ‘taraf’ deyişi için kullanılan iki İngilizce sözcük vardı: ‘Long’ veya ‘short’ pozisyonda olmak. Bu da “Ford’da longdayım” veya “General Motors’da shorttayım” gibi ifade edilirdi.
Türkçesi: “Ford’da hisse aldım” ve “General Motors hisselerimi sattım” şeklindedir.
Yok, işlem yapmayıp da niyet belirtilmek isteniyorsa bu kez de “Ford’da long düşünüyorum” veya “General Motors’da shorta niyetliyim” gibi ifadeler kullanılırdı.
Bana göre günümüzdeki olağan kullanım “Ford’da alım eğilimindeyim, Ford hissesi aldım, Ford’u satmayı düşünüyorum” şeklinde olmalıdır.
‘Taraf‘ sözcüğünün verdiğiniz örneklerdeki kullanımı yanlış bence de. Büyük ihtimalle finanstan yayıldı bu yanlışlar. Bir müşteriye “Size short-term debt securities fonundan alalım” derseniz satamazsınız.
‘Taraf‘ sözcüğünün yanlış kullanımına finans kesiminden bir başlangıç noktası bulabiliriz. Fakat yanlış Türkçe kullanımı ülkemizde o denli yaygın ki finans kesimi tek başına bunların kaynağı olamaz. Olağan şüpheliler arasına o ‘meşum‘ 2001 yılından sonra inanılmaz bir hızla yaygınlaşan yazılı ve görsel basınla sosyal medyanın yanısıra giderek zayıflayan Türkçe ve yabancı dil eğitimi de katılabilir kanısındayım.
DİLE GELENLER
Yazım/imla kılavuzları: Gel de Ataç’a hak verme!
25 Mayıs tarihli imla kuralları konulu yazınızı büyük bir mutlulukla okudum. Benim de duygu ve düşüncelerime tercüman olmuşsunuz, sağolun.
Yazınızda vurguladıklarınız, verdiğiniz örnekler çok isabetli. “En hakiki yazım ya da imlacı kılavuz tekelcilerimizin” kayıkçı kavgalarının en usandırıcı yönü bu gerçekten: Neresinden tutalım, kimi tutalım, neye tutunalım! Gel de bu konuda Ataç’a hak verme. Haklısınız. Bunlara bir de bilgisayar yazılım şirketlerinin benzer bir keyfilik ve hoyratlıkla yaptıkları otomatik düzeltme rezilliğini de eklemek gerek aslında.
Dediğiniz gibi, ardarda ve aklısıra neden ayrı yazılsın? Başka örnekler de vermek gerekirse, boşvermek (tabak boş değilse tabii!) ve koltukaltı (koltuğun altında akıl fikir aramıyorsak) ya da haftasonu, açıksözlü, içsavaş gibi kavramların ayrı yazılmasının mantığı ne? Örümcekkafalılar (eğer kafalarına örümcek maskesi takmamışlarsa) açıklasınlar, açıklayamıyorlarsa ayakbağı (ayakkabı bağcığını kastetmediğim için, yazılımın şu an ısrarla altını çizmesine rağmen bitişik yazıyorum!) olmasınlar.
Ben hem kendi metinlerim hem de babamın/amcamın [Erhan Bener ve Vüs’at O. Bener] eserlerinin yeniden basımı için yayınevi editörüyle peşinen anlaşarak şöyle bir yol tutturdum: Bırakınız yazar bildiği gibi yazsın, başlatmayın her yayınevinin kendi keyfi tercihlerine! Çünkü özellikle babamın/amcamın metinleri o yayınevinden bu yayınevine bayağı hazin bir yolculuk geçirmişler bugüne kadar. Her ayrı baskıda kılıktan kılığa girmişler, kimi şapkaların tümünü çıkarmış, kimi kısmen yeniden koymuş, kimi orasını burasını değiştirmiş, bozmuş, saçmalamışlar topluca. Everest’teki yeni baskılarda, ortak editörümüz Didem Ünal Demir’le çalıştık, tüm eski baskıları (özellikle yazarların sağlığında yayınlananları) bu mantıkla gözden geçirdik ve olabildiğince yazarların ısrarlı seçimlerine (ki onlar bile zaman içinde farklı imlaları seçmişler ya da razı olmuşlar) saygı gösterilmesini sağladık.
Benim metinlerim için de -özellikle bitişik/ayrı yazılacaklar konusunda- kendi tercihlerime sadık kalınması konusunda yine editörümle anlaştık. Gel gör ki, yazarın onayladığı ve editörün yolladığı metin bazen düzeltmen tarafından da son okumada yayınevinin kullandığı kılavuz doğrultusunda değiştirilebiliyor! Bu nedenle mecbur kaldık, özel bir “yazar tercihi bitişik sözcükler kılavuzu” hazırlamaya; artık düzeltmenlere her seferinde bunu da yolluyoruz ki “son okuma” kazasına kurban gitmesin metin.
Neyse dert çok, ama hiç olmazsa yazınız beni mutlu etti. Yazar sevindirmek sevaptır derler. 😉 Yiğit Bener
OYUN – 8
En az 5 harfli kaç kelime bulabilirsin? Çıta 48’de.
