
H. AYHAN TİNİN
insanatinart@gmail.com
Zaman.
Geçmiş ya da gelecek kavramlarını ya anılarla ya da hayallerle ilişkilendirerek tanımlıyoruz. Ancak böylelikle zaman kavramı insanın belleğinde bir anlam kazanıyor.
Yoksa çizgisel zamanın anlamsızlığı yalnızca banka dekontlarındaki tarih ve saatlerin yapaylığında yaşıyor.
Her anıya veya her hayale, bir kaplumbağanın kabuğuna kandil iliştirilmiş gibi bir duygu asıyoruz. Ve zamanın soğukluğu birden insan sıcaklığına dönüşüyor.
Böylelikle her an unutulmaz olurken, genel olan çizgisel zamanı öznel olan döngüsel zamana taşıyoruz. Kimi zaman kuantum sıçramalarla, kimi zaman tekdüzeliği parçalayan boşluklarla özgün zamanımızı yaratıyoruz.

Gerçek hangisi?
Zaman mı bizi var ediyor, biz mi zamanı?
Yoksa hakiki zaman, farklı algı ve görme biçimleri mi?
Ayrıca hangi zamandan bahsediyoruz, kaçıncı boyuttan?
Cao Fei, Nilbar Güneş ve Raqs Media Collective’in çalışmalarından oluşan ‘Zaman Değişmeli’ sergisi Mart ayı ortasına kadar Pera Müzesi’nde, zamanı düşünen ve sorgulayanları bekliyor.
Her gününü dikdörtgen prizmaların birinden öbürüne geçerek sürdüren modern insanın zaman algısını yeniden düşünebilmesinin; içinde yaşadığı zamanın yapay kurgusallığından sıyrılıp, kendi doğal zamanına dönebilmesinin ipuçlarını barındırıyor ‘Zaman Değişmeli’ sergisi.
Çin, Türkiye ve Hindistan’dan sanatçılar farklı formlar ve çalışmalarla, çizim, video, fotoğraf ve yerleştirmelerle yeni medyanın bütün sınırlarını kullanarak, zaman kavramını bilinen gerçekliğin ötesine taşıyor.
Dr Jung’un kollektif bilinçaltı kavramının izlerini de sürebileceğiniz sergide, her deneyim karşı konulmaz biçimde kişiselleşiyor.
‘Ne içindeyim zamanın
Ne büsbütün dışında
Yekpare geniş bir anın
Parçalanmaz akışında…’
1933 yılında Ahmet Hamdi Tanpınar ‘Varlık’ dergisinde ilk kez bu şiirini yayımlarken, böyle yazmış zamanı…
İlişkilendirilmiş bir şey, bir nesne, bir durum yoksa zaman da yok.
O şeye göre oluşuyor bir takvimin ya da saatin başlangıcı…
‘Küçük bir inanç yeter bana,
Ve güze inanabilirdim,
Ama biter mevsim, öteki başlar,
Saf değil doğa, oyalandım
Ama kanmadım, bana ne isli yağmurdan,
Çinko sesinden, hem güvenemem ağaca,
Düşünemem oluklardan akıp gideni,
De ki, benim zamanım başka.’
‘Yaz Sonu Şiirleri’nde Melih Cevdet Anday da tam bunu söylemiş.
Benim zamanımın başlangıcı da sonu da başka…

Belki de ‘Zaman Değişmeli’ sergisinin ana teması olan, sınırlı zaman algısından kurtulup, zamanın bir ölçüt değil, kendini anlama ve yeniden yorumlama yolu olarak değerlendirilmesine çok yakın bir duruş Anday’ın şiiri…
Doğal olan da bu değil mi?
Sanatçı; zamanı da, olayları da, olguları da feraset ile değerlendirebilen, yani herkesin gördüğünden daha farklı olanını görebilen kişi değil midir?
O görünen ‘şey’ içinde yaşadığımız dünyada bile her yerde farklılaşıyor. Zaman da farklı coğrafyalar da farklı akıyor.
Kongo Cumhuriyetindeki bir çocuk için zaman ölümle yaşam arasında kısa bir an. Bizim dizüstü bilgisayarlarımızın pili daha uzun ömürlü olsun diye.
Plazalarda ise zamanı toplantı saatleri ile akşam ve sabah trafiği belirliyor zamanı.
Her yerde ve herkes için farklı bir sonucu varsa, zaman gerçek mi?
Aynılaştırılmış olduğu varsayılan takvimler bile bazen bir gün uzun bazen bir gün kısa…
Bu kayıp gün doğduğumuz gün de olabilir, annemizin öldüğü gün de, belki de ilk aşk mektubumuzu yazdığımız gün…
Bütün bu kayıp ve yaşanan zamanların sergisi Pera Müzesi’nde ‘Zaman Değişmeli’ adıyla; zamanın ötesinde ve zamanla birlikte düşünmeyi sevenleri bekliyor.
Kartezyen akıldan döngüsel akla kısa bir süreliğine de olsa geçebilmek için.