Kennedy Suikastı etrafında, aşırı sağdan Kübalı muhaliflere, savaş endüstrisinden koyu anti-komünistlere, ABD sermaye çevrelerinden sıradan milliyetçilere bir sürü halkanın birleştiği söylenir hep. Kararı veren ile tetiği çeken arasında bu yüzden hiç ilişki olmadığı da.
Türkiye’de “Kontrgerilla cinayetleri” üzerine gidip tetikçi ile orijinal planlayıcılar arasındaki bulanık ilişkinin ucunu “devlet ve ordu içinde” bulan Savcı Doğan Öz osebeple 12 Eylül darbesine hazırlık cinayetlerinden biriyle yok edilmişti. Dink Suikastı da, birbirinden çok farklı yer ve ideolojilerde duran, birbirinin karşıtı sayılanların bir “ağ”da buluştuğu cinayetlerden.
Dink’i yargılayan kanunu çıkaran iktidar; Dink’i o kanunla yargılandığı mahkemede kuşatan (iktidar karşıtı) kimi ulusalcı; Trabzon’da Hayal’i kollayan milliyetçi ağabeyler, ihtimal-ihmal-ilham zincirinde iktidara yakın, Cemaat’e yakın polisler, cumhuriyetçi askerler vesaire!
Bu aynı zamanda, Türkiye’de harbi bir demokrasinin ve hakiki çoğulculuğun da sıkıştığı alandır. Birbirinin karşıtı olanlardan birden yüzde 80-85’lik bir “Kırmızı çizgi koalisyonu” oluşuverir!