1980 darbesiyle birlikte başlayan ve bugünlere uzanan süreç, bu yozlaşmanın giderek zirveye ulaştığı dönem olarak geçti tarihe…
Türkiye’nin ar damarının çatlamasında, üretimden iyice uzaklaşarak, “kır şişeyi, dön köşeyi” sloganıyla çılgınca bir tüketim ekonomisine kapılmasında, sonunda da köleleşmesinde en büyük pay, 12 Eylül darbesinin Türk halkına hediyesi, kimilerinin “büyük devrimcisi” Turgut Özal’a aitti…
Özal’dan sonra ülkenin kaderine egemen olanlar da aynı yoldan yürüdüler. El parasıyla, aynen Özal gibi saltanat sürdürebileceklerini sandılar. Aldığı borçların faizini bile karşılamaktan aciz bir Türkiye el birliği ile yaratılmıştı… Son 20 yıllık tek parti iktidarında ise yıkımın ve karanlığın zirvesine ulaşıldı, ne yazık ki!