Yirmi yıl önce bugün; 16 Ağustos’u 17 Ağustos’a bağlayan gece saat 03:02’de 7.4 büyüklüğünde depremle sarsıldı Türkiye’nin batısı. Merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesi olan depremde 18 bin aşkın canını kaybetti Türkiye. 20 bini aşkın kişinin de yaralanmasına neden olan 45 saniyelik sarsıntı milyonlarca kişinin hayatını ‘depremden önce ve depremden sonra’ diye ikiye bölerek acı hatıralar bıraktı. Sadece ölenlerin, yaralananların yakınlarında, depremin hissedildiği illerde değil; yardım için gidenlerde, basından takip edenlerde ve görevli olarak giden basın mensuplarında…
Kocaeli başta olmak üzere Yalova, Sakarya, İstanbul, Bursa, Bolu, Zonguldak, Eskişehir’de, en çok sarsılan Marmara Bölgesi’nden Ankara ve İzmir’e kadar geniş alanda hissedilen depremin üzerinden geçen 20 yılda Türkiye ne kadar ‘bilinçlenebildi’ tartışılır. Ancak, tartışılamayan bir gerçek var özellikle ‘ateşin düştüğü’ evlerde 7.4’lük sarsıntının açtığı yara hala kanıyor.
Gölcük’te, Değirmendere sahilinde vapur iskelesi, otomobiller, dev çınar ağaçları, çay bahçeleri ve otelin yer aldığı dört dönümlük alan bugün denizin dibinde. Sadece Türkiye’den değil yurtdışından da dalgıçlar gelip depremin su altındaki izini sürüyor.
İzmit’teki buz pateni pistinin morga çevrildiği, insanların yakınlarını aradığı, çadır kentlerin sonrasında prefabrik konutların kurulduğu günler ‘en azından’ bölge halkının belleklerinden silinmiyor.
Uzmanların, sağlam zemine ev yapılması gerektiği, inşaatlardaki deniz kumu kullanımına ve Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yaşamayı öğrenmesine dair uyarılarının ise belleklerde yer ettiğini ummak da başka bir şey elden gelmiyor.
Gözyaşları sel oldu
Gece yarısı saatler 03:02’yi gösterdiğinde her yıl olduğu gibi törenler düzenlendi. Birçok noktada tören vardı. Kocaeli’deki deprem anıtı en kalabalık olanlardan biriydi. Yaşamını yitirenlerin isimlerinin yazılı olduğu beton bloklara çiçekler bırakıldı; mezar başlarında dualar edildi. Gözyaşları sel oldu. Ölen anne, baba, kardeş, evlat, arkadaşlar için gözlerden süzülen yaşlar depremin üzerinden geçen yılların yürekteki acıyı dindirmediğinin en somut göstergesiydi.