Edebiyatımızın önemli yazarlarından Ferit Edgü de aramızdan ayrılmış, sonsuzluğa göçmüş. Uzunca bir süredir hastaydı. Bizim ‘60 kuşağındandı Ferit Edgü. Ne var ki yüz yüze tanışıp tanışmadığımdan da pek emin değilim. Onunla ilgili bilgilerim “Hakkâri’de Bir Mevsim” ve okuduğum birkaç kitabından öteye geçmiyordu. Ancak Ahmet Oktay Börtecene ve Orhan Duru Ferit’i pek severler ve birlikte olduğumuzda hem kişiliğinden hem de yazılarından büyük bir keyifle söz açarlardı. Ben de okuduğum kadarıyla yazılarını sevdiğim, değer verdiğim edebiyatçılar arasına koymakta gecikmemiştim.
Sonra yıllar geçti. Orhan Duru’yu Ahmet Oktay Börtecene’yi kaybettik. Bir anlamda Ferit Edgü ile uzaktan oluşturduğumuz bağ da koptu. Oysa hayatın cilveleri hiç bitmez. Sevgili Dostum Niyazi Dalyancı bir gün telefon etti.
“Ben bugün gelemeyeceğim, Ferit Edgü’ye gidiyorum dedi.”
Şaşkınlıkla şöyle dedim: “Nereden çıktı bu şimdi?”
Niyazi güldü: “Bilmiyor musun oğlum, yakın akrabam rahatsız, ziyaretine gidiyorum” dedi. Böylece Ferit’le aramızda yeniden bir bağ kurulmuştu. Hastalığı süresince Niyazi sık sık ziyaretine gidiyordu. O sırada Ferit’in Orhan Duru üzerine yazdığı bir kitabı çıkmıştı. Kitap ilginç bir başlık ve içerik taşıyordu. “Orhan Duru: Ölmeden Önce-Öldükten Sonra” Niyazi Dalyancı ile buluştuğumuzda o tatlı gülümsemesiyle Ferit’in bana imzaladığı kitabı cebinden çıkardı. “Al” dedi. “Okumayı çok istiyordun.”
Elimin altından eksik etmediğim hacmi küçük ama içeriği harika bir kitaba sahibim. Ferit kitabının girişine Abidin Dino’nun bir sözünü koymuş:
“Birçok kez ölümle buluşup ona nanik yaptım.”
“Ölüm mü? Ne buluş!”