Türk Tabipleri Birliği (TTB), Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER), Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK), Türk Toraks Derneği (TTD) ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği (KLİMUD) yaptıkları ortak toplantıda, salgın önlemlerinin gevşetilmesi için erken olduğunu açıkladı.

Beş kurum adına açıklamayı TTB Pandemi Çalışma Grubu’ndan Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol okudu. Sağlık Bakanlığı’nın bugünkü verilerine göre toplam 93 bin 805 kişi Covid-19 nedeniyle yaşamını kaybetti.
Şenol gerçek rakamın bunun çok üzerinde olduğunu belirtti: “Tespit ettiğimiz fazladan ölüm sayısı ise 266 bin. TÜİK tarafından Haziran 2021’de yayınlanması gereken 2020 yılına ait ölüm istatistikleri halen yayınlanmadı. Hafif dediğimiz ve insanları rehavete sürüklediğimiz Omicron dalgası çok daha fazla kişiyi öldürüyor. Halk sağlığı bakımından çok bulaşıcı etken, en tehlikelisidir. Çünkü çok fazla kişiyi hastalandırır ve ölüme neden olur. Test edilecek grupların kısıtlanmasına rağmen günde 80-100 bin vaka görüyoruz. 250-300 vatandaşımızı kaybediyoruz. Açıklanamayan fazladan ölüm rakamlarının basın ve kamuoyu tarafından öğrenilmesinden çekinmek, bilimsel verilerin üzerini örtmek pandemi ile mücadelenin etkin planlanmasında önemli engel.”
Ankara’da her iki testten biri pozitif
Omicron varyantının hızlı bulaşma özellikleri nedeniyle daha önceki piklerden çok daha fazla sayıda kişiyi etkiledi. Kurumsal yetkililerin rehavet yaratan sözleri ve yeterli önlemlerin alınmaması sonucu resmi verilerde dahi Covid-19’dan günlük ölüm sayısının aylar sonra 300’ü aştığını vurgulayan Şenol, “Test pozitiflik oranı yüzde 15-20’ler seviyesinde seyrediyor. Ankara’da bu oran çok daha yüksek, yüzde 50’lerde yani iki kişiden biri pozitif” dedi.
25 milyon hatırlatıcı aşı dozunu hala olmadı
Şenol enfeksiyonun yayılımını azaltmak için etkinlikleri kanıtlanmış aşılama ve koruyucu önlemler (maske, kalabalıkların ve hareketin azaltılması, mesafe vb.) konusunda Türkiye’deki durumu şöyle özetledi:
“Resmi verilerde iki doz aşılama yapılan kişi sayısı 53 milyona yaklaşıyor. Bu enfeksiyon yayılımı ve ölümleri azaltmak için yeterli değil. Üstelik son bir ayda yapılan birinci doz Covid-19 aşısı yapılan kişi sayısı 300 bin, ikinci doz yapılan kişi sayısı ise 480 bin civarında. Hatırlatıcı doz zamanı gelmesine rağmen yaptırmayan kişi sayısı 25 milyondan fazla. Bu iki faktöre, ülkemizde kullanılmakta olan inaktive virüs aşılarının koruyuculuğunun diğer aşılara göre daha düşük olması eklenince ölüm sayılarının yükseklik kaçınılmaz. Aşıların etkisinin zamanla azalıyor olması ve Omicron’un bağışıklıktan kaçabilme özelliği nedeniyle hatırlatma dozlarının (üç doz) yapılması çok önemli.”
‘Aşılama oranları yüksek ülkeler bizim için emsal değil‘
Tablo böyleyken, aşılama oranı iyi ülkelerin aldığı kararların emsal gösterilerek, onlar gibi bütün önlemleri kaldırılmaya kalkışılmasının tehlikeli olduğunu vurgulayan Şenol, şöyle devam etti:
“Tüm veriler bir arada değerlendirildiğinde, alınacak önlemler esas olarak Covid-19’a bağlı ölümleri ve hastane yatışlarını azaltmayı, eğitimin kesintisiz sürdürülmesini hedeflemeli. Ülkemizde salgından korunma önlemlerinin yetersizliğinden dolayı zaten her gün yüzlerce önlenebilir ölüm varken, şu anda aşılama oranı iyi ülkelerin aldığı kararlar emsal gösterilerek, tüm önlemlerin dayanağı olmadan kaldırılması bilimsel değil ve Covid-19 ölüm sayılarında artışa yol açacağı açık. “
‘Özellikle kalabalık ve kapalı ortamlarda maske kalmalı‘
Yetkililerin salgının hafiflediği ve bittiğine dair açıklamalarının maske kullanımını azalttığını işaret eden Şenol, şöyle uyardı:
“Rakamların gösterdiği üzere salgın hafiflemedi. Toplumda, özellikle kapalı (okullar, ibadethaneler, konser ve tiyatro salonları, sinemalar, hastaneler, AVM’ler vb.) ve kalabalık ortamlarda (futbol maçları, konserler, mitingler vb.) maske kullanımına her koşulda devam etmek zorundadır. Salgının başından beri dikkat edilmeyen havalandırma ve kapalı alanlarının kapasitesinin düzenlenmesi konularında gerekli adımlar atılmalıdır. Hızlı antijen testleri yaygın, parasız ve erişilebilir şekilde faaliyete sokulmalıdır.”
‘Aşılama hızımız hala çok düşük‘
Şenol, hem ilk hem de ek aşı dozlarının yapılmasını artırmak için yasal düzenlemeler dahil bütün imkanlar ve yöntemlerin kullanılması gerektiğini hatırlattı:
“Eksik aşıların hatırlatılması amacıyla HES gibi bir uygulama tasarlanabilir. Bazı gruplar için dördüncü doz aşı uygulamasının gerekeceği düşünülmekle birlikte, temel aşılanması tamamlanmış nüfusun artırılması gerekir. Risk grubundakiler, 10 doz da aşılansa etraflarındakiler aşılanmadığı sürece korumak mümkün deği. Toplumsal bağışıklama stratejisi uygulanmalı. Çocuk yaş grupları için uygun aşılarla aşılamanın başlatılması zorunlu.”
‘Molnupiravir evlere bırakılmamalı‘
Şenol Covid-19 ilaç politikalarındaki yanlışların sürdüğünü söyledi. Molnupiravir’le ilgili yeterli bilgilendirme yapılmadan, ilacın özensiz dağıtıldığını öne süren Şenol, şunları söyledi:
“Bu kişilerin ilaçtan yararlanmasını etkiliyor. İlaç, hekim reçetesi ile yazılır ve hekim gözetiminde kullanılır. Evlere bırakılmamalıdır. Evlere bırakılmasının sayısız çekinceleri var. Hastaya verilecek ilacın, hekim tarafından anlaşılıp, sonra kullanılmasını istiyoruz. 65 yaş üzeri ve kronik hastalığı olanlarda ilacın kullanılabileceği, ancak bizi salgının yıkıcı etkisinden koruyabilecek asıl şeyin aşı olduğu topluma uygun şekilde anlatılmalı.”
‘Kötümserliğin ilacı iyimserlik değil, gerçekler!‘
HASUDER adına konuşan Prof. Dr. Tuğrul Erbaydar, salgınla ilgili kötü senaryolar ve kötümserliğe karşı sağlık bakanlığının iyimserlik aşılamaya çalıştığını hatırlattı: “Oysa kötümserliğin ilacı iyimserlik değil, gerçekler ve gerçekçiliktir. Bütün salgın verilerinin ayrıntılı olarak toplum, ilgili meslek gruplarıyla paylaşılmasını bekliyoruz. Omicron ile ilgili iyi senaryoların olasılığı artmış durumda. Ancak virüsle gizli bir anlaşma yapılmış değil. Onun bundan sonra nasıl bir mutasyon geçireceği, bağışıklıktan nasıl kaçağı konusunda mutabakatımız yok. Olumsuz olasılıklar yine de vardır. “
‘Maskeleri bırakmak için çok erken‘
KLİMİK adına söz alan Prof. Dr. Alpay Azap, salgının henüz bitmediğini vurguladı. Salgın önlemlerini gevşeten ülkelerin Türkiye için doğru örnekler olmadığını belirten Azap, şöyle konuştu: “Önlemlerin kaldırılması tamamen toplumdaki bağışıklama oranıyla ilişkili. Ülkemizde önce inaktive virüs aşısı kullanıma girdi ve en riskli gruplar bununla aşılandı. Şu anda da bu hastalıktan en fazla zarar görecek ileri yaştaki grup, inaktive virüs aşısıyla aşılanmış. Oysa Omicron inaktive virüs aşılarının sağladığı bağışıklıktan kolaylıkla kaçabiliyor. Ülkemizde Omicron’a karşı ciddi bir duyarlılık söz konusu. Kalabalık, virüsün kolay yayıldığı ortamlarda maskesiz dolaşılmamasını ısrarla vurguluyoruz.”
‘Niye kötü ülkelerin peşindeyiz?‘
TTD adına söz alan Prof. Dr. Ali Fuat Kalyoncu, ülkeler arasında bu hastalığa yaklaşımda bir standart bulunmadığını belirtti ve devam etti: “Biz niye hep kötülerin peşinden gidiyoruz? İngiltere en kötüsü bence. Hollanda, İzlanda küçük yerler. Örneğin Hollanda’da aşı oranı yüzde 90 üzerinde, günlük ölüm 10 bile değil. Biz bu verilerimizle Hollanda’nın peşinden gidiyoruz. Biz hep emniyetli tarafta kalmalıyız.”
‘Pandemi bilimle çözülür‘
KLİMUD adına konuşanProf. Dr. Faruk Aydın kötü senaryo üzerinden hareket edilerek, her türlü önlemin alınması gerektiğini söyledi: “80 bini üzerinde vaka pozitifliği, 250 üzerinde vefat var. Bu kadar büyümüş bir salgında, tam aşılıların oranı yüzde 40 civarında. Geri kalan yüzde 60 gibi hassas insan kaynağımız olduğunu ifade etmek isterim. Aşıya karşı ve pandemiyle ilgili akıl almaz propagandanın yapıldığını ve müdahale edilmediğini görüyoruz. Pandemi ancak bilimin gösterdiği yolla çözülebilir.”