
SELİM BAŞARIR
iletisim@selimbasarir.org
Toplumların barış talebi sağlıklı bir davranıştır. Barış arzu eden, medeni ve çağdaş olduğunu iddia eden her toplumun fertlerinin en küçük yaşlarından itibaren eğitim ve öğretiminde bazı hususların yer alması öncelikli ve elzemdir. Bunlar, toplumsal kuralların ve bireysel hak ve görevlerin öğrenilmesi, kişilerin nerede kendi haklarının sonlanıp öteki kişinin haklarının başladığını anlaması ve herkeste evrensel bir adalet kavramının yerleşmesi şeklinde özetlenebilir.
Toplumun fertlerine küçük yaşlarından itibaren bu olumlu niteliklerin kazandırılması ancak laik bilimsel içerikli eğitimle mümkün olur. İdeolojilere ya da inançlara dayandırılan eğitimler, laik bilim mantığının mutlak tarafsızlığı yerine çok çeşitli yorum ve fikirler sunacakları için, medeniyet ve çağdaşlık konusunda toplumun bilgisini ve ilkelerini güçlendiremezler, sadece inançları ‘incelenemez‘ hâle getirirler.
Laik bilim aynı zamanda bir yöntemdir. Düzenli olarak kendi doğrularını sorgular, araştırır, keşfeder, keşfettiğini deneye tâbi tutar. Her fikri ve bilgiyi dinler, değerlendirir.
Toplumlar zor süreçler yaşadıklarında, bir süre sonra yüksek stres ile başa çıkmakta zorlanan bireylerde ‘kolaycılığa meyleden tanımlama ve çözüm bulma‘ eğilimleri artar. Aynı eğilim, o toplumu yöneten kişilerde de sıkça görülür.
Bir örnek olarak, ‘gazete üçüncü sayfa haberi‘ olarak adlandırılmaya başlanmış ve hemen hepimizi üzen, etkileyen saldırganlık olaylarını ele alalım: Sadece suça ve kurbana bakarak ve cezaları arttırarak (hâlâ) faydalı bir sonuç alınamamıştır. Saldırganlık çeşitleri ve vahşet miktarı artmaktadır. Bu vahim duruma, olaylara (ideolojik ya da politik) bir inanç açısından bakılarak değerlendirme yapılmasının da etkili olduğunu bir an düşünelim ve kendimize şunları soralım:
- Toplumda genel anlamda saldırganlık eğilimi artmış olamaz mı ve bunun sonucunda kendilerini savunmakta zorlanan yaş ve cinsiyet grubundakiler de daha fazla saldırıya maruz kalıyor olamazlar mı?
- Bu durumda, genel saldırganlığı azaltacak toplumsal projelere öncelik verilmesi daha akıllıca olmaz mı?
- Herhangi bir çarpıcı saldırganlık olayında, sadece olayın adli yönünü ya da kurbanın dramını değil, o olayın geliştiği ortamı ve saldırganı da mercek altına almak, bilimsel olarak (sosyolojik, kriminolojik ve adli psikiyatri açısından vd.) incelemek, bize somut ve bilimsel bilgiler vermez mi?
- Bu bilimsel veriler sayesinde, toplumu yönetenlere nasıl bir sosyal politika ve eğitim öğretim stratejisi izlenmesi gerektiği konusunda bilgi ulaştırmak ve yanıt alınamazsa, kanuni ve meşru ısrar hakkımızı kullanmak mümkün olamaz mı?
Elbette tüm bu öneriler, yöneticilerinin ve muhaliflerinin hemen her gün tartıştığı, birbirlerine çok sert sözler sarf ettikleri toplumlar için geçerli ve gerçekleşebilir olamayacaktır. Ta ki o toplum ‘artık hiçbirinizi istemiyoruz‘ demeyi akıl edene dek…