• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Tiyatro, Genco Erkal ve diğerleri…

12/08/2016 21:50

 

murat sevinc kelleMURAT SEVİNÇ

Gezi ve yönetim biçimi yazılarına kısa bir ara…

Türkiye’de bazı değerli olgu/kavram/meslekleri, olumsuzlukları betimlemek için kullanmak adetten.


Örneğin ipe sapa gelmez laflar eden birine, ‘felsefe yapma’ denilmesi gibi. Hatta bu isimde bir şarkı da vardı zamanında.

Saçma sapan şeyler söyleyip ardından anlamsızca güldüğü için halkın ve medyanın yoğun ilgisine mazhar olan bir adam söylüyordu. Ya da örneğin akla pek yatmayan, oyun izlenimi veren bir durumla karşılaşanların ‘Tiyatro bu’ deyişleri…

Memleketin aklı başında insanları şu aralar kendilerini, Barış Manço’nun ‘Bugünlerde kendimi hıyar gibi hissediyorum’ sözleriyle başlayan şarkısındaki ‘halde’ hissediyor sanırım.

Yenikapı mitinginin ‘şov’ olduğunu düşündüğü için katılmayacağını söyleyen bir kadın şarkıcı medyada linç ediliyor, konserleri iptal ediliyor ve hakkında soruşturma başlatılıyor.

Defalarca yazdık, her şeyin fazlası zarar, demokrasinin de! Eğer sıradan bir demokrasi olsaydı Türkiye’de, o insanın başına bunlar gelmezdi. Ya da örneğin, Gezi sonrası aldığı ölüm tehditleri nedeniyle yurt dışında yaşamak durumunda kalan Mehmet Ali Alabora da herhalde Türkiye’de olurdu…

Had safhada demokraside yaşadığımız için oluyor bunlar tabii! Türkçesi, ‘Demokrasi ulan burası, sen kimsin aykırı düşünceni söylüyorsun vatan haini!’

Üstelik bu tepkileri veren ‘saygın’ yurttaş kesimleri birkaç yıl öncesine dek, ‘Doğru konuş ulan, muhterem hocaefendiye nasıl olur da Fethullah dersin ulan!’ diyenler. Adamlar ‘vatan hainliği standartları enstitüsü’ gibi çalışıyor, ancak sorun şu ki, ‘ölçüt’ her yıl değiştiğinden, yurttaş takipte zorlanıyor.

Şehir Tiyatroları oyuncuları açığa alınıyor. Dün, 20 çalışan (sözleşmeli) işinden oldu. Bir kısmı soruşturma kapsamında, kalanı ‘performansları’ nedeniyle. Okuduklarımdan anladığım kadarıyla, sorularına yanıt alamamışlar. İşlerine son verilen oyuncuların hiçbirini kişisel olarak tanımıyorum.

Buna mukabil bir kısmını sahnede izledim, yani izleyicilerinden yalnızca biriyim.

Oyuncunun performansına hangi kurul karar veriyor, taşeron şirketler nasıl bir değerlendirme yapıyorlar, bilmiyor ve anlamakta zorlanıyorum. Oyunculardan birini, Yeşim Koçak’ı çok kez izledim. İstanbul’da ama özellikle Ankara’daki oyunlarında. Kenterler’de (Kent Oyuncuları) oynadığı günden bugüne. Performans nedeniyle işten çıkarmışlar.

Vallahi bu kararı verenler her kimse kusura bakmasınlar, halt etmişler. Okuduğunuz satırların yazarı iyi bir izleyici sayılır ve Koçak’ın emeğine ve disiplinine tanık. Hatta şu anda ‘tanık’ sözcüğünü yazarken dahi, hicap duyuyor. Anna Karenina’da, Mefisto’da, Rosenbergler Ölmemeli’de, İki Hayat Sonra’da, Melek’te vs…

Yıllardır yaşıyoruz bu saçmalıkları. Özel tiyatrolara yardımda izan dışı ‘seçicilikler’, hedef gösterilen oyuncular, gruplar. Levent Üzümcü katılacak diye Ankara’da yaşanan utanç verici salon krizleri vs…

Gelelim Genco Erkal’ın yaşadıklarına. Değerli okuyucu, Türkiye’de oyunculuk eğitimi hiç fena değildir, kıymetleri pek bilinmese de kimi oyuncularımız dünya çapındadır ve Amerika için Spencer Tracy, İngiltere için Laurence Olivier neyse, Türkiye için Genco Erkal odur.

İdeolojik tercihleri değil, ‘ulusal değer’ oluşları açısından yapıyorum bu karşılaştırmayı. Politik tiyatro denildiğinde akla ilk gelen birkaç isimden biridir, Erkal.

Dostlar Tiyatrosu, neredeyse yarım asırlık bir ‘kurum.’ Akıl baliğ olduğum günden bugüne herhalde her oyununu görmüşümdür.

Aslan Asker Şvayk’ı, Galileo’yu, Can’ı, Kerem Gibi’yi, Mehmet Ulusoy’un o güzelim oyunu Sevdalı Bulut’u (Ankara Küçük Tiyatro’da oturduğum koltuk dahi hatırımda!), son dönemlerde sergilediği Sivas 93’ü, Marx’ın Dönüşü’nü, yıllarca sonra yine aynı güzellikte sahnelediği Bir Delinin Hatıra Defteri’ni, sinema filmlerini ve daha nice işlerini unutmak mümkün mü?

Dünyanın ve Türkiye’nin büyük isimleriyle tanıştırdı bizleri Genco Erkal. Son olarak geçen yıl Eminönü’nde güzelim Ali Paşa Han’da yine Tülay Günal ile oynadığı (ve bilebildiğim kadarıyla bu yıl hukuksal/ailevi gerekçelerle kullanamadığı!) ‘Yaşamaya Dair’i seyretmiştim…

Üç beş gün önce Genco Erkal’ın oyununun ‘sahnelenmesi’ (oyunu değil) yasaklandı. OHAL kapsamında alınan bir idari kararla. Kadıköy’de bir lise bahçesinde sergileniyordu. Yurttaş tepkisi ve etkili siyasetçilerin müdahaleleri ile neyse ki yasak kalktı. Oyunun adı, ‘Güneşin Sofrasında Nazım ile Brecht.’ İki oyuncudan birinin adı Genco Erkal, oyunda adı geçenler, komünist!

Eh gel de yasak kararının salt bir idari zorunluluk olduğunu düşün şimdi…

2012 yılında, İstanbul Şehir Tiyatrolarında yaşanan repertuar kriziyle ilgili bir iki satır karalamıştım Radikal İki’ye. Tümüyle, bir tiyatro izleyicisinin amatör tiyatro tarihi ukalalıklarıydı. Tiyatro’nun tarih boyu muhalif niteliğine vurgu yapmaya çalışmıştım.

Yanlış anlaşılmasın, tiyatronun muhalifliği başka, tiyatrocuların muhalif olup olmamaları başka bir konu. Türkiye, başta ‘Gökçer familyası’ olmak üzere çokça muktedir heveslisi de gördü.

Buna mukabil ‘oyun’ hep vardı, etkiliydi ve dönüştürücüydü.

Yazının konuya ilişkin kısmı şöyleydi: “Cumhuriyet dönemini bir iki satırla anlatmak olanaksız ancak politik olan ve olmayan pek çok grup/oyun, dönemin ruhuna uygun olarak sahnede yer aldı. Ülke değişirken oyun ve oyuncular da dönüştü. Solun yükseldiği dönemde AST ve Dostlar Tiyatrosu’nun ortaya çıkışı da, Haldun Taner’in epik oyunlarının sahnelenmesi de rastlantı değil. Bir başka önemli isim Muhsin Ertuğrul idi ve bugün canına okunmaya çalışılan eski Darülbedayi, yani Şehir Tiyatrosu’nun büyük ismiydi. Gerek Ertuğrul gerekse İstanbul Şehir Tiyatroları, Cumhuriyet dönemi tiyatroculuğunun simge kurumları.

Tiyatro sanatının Türkiye açısından en değerli kurumlarından biri, 2012’de açıkça yozlaşma tehlikesiyle karşı karşıya… sanat çağlar boyu kolay ıslah olmadı… Sarayda da, kilisede de, köy meydanında da olsa, ‘oyunun’ hep muhalif, kızdıran, eğiten vs. bir yanı var. Tiyatro herhalde (ve umarız!) akademi kadar efendi, lacivert takım elbiseli olmayacak!”

Türkiye zor zamanlardan geçiyor. Sanatın sağaltıcı bir etkisi var ve Anayasa’da, aynen bilim gibi, ‘özgür’ bir alan olarak tanımlamış. O sahneye çıkıp yüzlerce insan önünde bize Sophokles’in dünyasından haber veren insan, yalnızca sıradan meslek erbabı değil.

Benden, sizden, siyasetçiden, süpermarket çalışanından bir farkı var. Yaşamımıza değen de işte o fark.

O fark için gidip rahatsız koltuklarda oturmayı göze alıyoruz. Siz bakmayın siyasetçinin, bürokratın afra tafrasına. Genco Erkal’ın Dostlar Tiyatrosu’nun kuruluş tarihi 1969. O tarihte Adalet Bakanı kimdi, AYM başkanı kimdi hatırlayan var mı? Hatta hatta genç kuşak içinde, günün başbakanını bilen çıkar mı?

Oysa Erkal aynı Erkal. Oyuncular hala her gün, üç bin yıldır yaptıkları gibi sahneye çıkıp yaşamımızı daha anlamlı hale getiriyor.

Pamuklara sarılıp sarmalanması gereken insanlardan söz ediyoruz. Oysa isimleri yasaklarla, işten çıkarmalarla, sansürle, ihbarla gündeme geliyor.

Bu nedenledir ki, işte böyle bir memlekette yaşıyoruz…

Film önerisi: Madem konu tiyatro, tiyatro ile sinemayı harmanlayan bir film önermek isterim. Aslında klasiktir ama neden bilinmez, fazla izleyeni yok. Şu yorucu günlerde iyi gelebilir. Arthur Miller’in meşhur oyunu Death of a Salesman (Satıcının Ölümü)’ın sinema versiyonu.

Volker Schlöndorff’un 1985 yapımı filmi, hakikaten çok etkileyici. İnternette var.

Kategori:Agora

Tüm yazılar: Murat Sevinç

SON HABERLER

Kremlin: Putin, İsrail ve İran arasında arabuluculuğa hazır

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ABD Başkanı Donald Trump’a İsrail-İran arasında arabulucuğa hazır olduğunu söyledi.

Erdoğan'dan Pezeşkiyan'a telefon: 'Tek çözüm diplomatik süreçler'

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, İsrail saldırılarının ardından İran Cumhurbaşkanı Mesut Pezeşkiyan’la telefonda görüştü.

Rusya ve Ukrayna arasında esir takası: Ağır hasta askerler ülkesine gönderildi

Rusya ve Ukrayna arasında ağır hasta ve yaralı esir askerler için takas yapıldı.

Hatay'da bir erkek, 12 yaşındaki kızını pompalı tüfekle öldürdü, eşini ağır yaraladı

Hatay’ın Altınözü ilçesinde bir erkek, kızını pompalı tüfekle öldürdü, eşini yaraladı.

İsrail: Gece Tahran'da kırka yakın yere hava saldırısı düzenlendi

İsrail ordusu, gece boyunca İran’ın başkenti Tahran’da 40’a yakın yere hava saldırısı düzenlendi.

Cemaat mensuplarını asalım mı, yoksa gaz odalarına mı koyalım?
Duygudan ziyade akla ihtiyacımız var

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 783 gündür hapiste

YAZARLAR

Dere Sokak Üçlemesi, 'Körfez'le sona eriyor

Behzat Şahin

Yanlış 'tarafında' bu ısrar acep nedendir?

Mustafa Dağıstanlı

Mutluluk pazarlama

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Eşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi

Murat Sevinç

Bağıran lüks, suskun zarafet

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Halayda kiminlesin?

Ayhan Tinin

İlhan Şeşen'i üne kavuşturan aşkı: Bir adam, iki kadın ve 'ellerimde çiçekler'

Meşerret Şerbetçi

GÜNÜN 11’İ

Mustafa Mutlu: İnsaf organınız öldü mü?

Damla Doğan Tuncel: Yeni düzen hepimizi 'Bir gün tehlike olabilir' gerekçesiyle susturulabilecek birer hedefe dönüştürmesin…

Selin Nakıpoğlu: Bu ölüm bizleri oldukça etkiledi, dökülen gözyaşlarında 23 senedir maruz kaldığımız kötülüklerin de payı var

Osman Sert: İran'a saldıran İsrail olmasa tepkiler daha sessiz bile olabilirdi

Ayşe Yıldırım: AKP'lilerin Kılıçdaroğlu sevdasının adını net koyalım; Özgür Özel korkusu…

Onur Çanakçı: Sayın Şimşek gerçekten kötü gün 19 Mart mıydı?

Akif Beki: Asıl hedefin Türkiye olduğuna gerçekten inanıyorsanız ne yapacağınız belli

Yusuf Karadaş: İsrail ve ABD emperyalizminin derdi İran'ın nükleer programından ibaret değildir

Mehmet Ali Güller: Bölge ülkeleri tarihi bir tutum alma kararıyla karşı karşıya

Murat Ağırel: Ferdi Zeyrek kazadan iki gün önce bana belediyedeki yolsuzlukları anlattı

Recep Genel: 'Karın tokluğuna çalışıyoruz' bile diyemeyecek haldeyiz

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×