Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Türk egemen ve geleneksel Türkmen kimlik aslında şimdi en zor zamanlarından birini yaşıyor. Güncel faşizmin altında yatan budur. Siyasal egemenlik bu kimlikleri daha fazla geliştirme gücünde değildir. En çelişkili, en çıkmazda hali olarak kimlikleşmenin faşizm biçimi yıkımdır. Siyasal ve askeri başarının sınırlarını dahi çok zorlamıştır. Dahası yayılmacılıkla son sınırına gelip dayanmıştır. Kapitalist modernitenin görsel ve gösteriş cazibesinde sanal zaferlerin getireceği yer ancak dizginleşmemiş bir faşizm olabilir. 21. yüzyıl gerçeği de herhalde böyle bir şey! Neo-faşizmle ancak devlet ve iktidar sürdürülebilir ama demokratik ve özgür bir toplumsallaşma asla oluşmaz.
Devlet-ulus paradigmasındaki ısrar Türk’ün kimlik bunalımıdır. Kürt’e dayatılan işgal ve imhanın karşılığının bozulmamış bir Türk kimlik gerçeği olacağını söylemek herhalde bezirganların işidir. Her güne sığan birkaç kadın cinayetine bakmak bile bunun ne menem bir kimlik olduğunu bize gösteriyor. Aptallık ve ahmaklığı Türk’ün kimlik bileşeni haline getirmek o toplumu sadece efendilerini besleyen modern köleler haline getirir, asla “büyük” yapmaz.
Bu egemen ve iktidarcı siyasal oluşumu kabul eden Kürt’ü de sadece işbirlikçi kılmaz, düşkün ve hain kılar. Tehlike budur. KDP-Barzanilerin veya daha içeride aynı kumaştan giyinenlerin bugün siyasal olarak İslam- Türkçülükle kurduğu derin ilişki bu tehlikenin görünen yüzünü bize bütün açıklığıyla göstermektedir.