Memleketi yöneten adamlar pek bir mesut, birbirlerinin omuzlarını sıvazlamakla meşgul yine… Onlar mesut olmasın da kim olsun? Ah, ne badireler atlatıldı da gelindi bugünlere!
17 Aralık itibariyle yayınlanan ses kayıtlarıyla darbe üzerine darbe vuruldu ‘mazlum’ AKP iktidarına…
Halkbank müdürü Aslan’dan tutun, içişleri (Muammer Güler), ekonomi (Zafer Çağlayan) ve AB (Egemen Bağış) bakanlarının aldığı rüşvetlere… Eski çevre ve şehircilik bakanı Bayraktar’ın merkezinde olduğu, “Her şey Tayyip Beyin bilgisi dahilindeydi” itirafında bulunduğu ve işadamlarının ‘hizmete koştuğu’ devasa imar yolsuzluklarına… Paracıkların Erdoğan familyasınca nasıl idare edilip ve sıfırlandığına… Ve elbette, Suriye savaşına müdahalenin, “Gerekirse oraya sekiz füze attırırım” minvalinde tartışıldığı Suriye kayıtlarına…
Kısacası bir hükümetin sonunu getirecek ne varsa ortaya saçıldı.
Cin formüller
Ses kayıtları yalanlanamadı, suçlananlar yargılanmadı ama… Sesini paralayıp gülünç duruma düşmek pahasına tüm gücünü mitinglerde bas bas bağırmaya harcayan Başbakan, kontrol ettiği medyanın da yardımıyla kendi ‘istiklal savaşı’nı başarıyla verdi.
Sandık imdada yetişti; oy sahtekarlıkları da kolaylıkla yutturuldu. Saygın ‘araştırmacı’ ve gazeteciler bile, sonuçları AKP’nin başarısı ve CHP’nin başarısızlığı ekseninde analiz etmiyor mu? Oysa başta Ankara, pek çok şehirdeki ciddi iddialar aklanmadı.
Şimdiyse sanki tüm bunlar hiç yaşanmamış gibi, herkes cumhurbaşkanlığına kilitlenmiş durumda… Erdoğan’la Gül arasındaki paslaşmalar gırla gidiyor, başka isme ne hacet?
Kadınla erkeğin eşit temsili için formüle edilen eşbaşkanlık sistemini bile, ‘Ben ve benim adamım-mesela Numan!’ şekline dönüştürecek kadar cin yöntemler icat ediliyor.
Görünen o ki, Tayyip Bey o Köşk’e çıkacak, Emine Hanım Hayrünnisa Hanım’ın dekorasyon zevkini kendisinkiyle değiştirecek!
Kuran ayeti değil ki!
Ne büyük sürprizdir (!) ki, AKP milletvekilleri de başbakanlarını Köşk’te görmek istiyor. Hoş, bazıları da üç dönem kuralının ‘Kuran ayeti’ olmadığını belirterek, Erdoğan’ın başbakanlığa devam edebileceğini söylemiş. Allah razı olsun, söylemeselerdi kimsenin aklına gelebilir miydi?
Hem kural, siyasi etik ne ki? Yeter ki başbakanımızın paşa gönlü kırılmasın. Yeter ki aziz milletimize hizmet etmeye devam etmek istesin.
Evren yetkisi!
Zira herkesin gayet net bildiği gibi ‘yetkisiz’ bir cumhurbaşkanlığı Tayyip Bey’e yakışmaz.
Bu konuda da dikkate değer çabalar var. Bakınız Nurettin Canikli ne güzel, ne manidar bir ‘çıkış’ yolu bulmuş: Evren yetkisi!
Efendim, halen 1982 Anayasası’yla yönetilmiyor muyuz?… AKP yıllarca “Darbe anayasını kaldıracağız, yeni bir Anayasa yapacağız” demişti ama cumhurbaşkanlığının yetkileri konusu tavsayınca sivil anayasa filan gereksiz kaçtı, vazgeçildi.
Evren’i başköşede ağırlamalı
İşte şimdi, Nurettin Bey gösteriyor yolu: “1982 Anayasası’nın Cumhurbaşkanına verdiği yetkiler halk tarafından seçilecek Cumhurbaşkanının da yetkilerini kullanması için yeterlidir. Çünkü bu Anayasa ile 12 Eylül’de Kenan Evren’in kullanması için zaten geniş yetkiler vermişti.” (Hürriyet, 17 Nisan 2014)
Budur! Tevekkeli değil, Tayyip beyin seçim sonrası yaptığı milliyetçi-Müslüman soslu savaşkan konuşmayı izlediğimden beri Kenan Evren’i aklımdan çıkaramıyorum.
Türk-İslam sentezinin baş uygulayıcısı Kenan Evren olmasa, bugünleri görür müydük? 12 Eylül sonrası siyasetten eğitime, kültürden idareye, bu ideolojiyle yoğrulmadık mı?
Tayyip Erdoğan, denklemden Atatürk’ü çıkartıp kendini ve dindar vurguyu koyarak, Türk-İslam sentezini doruk noktasına çıkarmadı mı?
Evren’e borçlu
Evet, evet… Tayyip Bey mutlaka Köşk’e çıkmalı! Ve çıkar çıkmaz ilk kabul edeceği kişi, Kenan Evren olmalı…
Ne de olsa bugünleri Evren’e borçlu.