Şimdi bir tarafta, “devletine sadakatle bağlı” tarikat-cemaat çevrelerini tasfiyeye dönük, CIA-ABD bağlantılı bir komplodan dem vurup kitlesel kışkırtıcılığa soyunanlar var.
Diğer tarafta, devlette Gülenciler’den boşalan alanlara yeni cemaat dolguları yapılmaya başlandığını, dolayısıyla yeni “paralel yapı”lara kapı açıldığını ileri süren muhalif kesimler var.
Ama bu arada İslami çerçeve içinden, “Eğer bu cemaatlerin önü alınmazsa Türkiye bu gidişle Afganistan olur” diye kaygıyla uyarıda bulunan ilahiyat dekanları da var.
Nihayet bir de bu yapılanmaları iyi bilen ve onların hiçbir zaman devlet karşısında Gülen cemaati gibi olamayacağını belirten, hatta tam aksi istikamette “Gülenciler’e bunları yapan bize ne yapmaz” korkusunun mevcudiyetine dikkat çeken kaynaklar var.
Bu zaviyeden AKP’nin “işlevsel” olarak başlıbaşına bir, tek ve rakipsiz “tarikat”, liderinin ise “meşihat (şeyhlik) makamı” haline geldiği de söyleniyor tabii…