CANAN COŞKUN
canancoskun@diken.com.tr
@canancoskun
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın bir dönem CEO’su olduğu Çalık Holding’e bağlı GAP İnşaat’ın beş yıldızlı otel, ofis, rezidans ve alışveriş merkezine çevirdiği İstanbul Tarlabaşı’ndaki kentsel dönüşümle ilgili yeni bir gelişme oldu.
İstanbul 4’üncü İdare Mahkemesi, Tarlabaşı’nda binası yıkılan bir kişinin Beyoğlu Belediyesi’nin tapusunu iptal etmesine karşı açtığı davada, malikin lehine karar verdi. Ancak inşaat yargı sürecinin bitmesi beklenmeden tamamlandığı için ortada tapusu iade edilecek bir mülk veya arsa kalmadı. Avukatlara göre zararın kapatılması için GAP İnşaat’ın binanın bugünkü bedelini ödemesi veya bina sahiplerini hissedar yapması gerekiyor.
Ne olmuştu?
Tarlabaşı’nda kentsel SİT alanı içinde kalan 209’u kültür varlığı toplam 269 binanın bulunduğu 20 bin metrekarelik alan 2006’da bakanlar kurulu kararıyla ‘yenileme alanı’ ilan edildi. Dayanak, Beyoğlu Yasası olarak bilinen ‘5366 sayılı Yıpranan Tarihi Ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması Ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun’du.
Beyoğlu Belediyesi’nin Tarlabaşı’yla ilgili planının ismi ‘yenileme‘ydi, ancak dönemin belediye başkanı Misbah Demircan Radikal’e verdiği söyleşide niyetin böyle olmadığını ve Tarlabaşı’nı yıkmak için yasa hazırladıklarını itiraf ediyordu.
Belediye, taşınmaz sahiplerine birlikte yenileme imkanı sunmadığı için kimi mülk sahibi belirlenen bedele razı oldu, kimi de bu kararın iptal edilmesi için davalar açtı. Proje ihaleyle GAP İnşaat’a verildi ve 2011 itibariyle Tarlabaşı’nda yıkım başladı. Sakinler mahallelerini terk etmek zorunda kaldı.
Yıkım sürerken yargı süreci de bir yandan işliyordu. Mülk sahiplerinin kamulaştırma kararının iptali istemiyle açtığı davaların bazıları İstanbul İdare Mahkemeleri tarafından reddedilmişti. Bu kararlara itiraz edildi ve dosyalar Danıştay’a taşındı. Danıştay, 2013’te verdiği bir bozma kararında ‘mülk sahibine yeni projeden yararlanma imkanı tanınması gerektiğini ancak bu şekilde bir yaklaşım sergilenmediğini‘ belirtti.
Karara göre, ticaret ve turizm gibi kamu hizmeti niteliğinde olmayan kullanımlara ayrılan taşınmazların mülkiyet hakkı farklı kişilere devredilmişti. Yerel mahkeme, yürütmeyi durdurma kararı vermediği için Danıştay bozma kararı verdiğinde Tarlabaşı’nın yıkımı sürüyordu.
Danıştayın kararı 2020’de kesinleşti. Bu zamana kadar ‘yenileme‘ projesinin ismi de ‘Taksim 360’ oldu. Tarlabaşı bulvarı boyunca -Demircan’ın söyleşide tarif ettiği gibi- lüks bir otel, rezidans, ofis ve alışveriş merkezi karışımı bir yapı olarak uzanan Taksim 360’ın ünlü sakinleri de var. Bunlardan biri Emine Erdoğan’ın seçimiyle kamuoyunun aşina olduğu 50 bin dolarlık çantayı üreten moda markası Hermès’in sahiplerinden Xavier Hermes.
Mahkeme lehe karar verdi
Binası yıkılan kişiler, Danıştay’ın kararının kesinleşmesinden sonra belediyenin kendi adına tescil ettirdiği tapuların iptal edilip tekrar kendilerine verilmesi için Beyoğlu Belediyesi ve GAP İnşaat’a karşı dava açtı. Bu davalardan biri geçen günlerde mülk sahibinin lehine sonuçlandı. İstanbul 4’üncü İdare Mahkemesi’nin verdiği kararla tapu tekrar eski sahibinin adına tescillenecek.
Fiili imkansızlık tam da burada ortada çıkıyor, çünkü ortada tapusu iade edilecek bir yapı kalmadı. Mülk sahiplerinin zararının tazmin edilebilmesi için inşaatın yıkılması gerekiyor, ancak bu artık mümkün değil. Dava avukatlarının verdiği bilgiye göre, yıkılan taşınmazın tapu tescili mevcut bina üzerinde hissedarlık yöntemiyle de sağlanabilir. Mülk sahiplerinin GAP İnşaat’la anlaşıp yıkılan taşınmazlarının bugünkü rayiç bedelini alması da başka bir seçenek.
Dava açmayanlar için emsal mi?
Tarlabaşı’nda binası yıkılan çok sayıda kişi bulunuyor, ancak bu karar herkes için emsal niteliği taşımıyor. Avukatların verdiği bilgiye göre, bu davanın açılabilmesi için kamulaştırma bedelini iade etmek, dava değeriyle eşdeğer harç yatırmak gibi maliyetli işlemler yapılması gerekiyor. Bu nedenlerle dava açmayan malikler bu karardan yararlanamayacak.
AKP, CHP ve SP oybirliğiyle onadı
Gelelim, mülk sahiplerinin mağduriyetine sebep olan kararları verenlere. Beyoğlu Belediyesi, GAP İnşaat’la ihaleyi 4 Nisan 2007’de imzaladı. Mimari avan projeleri de İstanbul Yenileme Alanları Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulu tarafından 30 Kasım 2007’de onaylandı. Projeler, 2008’in ilk günlerinde Beyoğlu Belediye Meclisi’nde AKP’li, Saadet Partili ve CHP’li üyeler tarafından oybirliğiyle kabul edildi.
Malikler, kamulaştırma kararının iptal edilmesinden sonra GAP İnşaat yetkilileri ve projeyle ilgili sorumluluğu bulunanlar hakkında İstanbul başsavcılığına suç duyurusunda da bulundu. GAP İnşaat yetkilileri hakkında takipsizlik kararı verildi, belediye yetkilileri hakkındaki soruşturmaysa hala açık.
Bina sahipleri hak kaybı nedeniyle Anayasa Mahkemesi’ne başvursa da henüz bir karar verilmedi.
Mücadele edenler hapiste
Tarlabaşı’nı kentin ortasında dev bir şantiyeye çeviren yasaya karşı Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası çalışmalar yürütmüş, davalar açmıştı.
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nin yayımladığı ‘Tarlabaşı Bir Kent Mücadelesi’ kitabında o dönem ÇED Danışma Kurulu Sekreterliğini yürüten mimar Mücella Yapıcı, Tarlabaşı projesiyle ilgili şöyle demişti: “Tarlabaşı’na müdahalenin sonuçları sadece Beyoğlu ve Tarlabaşı’nın tarihi varlıklarının, kent kimlik ve kültürünün imhasından ibaret değil. Bugün İstanbul’un ve hatta Marmara bölgesinin tümünün doğasını, kültürünü ve tarihini yok ederek azmanlaşan küresel kentin inşası için kazmanın vurulduğu başlangıç noktasıdır.“
Mimarlar Odası’nın avukatı Can Atalay da aynı kitapta projeyle ilgili bir tanıklığından şöyle söz etmişti: “(…) Benim şahsen bulunduğum bir ortamda Çalık Grubu temsilcisi de Tarlabaşı’nda inşa edecekleri rezidansları takdim ederken ‘Çevreyi bütünüyle güvenli hale getirmeden, bu sevimsiz yoksul insanlar buradan sürülmeden siz onlarla muhatap olmayacaksınız. Arabanızla geleceksiniz, otoparka gireceksiniz ve otoparklar sayesinde asansörle ya da doğrudan evlerinize çıkacaksınız. Dışarıdaki yoksullarla gereksiz yere muhatap olmayacaksınız’ diyordu. (…)“
Şehir plancısı Tayfun Kahraman da 2008 düzenlenen bir panelde projeyi ‘turizm gettolaşması‘ olarak tanımlıyordu.
Gezi Parkı eylemlerini finanse ve organize etmekle suçlanan sanıkların yargılandığı davada Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi’ye 18’er yıl hapis cezası verilmişti.
Mücella Yapıcı, Can Atalay ve Tayfun Kahraman 25 Nisan’dan bu yana hapiste.