İHSAN DAĞI
@ihsandagi
Tarikat ve cemaatler son yıllarda zincirlerinden boşaldı. Arkalarına aldıkları siyasal güçle feodal krallıklara dönüştüler. Bırakın devletin bunları denetlemesini, onlar devleti denetliyor. Artık ‘takiyye’ yapma ihtiyacı da duymuyorlar. Dağarcıklarında ne varsa konuşuyorlar. Konuştukça ve görünürlükleri artıkça da marjinalleşiyorlar. Sırtında yükseldikleri iktidar için bile yüke dönüşmüş durumdalar ama kimse bu yükün farkında değil gibi.
Tarikatların vukuatı bitmek bilmiyor. En son, bir tarikat liderinin altı yaşındaki kızının başına gelenleri duyduk. Mağdurun ifadelerini okumayı da konuşmayı da yürek kaldırmıyor. Ya yaşamak; tek başına bir kız çocuğunun tarikatın karanlık odalarında yıllarca bunu yaşaması… Tarifi imkansız bir acı.
Ama bu ülkede artık hiçbir şeyden acı duymayan bir kesim var; kendi çocuklarının acılarına, haykırışlarına bile aldırmıyorlar. Vicdanlar çoktandır kayıp, belki de hep öyleydi…
İslamcı-muhafazakar siyasetten tutarlı ve ilkeli davranmasını beklemek yersiz. Ama, siyasette ‘usta’ olduklarına kuşku yok; ‘ilm-i siyaset’i iyi bilirler; nabza göre şerbet, güce göre cüret İslamcı/muhafazakar kesimlerin alameti farikasıdır.
İslamcı muhafazakarların vicdandan çok siyaseti, siyasetten devşirdikleri gücü ve imkanları dert ettiği belli. İşte en azından bu nedenle tarikat karanlığında bir çocuğun başına gelenlere esaslı bir tepki göstermeleri beklenirdi. İktidar, mahcup bir itirazla yetinmeyi tercih etti.
Yıllardır tarikatlarla kurduğu ilişki iktidar partisini adeta vesayet altına almış görünüyor. Ya toplumun bu ilişkiye gösterdiği tepkiyi anlamıyorlar ya da ancak tarikatların vesayeti ve koruması altında iktidarını sürdürebileceğini düşünüyor. Bence seçimlere doğru kendi ayağına sıkıyor.
AKP seçmeninin önemli bir kesimi muhafazakar ve dindar. Ancak, bunların çoğunluğunun marjinal tarikatlar çizgisinde olduğunu sanmak yanlış. Birçok tarikat ve cemaat temsilcisinin kız çocuklarının evlendirilmesi, okula gönderilmemesi, kadınların dövülmesi, hamilelerin sokağa çıkmaması vs. gibi söylemleri AKP seçmeninin bir kısmının da tepkisini çekiyor olmalı. Üstelik, bunların AKP iktidarlarında korunup kollanması, bazı kamu kurumlarının bu yapılara teslim edilmesi Gülen cemaati tecrübesinden sonra tabana kolay kolay anlatılabilecek uygulamalar değil. İktidar partisi, tarikatlarla kurduğu ilişki üzerinden dinsel meşruiyet devşireceğim derken hala AKP’ye oy veren ‘merkez’ seçmenini rahatsız ediyor. Son olayın bardağı taşırmasından endişeliler ki son anda üst düzeyde bir mesaj vermek zorunda kaldılar.
Aslında, tarikat ve cemaatlerle kurulan ilişkiler genel olarak siyasette bir avantaj değil bir yük artık. Sadece AKP’nin değil bütün siyasal aktörlerin tarikat ve cemaatlerle ilişkilerini gözden geçirmesinin zamanı. Bu yapıların ne sanıldığı kadar oy potansiyeli var ne de siyasete aktarılabilecek toplumsal bir meşruiyetleri.
Türkiye’de hala güçlü bir modernleşme isteği taşıyan bir halk yaşıyor. Devletin bütün araçlarını kullanarak toplumu dindarlaştırma politikası başarılı olamadı. Radikal ve geleneksel İslamcıların görünürlüğüne rağmen toplum giderek daha da sekülerleşiyor, siyasetin dinsel söylemi toplumda beklendiği düzeyde karşılık bulmuyor. Sivil alanda dinsellik değil sekülerlik yükseliyor. Tarikat ve cemaatlerin görünürlüğü, örgütlülüğü ve ekonomik gücü artmakla beraber arkalarında geniş ve derin bir toplumsal zemin yok.
Toplumun yüzde 73’ü laik ve demokratik bir ülkede yaşamak istiyor. Yine yüzde 73’ü tarikat ve cemaatlerin siyasette etkin olmasını ‘tehlikeli’ görüyor. Yüzde 80’i de tarikat ve cemaatlerin öğrenci yurdu açmasını doğru bulmuyor. Böyle bir toplumsal zeminde siyaset yapanlar dini yapılarla, özellikle de marjinal tarikatlarla ilişkilerini gözden geçirmeli, eğer siyasette toplumsal merkeze hitap etmek niyetindelerse.
Dinin siyasette bir kazanç kapısı, tarikatlar ve cemaatlerin de oy deposu olduğu varsayımı doğru değil. Türkiye’nin son yıllardaki sosyolojik dönüşümü ve AKP’nin dini yedeğine alma siyasetine karşı gelişen tepki tarikat ve cemaatlerle kurulan ilişkiyi riski hale getiriyor. Tabii buna bir de AKP ile Gülen cemaatinin yakın ilişkisinin demokrasiyi ve hukuk devletini zedeleyen sonuçlarını eklemek gerek.
Sonuçta, tarikatlar ve cemaatler artık siyasi partiler için bir yük, özellikle ‘merkez’ olma iddiası taşıyan partiler için. Bu yapıların sergilediği aşırılıkları siyasetin taşıması her geçen gün biraz daha zorlaşıyor. Buna AKP iktidarı da dahil…