Dönemin dışişleri bakanı Abdullah Gül’den aldığı ‘Şeref Madalyası’nı Türkiye’deki ‘diktatoryal yönetim’i gerekçe göstererek iade ettiğini açıklayan tarihçi Erik Jan Zürcher, tavrının temel nedeninin ‘Erdoğan ve politikalarını protesto etmek’ olduğunu söyledi.
Türkiye tarihi üzerine yaptığı bilimsel çalışmalar sebebiyle 2005 yılında ‘Yüksek Şeref Madalyası’na layık görülen Zürcher madalya töreninde Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) giderek daha çok yaklaştığını söylemişti.
Birgün’den Burak Abatay’a konuşan Zürcher, madalyayı iade etmesinin iki temel nedeni olduğunu söyledi.
Zürcher nedenlerini şöyle anlattı: “Birincisi, geçtiğimiz beş yıllık süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve politikalarına karşı bir protesto idi. İkinci sebebimse şudur: Ben bu madalyayı Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne katılım sürecinde desteklediğim için aldım. Ama bundan böyle daha fazla destekleyebileceğimi düşünmüyorum. Hâlâ Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girdiğini görmeyi çok isterim. Bu hususta AKP hükümeti tarafından kandırıldığımı da söyleyebilirim. Erdoğan’ın ve AKP’nin yarattığı bir Türkiye, bundan böyle yasalarına ve hukuki düzlemine saygı duyulabilecek bir ülke değildir. Aynı zamanda da Avrupa Birliği’ne de uyum sağlayamaz.”
Taraf çevresindeki sol kanat kullanıldıklarını kabul etti
2002-2005 arasında Meclis’ten geçen yasaların ‘demokrasiye dönüş’ düşüncesiyle birçok insanı heyecanlandırdığını aktaran Hollandalı tarihçi, “Unutmayın ki beş yıl sonra Taraf gazetesi çevresindeki ‘sol kanat‘, ‘sekülarist’ çevreler bile AKP hükümeti tarafından Ergenekon ve Balyoz davalarında bir araç olarak kullanıldıklarını kabul etti” dedi.
‘Müslüman bir ülkenin de AB’ye katılabileceğini defaatle savundum’
Zürcher’in iade gerekçesini açıkladığı Hollanda’nın önde gelen gazetelerinden NRC’nin internet sitesinde yayınlanan makalede şu ifadeler de yer alıyordu: “AKP, gücünü toplumda giderek belirleyici hale gelen İslami norm ve değerlerin yayılması için kullandı. Şimdi birçok yerde imam bulmak, içki satan bir yer bulmaktan daha kolay.”
Hollandalı tarihçi, Abatay’ın söz konusu ifadeyi sorduğu soruyu ise şöyle yanıtladı: “İmamlardan bahsetmedim. Ama alışveriş merkezlerinin bile içinde olduğu, umumi kullanılan tüm binalarda namaz yerlerinin yer almasını içeren hukuki gereksinimlere atıfta bulundum. Ve bu süreç de, namaz kılınan yerlerin çevresinde yasalarla içki satışının yasaklanmasıyla aynı zamana rastladı. Sorunun tamamı bana göre, İslam ile alakalı değil. Ki ben İslam’ın Avrupa mirasının bir parçası olabileceğini ve bir Müslüman ülkenin de AB’ye katılabileceğini defaatle savundum. Ama Türkiye’de, Erdoğan sayesinde yükseltilen muhafazakâr İslam anlayışı, derinlemesine bir şekilde patriyarki ve tek adam yönetimi, otoriterizmle bağdaştırıldı.”
Tarihçi Erik Jan Zürcher, Türkiye’den aldığı şeref madalyasını iade etti