Bizim ve Ortadoğu’nun bütün sorunlarını birlikte ortaya koyan bir yerleşim yerinin adıdır Kobane. Düşünmeye başlayıp, sıralamaya kalksanız sayamazsınız bile! Konum, Kobane sorununun dünü veya bugünü değildir; yüzümüze çarpan insanlık sorunudur.
… Ölümle kalım arasında kalan Kobanelilere, Hükümetinin yardım etmesini, bu vahşeti durdurmaya çalışmasını isteyen Türkiyeli Kürtler ve onların duygularını anlayan Türkler bir süredir çeşitli yollar aramaya başladılar. Onlara katılmak, birlikte ölmek istediler! Canı yananlarla birlikte, diplomatik sorunlara çözüm aramak varken, son söylenecek söz söyleniverdi; “PKK ile IŞİD aynıdır!”, hiç gereği yokken, üstelik doğru da değilken!
PKK ile IŞİD’i benzetenler, yakın görenler, bu anlayışta olanlar vardır ülkemizde! Ancak, 2014’ün Ekim ayında, yıllardan beri “açılım”, “çözüm süreci” diyen bir siyaset adamı bu sözü nasıl söyleyebildi, şaştım kaldım!
… Bir Kürdün, insanlık mı-ölüm mü sınavıyla karşı karşıya bırakıldığında, ölümü göze alacağını bilmiyor muyuz? İktidarın bu yaptığı hoyratlık, en azından dikkatsizlik değil de nedir?
Bu tutumun nedeni, iktidarın güçsüzlüğü değildir. Bu elim ve umut kırıcı durumun temelinde, Sayın Erdoğan’ın iktidarını koruma içgüdüsü vardır; o, cumhurbaşkanlığına aday olma kararı verdiği günden beri, her olay ve konuyu iktidarını korumasına katkı hesabıyla değerlendirmektedir; bu hesabı bazen doğru, bazen yanlış yapar, ama bütün hesapları buna göredir.
Siyasi iktidar sonuçta, Erdoğan’ın iktidarını korumaya kilitlendi. Demokrasi dışına çıkışlar, açıklaması yapılamayan davranışlar, sözler, anayasa ihlalleri o kararla başladı; o karardan sonra iktidarın korunması, meşruluğun ve vefanın önüne geçti.