Cihatçı grupların saflarına katılmak için geçen haziranda Türkiye üzerinden Suriye’ye geçen ve sınır bölgesinde savaşan 27 yaşındaki Fas kökenli Fransız vatandaşı, yaşadıklarını France 24 kanalı ve Liberation gazetesine anlattı.
El Nusra sınıra yerleştirmiş
France 24’ten Charlotte Boitiaux ile yaptığı telefon görüşmelerinde ‘Selahattin‘ kod adını kullanan cihatçı, eşi ve iki kızıyla birlikte Suriye’ye geçmek için önce İstanbul’a, ardından da Hatay’a gelmiş. 11 Haziran 2013’te de Kilis’ten bir otobüse binerek Suriye’ye geçmiş. Bir süre Halep yakınlarında savaştıktan sonra da, saflarına yeni katıldığı El Nusra Cephesi tarafından geçen ay Türkiye sınırına konuşlandırılmış.
İlk başta Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) saflarında savaşan Selahattin, demokrasiye pek inanmadığını da gizlemiyor. ‘Fransız cihatçı’, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) için savaşmayı hiç düşünmediğini çünkü düşmanları aynı olsa da farklı amaçları paylaştıklarını söyledi: “Sanırım onların amaçları demokratik.” Ancak Kasım 2013’te kendini çok rahat hissetmediği için el Nusra cephesine katılmış. Selahattin, “Onların ÖSO’ya karşı da savaştığını bilmiyordum” dedi.
Selahattin France 24’e, Suriye’ye gitmek için her şeyi geride bıraktığını anlattı: “Ayda üç bin avro kazanıyordum, mesleki açıdan yükselme şansım vardı. Her şeyi bıraktım. Allah, samimiyetimizi böyle yargılar“. ‘Fransız cihatçı‘ diye tanınan Selahattin, şimdi ayda 50 avro kazandığını söyledi.
Selahattin’in şubat başlarında çatışmada ağır yaralandığı ve son mesajını gönderdiği 8 Şubat’tan beri kendisinden haber alınamadığı belirtiliyor.
Ladin’in vaazları etkilemiş
Selahattin, Suriye’deki iç savaşa katılmasını da ‘dünyanın Müslümanlara kayıtsızlığı’yla gerekçelendirdi: “Camilerde bunun hakkında konuşmadılar, onlar sadece ibadetinizi nasıl yapacağınızı öğretir. İslam, göze göz dişe diş ilkesini gerektirir. Bunu, internette Usame Bin Ladin’in vaazlarını dinlediğimde öğrendim. Kendi dünya görüşünü savunmak için her şeyini geride bırakan bir milyonerdi. Siz buna ‘dini radikalleşme’ diyebilirsiniz, ben ‘farkındalık’ diyorum“.