Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’a suikast düzenleyen polis Mevlüt Mert Altıntaş’ın ablası, kardeşi için daha iyi olacağını düşünerek polisliği seçtiklerini ve ‘FETÖ’yle ilgilerinin olmadığını söyledi.
Hürriyet’ten Banu Şen’e konuşan Altıntaş’ın ablası Seher Ö., kardeşinin polis olma hayalinin olmadığını, ancak aile olarak bu yönde bir karar aldıklarını söyledi: “Polislik sınavlarına gitti. Sonuçta KPSS yok ve devlet okulu. Maddi anlamda daha az külfet var ve işi garanti. Bu sebeple polisliği seçtik, daha hayırlı olur diye…”
‘Önceden FETÖ diye bir şey yoktu’
Kardeşinin ‘FETÖ’yle bağlantılı dershanelere gittiği iddiasını reddeden Ö., “Körfez Dershanesi’ne kesinlikle gitmedi. Söylendiği gibi bize bir işadamı yardım etmedi. Dekontlarını çıkarsınlar. Kardeşimi annem okuttu. Körfez Dershanesi’ne giden kişi ise bendim. Önceden zaten FETÖ diye böyle şeyler yoktu. Birçok arkadaşım, sınıf arkadaşlarımla birlikte 1999’da gittik. Sadece eğitim gördük. O şekilde hiçbir şey görmedik” dedi.
‘Polis okuluna girince değişti’
Kardeşinin polis okuluna gidene kadar içki içtiğini, denize girdiğini anlatan Ö., polis okuluna girdikten sonra Altıntaş’ın yaşadığı değişimi şöyle anlattı: “Okula başladığı ilk sene bir şey yoktu. İkinci sene namaz kılmaya başladı. Sürekli denize gideriz burada, sonra yavaş yavaş denize girmemeye başladı. Her geldiğinde, ‘Senin hiç çevren yok mu? Git gez’ diyordum.”
‘Gri listedeymiş, haberimiz yok’
Annesinin Altıntaş’ı ziyaret etmek için Ankara’ya gittiğini, dolapları temizlerken sadece Kuran bulduğunu anlatan Ö., kardeşinin ‘FETÖ’ için oluşturulan gri listede olduğundan haberdar olmadığını kaydederek şöyle devam etti: “Gri listedeymiş. Bundan haberimiz yok. Biz nereden bilelim? Madem öyle herkes alındı, o göreve nasıl devam etti? Onu da anlayamıyorum. Oraya elini kolunu sallaya sallaya nasıl girdi? Videolarını tam izleyemedim. Sesini bile duymak istemediğim için kısıp izledim. Arkasında bir o yana bir bu yana giderken hareketlerini gördüm. Çok şaşırdım. Sanki karşısında biri varmış gibi, oraya bakıyor, birisinden emir alıyormuş gibi… Bir o tarafa gidiyor bir bu tarafa. Hiç mi kimsenin dikkatini çekmedi? Garip hareketleri var. Bir elini atıyor bir çıkartıyor. Hiçbir anlam veremiyorum.”
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz gecesi Altıntaş’ın kendisini aradığını belirten Ö., kardeşinin “Anne ben havaalanına indim. Burası çok karışık. Ne olacağımız belli değil. Hakkını helal et” dediğini söyledi.
‘O kadar ağır küfürler var ki…‘
Kardeşinin Rus büyükelçiye suikast düzenlemesinin ardından can güvenliğinin tehlikede olduğunu savunan ve işsiz kaldığını söyleyen Ö., şunları anlattı: “Yalan yanlış şeyler yazıldı. Amcasının oğlu, akrabası diye bir gün gördüğümüz insanlar çıkıp konuştu. İsimlerimiz açık açık verildi. Facebook adresim yayınlandı. Suçlu bulunursam alsınlar beni, yerden yere çarpsınlar. Çok ağır hakaretlere, tehditlere maruz kaldım. Can güvenliğimi tehlikeye attılar. O kadar ağır küfürler var ki… Facebook’ta Türk bayraklı fotoğrafımın altına ‘Türk bayrağı giymiş vatan haini’ yazdılar.”
İşinden çıkışı verilmiş…
Ö. işinden de olmuş: “Sıla’yı çok severim. Söyledikleri yüzünden işini kaybetti diye üzüldüm, onunla ilgili paylaşım yaptım, onu bile nerelere çektiler. İsmimi verip benim işsiz kalmamı sağladılar. Çıkışım verildi. Bunları hak etmedim. Çalışmak zorundayım, bakmam gereken bir çocuğum var. Yerden yere vuruluyorum, hayatım mahvoldu.”
‘Bizim suçumuz ne?’
Ö. şöyle devam etti: “Kardeşim büyük bir yanlış yapmış olabilir ama bizim bununla ilgimiz yok. İspatlasınlar kendimi sallandıracağım. Çocuğumu düşünüyorum, evimize gidemiyoruz, okula gidemiyor. Herkes elinde bir şey olmadan bizi yargıladı. Kardeşim ne yaptıysa onu yargılayın ama bizim suçumuz ne?”